Bahçeli’nin erken seçim çağrısını anlattı: Telefon geldi, birdenbire ilan etti

Getting your Trinity Audio player ready...

12 Eylül döneminde MHP davasında yargılanan, ANAP, DYP, MHP, BBP ve DP’de siyaset yapan, Türk dünyasına ilişkin çalışmalarıyla tanınan Namık Kemal Zeybek, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 

Zeybek, 2002 yılında erken seçim çağrısı yapan ve dönemin hükümetinde Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunan Devlet Bahçeli’nin bu kararı verdiği anları anlattı.

Bahçeli’nin 11. Kocayayla Türkmen Kurultayı’nda yaptığı çağrıya ilişkin Zeybek “Orada çadırda birisi ile telefonda konuştu. Çıktı, yüzü sapsarıydı çıkarken. 5 dakika sonra kürsüye çıkıp ‘3 Kasım’da erken seçim var’ diye ilan etti. Birdenbire oldu, hiçbir yardımcısının haberi yok” dedi.

Zeybek’in Independent Türkçe’den Can Bursalı’ya verdiği röportajdan ilgili bölüm şöyle:

“Bir dönem Recep Tayyip Erdoğan ile o dönem başbakan tabii Devlet Bahçeli’nin arasındaki o atışmalar herhalde Türk siyasi tarihinde çok azdır…

Yoktur öyle bir şey. Hiç yoktur. O ona ‘zürriyetsiz’ dedi, o ona bilmem ne dedi. Doğru değil böyle şeyler söylemek, ayıp. Çünkü balık baştan kokar. Onlar bulundukları konumun gereğine uygun davranmalı ve konuşmalıdırlar.

Sonra Devlet Bahçeli’nin siyasi dirliğinde açıklanamamış, açıklanmamış kendisinin dahi açıklamadığı, kimsenin bilmediği ani kararları var. Onlardan birisi, AKP’yi iktidara getiren 3 Kasım 2002’deki seçimin çağrısı mesela… Ortada seçim gündemi yoktu. 57. Hükümet iş başında, Ecevit Başbakan’dı. Kendisi ve Mesut Bey, Başbakan Yardımcısı’dı. Ekonomik kriz çıkmış, ekonomik kriz sonucunda IMF ve Kemal Derviş gelmiş. Türkiye krizden çıkmak üzereyken, tam çukurdayken ‘Seçim var’ dedi. Biraz bekleseydi 1,5 yıl sonra rahatlama döneminde seçim olurdu. Zavallı Ecevit yalvardı. ‘İntihar ediyoruz’ dedi Başbakan.

 

“YÜZÜ SAPSARIYDI”

Neden seçim çağrısı yaptığını Devlet Bahçeli’ye sordunuz mu?

Keles Kaymakamı’yken benim başlattığım, MHP’nin de benimsediği ve sonra gelenek haline gelen Kocayayla’daki yörük şöleninde kendisine sordum. Bahçeli, orada çadırda birisi ile telefonda konuştu. Çıktı, yüzü sapsarıydı çıkarken. 5 dakika sonra kürsüye çıkıp ‘3 Kasım’da erken seçim var’ diye ilan etti. Birdenbire oldu, hiçbir yardımcısının haberi yok.

Bir anda mı oldu?

Evet bir anda, bir telefonda. Nedir, bilmiyoruz. Ama kendisi bana şöyle açıkladı. Dedi ki: ‘Hürriyet gazetesinde bir yazar, Yalçın Doğan, ‘MHP’siz ve Ecevit’siz iktidar’ diye yazı yazdı. O oyunu bozmak için yaptım.’ Ben de dedim ki: ‘Sayın Genel Başkanım, bozmadınız ki tam tersi oldu. Belki de öyledir ne bileyim, bilmiyorum ki’. Benim bir adetim vardır, komplo teorilerini benimseyip anlatmam. Bilmem çünkü. Bir şey anlatıyorsam biliyorum demektir. Enteresandır, şu anda Devlet Bahçeli, Recep Tayyip Erdoğan’a yapılan eleştirilere ondan önce cevap veriyor. Kesin olarak kraldan çok kralcı.

 

“BAHÇELİ’NİN HAYATININ AMACI MHP GENEL BAŞKANLIĞI KOLTUĞUNDAN KALKMAMAK”

Bu tutum kraldan çok kralcılık değil de siyaseten bir hamle olamaz mı?

Bilmiyorum. Tahmin yapabilirim de tahmin olur. Bir tahminim şu: Devlet Bahçeli için en önemli konu, hayatının amacı MHP Genel Başkanlığı koltuğundan kalkmamak, oradan ayrılmamak.

NEDEN?

Çünkü başka hiçbir şey yok hayatında. Kadın, aile, çoluk-çocuk yok. Öyle tefekkür konuları, düşünme konuları yok. Hiçbir şey yok. Ama MHP Genel Başkanlığı kutsal. Başbakan bile olmak istemiyor.

