Getting your Trinity Audio player ready... |
Gündem dışı ama gündemden hiç eksilmeyen bir konu!..
“Evlenince düzelir” diyerek;
Terbiyesiz,
saygısız,
ahlaksız evlatlarınızı sakın evlendirmeyin!
Sizin eğitemediğinizi başkasının kızı/erkeği hiç eğitemez…
Şirket ortağı olduklarında daha kötü olacaklar.
Olmasınlar…
Siz de suç ortağı olmayın!
Evlilik;
toplumsal bir olgudur kapitalist eril sömürü düzeninde kadın bedenini sömüren ve cinselliği meşru kılan bir kurum (Şirket) haline getirilmiştir.
Elbette ki erkek de bu sömürüden payına düşeni fazlasıyla almıştır.
Tarih boyunca;
Evlilikte asıl amaç üremek,
kadını da üretim aracı olarak kullanmak olmuştur.
İslamcıların dediği gibi “Evlilik ile yeni neslin devamını sağlamak…” amaçlanmıştır.
Diğer birçok işlevi yanında dikkate değer olanı,
cinsellik ve üremektir;
Asıl olan cinsellik ve üremek olunca,
bunu insana yük getirmemek için doğası,
hazla donatılmış.
İnsanlar.
Oysa ki aslında haz ilkesiyle hareket ederken farkına varmadan ya da bilerek/isteyerek üreme fonksiyonunu da yerine getirmektedirler.
Taş devrinden bu zamana evrilen evlilik kurumu;
Birbirini seven,
aşk evliliği yaparak yaşamı her anlamda paylaşan,
eşit ve dayanışma anlayışı ile donatılan beraberlikler yaratılarak doğru bir zeminde sürdüren eşitleri de bağrında önemli ölçüde barındırmaktadır.
Kadın ve erkeğin kendi kimliğini daha iyi tanıması,
Ekonomik sıkıntı ve özgürlük anlayışının çarpıtılarak topluma yerleştirilmesi,
eril egemen anlayışın üstün kılınması evlilik yapısında zedenmeye ve çöküşe yol açmıştır.
Küresel güçler tarafından kadının daha çok sömürülmesi, aşağılanması ve de erkeğin de benzer şekilde var olan potasda eritilerek “Üçüncü cinsin” daha çok parlatılarak öne çıkartılması aile kurumunu da yok etmektedir.
Günümüzde,
sıkça yaşanan şirket ”Evliği”inde olduğu gibi çıkar ortaklıklarını saymazsak;
Ayrıca birbirine örtü olan çiftler,
dışarıdan cinselliği çağrıştıran her şeye karşı birbirine perde olmaktadır.
Çevremizde gördüğümüz,
yaşadığımız ve duyduğumuz;
Boşanma aşamasına gelen ya da boşanmamış ama boşanmaktan çok daha kötü koşullarda devam eden çiftlerin %90’nına yakını şiddetli geçimsizliği mazeret gösterse de bu oranın %85 i mahrem,
yani özel yaşamlarında isteseler de tutunamayan,
istemlerini dışarıda sürdüren ya da eksikliklerini kısır tartışmalar ile gizleyerek haksız yere karşı tarafı suçlayan çiftlerdir.
Çok net olar savlamaktayım;
Parasızlık,
eğitimsizlik,
giyim-kuşam,
alkol kullanma,
yemek yapma,
temizlik,
hısım akrabaya hizmet edip etmeme;
Şiddetli geçimsizlikte kesinlikle cinselliğin gizlenmiş kodlarıdır.
Aslolan eksikliğin başka başka adlar ile dillendirilmesidir.
Sosyal ve siyasal mücadele içerisinde ki bir çok insanın evlilik yaşamında yaşadığı başarısızlıkları ciddi anlamda sorgulamak gerektiğini düşünüyorum.
Demedi demeyin…
Şiir Sevdanın Militanıdır!
#AşkÖrgütlenmektedir!
Atilla Yüceak