7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Kemal Kılıçdaroğlu teklif etmişti…

 

Ben de teklif etmiştim. Dedim 25 milletvekili var. Getireyim partiye. 57. Hükümet sırasında…

 

“O KOCA BİNADA OTURUYOR, ORANIN PADİŞAHI”

1999-2002 arasında mı?

Evet… 25 milletvekilini ben nasıl getireceğim? Bana gidip geliyorlar MHP’ye girmek isteyenler. ‘Siz birinci parti olun Ecevit bırakmaya hazır’ diyorlar. Tarihi bir fırsat var. ‘Sizi Başbakan yapalım’ dedim. Bir sinirlendi, ‘Tansu Hanım’a da böyle dediler, şimdi kadın siyaset dışında’ dedi. Sustum ne diyeyim yani? Ben sanki ona tuzak kuruyormuşum gibi. Yani Başbakan falan olmak istemiyor. Çünkü o mutlu. O koca binada oturuyor, o binanın padişahı. Özel kalemler, arabalar, her gittiği yerde ‘Devletin başına Devlet gelecek’ diye bağıran çocuklar.

Ülkü Ocakları da bu hale geldi. Küçük çocuklar geliyor, bağırıyorlar, bağırıyorlar. Bir süre sonra bakıyorlar ki devletin başına gelen giden yok.

Ülkü Ocakları, zaman zaman benim toplantılarımı da basmaya kalkıştılar ama hiç önemli değil. Ben onların bu halini seviyorum. Çünkü ben kurdum Ülkü Ocakları’nı, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Gençlik Kolları Başkanı iken. 1966’da ilk Ülkü Ocağı’nı ben kurdum, ikinciyi, üçüncüyü ben kurdum. Sonra yayıldı gitti. Şimdi, kendi örgütünün kurucusuna karşı Devlet Bahçeli adına eylem yapıyorlar. ‘Bizim çocuklar’ deyip geçiyorum. Sonra bakıyorum oradan yetişenler çok değerli insanlar oluyorlar, hayatta yükseliyorlar. Mesela Ülkü Ocakları’ndan yetişen şu anda bu iktidarda çok üst düzeyde bakanlık yapan insanlar var. AKP’nin Grup Başkanı Naci Bostancı, eski Ülkü Ocakları mensubudur.

Çok meşhur bir söz var, ‘Biz hapisteyiz ama fikirlerimiz iktidarda’… Şu anda bu dönemi mi yaşıyoruz?

Öncelikle o sözü Alparslan Türkeş değil, Agâh Oktay Güner söyledi. Doğru bir söz, ama şu andaki halimizle hiç ilgisi yok. Fikrimizin neyi iktidarda? “Bütün milliyetçilikleri ve Türk milliyetçiliğini ayaklarımın altına aldım” diyen bir kişi şu anda cumhurbaşkanı.

“ŞU ANDA MHP DEĞİL TARİKATLAR İKTİDARDA”

Operasyon bölgelerinde görev yapan polisler ve askerlerin genelde bozkurt işareti yaparak poz verdiklerini görüyoruz sık sık…

Doğru ama o iktidarda olmak değil o. Şu anda MHP değil, tarikatlar iktidarda. Öyle başka bir şey hatırlatayım ben size. Şeyh geçinen bir herif küçük bir kıza sarktı ve tutuklandı. Yakınları, bir grup kurmuşlar ve şunu yazmışlar: ‘Biz siz ne istediyseniz yaptık. Bekçi arıyoruz, imanlı adam lazım diye bizden istediniz. Biz de verdik. Hatta bir arkadaşımız 7 yıllık sakalını hüngür hüngür ağlayarak kesti.’ Büyük fedakarlık. Onu söylüyor. Bu neyi ifade ediyor? ‘İmanlı adam arıyoruz’ diye tarikatlara başvuruluyor.

 

MHP’nin fikri iktidarda falan değil. Türkiye’de en iyi terörle mücadele, Tansu Çiller zamanında yapılmıştır. Çünkü Türk ordusunun başında çok bilinçli bir orgeneral vardı. Doğan Güreş Paşa. Doğan Güreş Paşa da bir tarafı Çeçen bir tarafı Türkmen bir babayiğittir.

Tansu Hanım Genelkurmay Başkanı ne istedi ise verdi. Ve çok ciddi bitti terör yani. Tek-tük, çat-pat bir şeyler oluyordu. Terör bitti o zaman, bitirdiler terörü. Şu anda Türk devletinin terör ile mücadelesi, olağan. MHP olmasa bile bu yapılacaktı. Ayrıca “çözüm süreci” de gerçek anlamda çözüm süreci falan değildir. Onu da söyleyeyim. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ihtiyacı olan oyları almak için bir düzenlemedir. Geçici bir düzenlemedir.”

Exit mobile version