Getting your Trinity Audio player ready... |
Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) avukatları 17-25 Aralık soruşturmasıyla ilgili Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar, Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış, İçişleri eski Bakanı Muammer Güler, Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan hakkında bugüne kadar beş ayrı suç duyurusunda bulundu. Suç işlemek için örgüt kurmak, zimmet, irtikâp, görevi kötüye kullanma gibi suçlardan işlem yapılması istendi.
Edinilen bilgiye göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na bağlı Özel Soruşturma Bürosu Savcılığı, dört eski bakan hakkında HKP avukatlarının 2014 yılında yaptığı suç duyurusunu; “etkili soruşturma” prensibi ve “etkili başvuru hakkı”nı ihlal ederek, haklarında onlarca belgeli iddia ortaya çıkan şüpheli bakanları ifadeye bile çağırmadan takipsizlik kararı vererek dosyayı kapattı.
07 Haziran 2015 tarihli 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimi ile birlikte milletvekili dokunulmazlıkları düşen Dört eski Bakan hakkında soruşturma başlatılması için 2015 yılında HKP avukatları tekrar suç duyurusunda bulundu. Aynı savcılık 2014’te verdiği kararın kesinleşmiş olduğunu belirterek KYOK kararı (İşlemden Kaldırma Kararı) ve Dört eski Bakan’ın hakkında Yüce Divan’a gönderilmesi için TBMM’ye fezleke göndermeme kararı aldı.
DÖRT BAKAN İFADEYE ÇAĞRILMAMIŞ
Halkın Kurtuluş Partisi’nin 2014 ve 2015 yılında yaptıkları suç duyurularında dört eski bakanı ifadeye çağırmayan savcı Selamettin Celep, 17 Haziran 2021’de CHP Beşiktaş Belediye Başkanı eski Murat Hazinedar’ın avukatlık yaptığı döneme ilişkin “görevi kötüye kullanmak, zimmete para geçirmek, sahtecilik” yaptığı gerekçesiyle 2,5 saate yakın ifadesini aldığı ortaya çıktı.
DÖRT BAKAN’A FEZLEKE YOK, 14 MİLLETVEKİLİ’NE FEZLEKE VAR!
2015 yılında Bakanlar hakkında fezleke düzenlenmesi için TBMM’ye yazı göndermeyen savcı Selamettin Celep, 13 Kasım 2014’te Erdoğan’ın aile dostu Yasin El Kadı’ya ‘Küresel Terörist’ diyen CHP Milletvekili Veli Ağbaba ve 09 Eylül 2016’da MİT Tırları Davasında salonu terk etmeyen CHP Milletvekilleri; Enis Berberoğlu, İlhan Cihaner, Hilmi Yarayıcı, Şafak Pavey, Barış Yarkadaş, Tuncay Özkan, Engin Özkoç, Gürsel Tekin, Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal ve HDP Milletvekilleri; Filiz Kerestecioğlu, Meral Danış Beştaş, Garo Paylan hakkında fezleke düzenlemesi için TBMM’ye yazı gönderdiği ortaya çıktı.
“YARGI BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ OLMADIĞINDAN…”
Konuya ilişkin HKP Genel Sekreter Yardımcısı Av. Tacettin Çolak açıklama yaptı. Çolak şu ifadelere yer verdi:
Halkın Kurtuluş Partisi olarak geçmişte üç ayrı suç duyurusunda bulunmuştuk. Bunların ilk ikisi hiçbir araştırma yapılmadan doğrudan takipsizlik kararları verilerek kapatıldı. Bu takipsizlik kararlarına karşı yaptığımız itirazlar da Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından hiçbir somut gerekçe belirtilmeden reddedilmiştir. Sulh Ceza Hâkimleri; onlarca bilgi ve belgeye dayanan dilekçelerimizdeki iddiaların “soyut ve genel olduğu” gerekçesiyle ret kararları verirken takipsizlik kararı veren savcılıklarla organize bir şekilde davranmışlardır. Yargı bağımsız ve tarafsız olmadığından, yasalar ve vicdanının emrine uygun kararlar vermek yerine kendilerini oralara atayan hükümet ya da bakanlara karşı görevlerinin gereği olan soruşturma yürütme cesaretini göstermemekteler. Ancak bu durum; savcılar ve yargıçlar bakımından hiçbir şekilde haklı bir mazeret ya da hukuka uygunluk hali vermez. Onlar bakımından da görevini kötüye kullanma suçunu oluşturur.
Öyle ki, 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonu dosyalarının ülkemizde hukuka aykırı olarak kapatılmasından sonra ABD savcısı Preet Bharara tarafından yürütülen soruşturmada ortaya çıkan yeni deliller nedeniyle de 27 Mayıs 2016 günü Halkın Kurtuluş Partisi olarak tekrar iki ayrı suç duyurusunda bulunduk. Bu suç duyurularımızda; Tayyip Erdoğan ve dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da şüpheli olarak gösterilmişti. Bu suç duyurumuz da usulsüz bir şekilde kapatıldı.
“BAYRAKTAR’IN İTİRAFLARIYLA ORTAYA YENİ DELİL ÇIKMIŞTIR”
Son iki suç duyurumuz da Erdoğan Bayraktar’ın itiraflarından sonra yapıldı. Her ne kadar önceki suç duyurularımız hakkında takipsizlik kararları verilmiş ise de Erdoğan Bayraktar’ın itiraflarıyla ortaya yeni delil çıkmıştır. Bu nedenle önceki takipsizlik kararları hiçbir şekilde şüpheliler bakımından kazanılmış hak doğurmaz. Kaldı ki, hukukta “yargılamanın yenilenmesi” diye bir usul vardır. Önceki yargılama sırasında ele alınmayan “yeni delil” veya “yeni olay” mevcut olduğunun anlaşılması halinde başvurulan bir kanun yoludur. Öyle ki; CMK md. 314’e göre sanığın ikrarı da yargılamanın yenilenmesi halidir.
“SAVCILAR BAYRAKTAR’I KONUŞTURMAK İSTEMİYORLAR”
17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun faillerinden Erdoğan Bayraktar; arka arkaya çok önemli itiraflarda bulunmaktadır. Vicdanım rahat değil demektedir. O dönemle ilgili bildiği ama açıklamadığı önemli bilgilere sahip olduğu çok açıktır. Yine kendisinin Tayyip Erdoğan’ın odasında dövüldüğü bilgileri açığa çıkmıştır. Muhtemelen maruz kaldığı bu hakaretin etkisi ile vicdan azabı çekiyor ve konuşmak istiyor. Biz, dosyaları açıyor ve savcıların önüne koyuyoruz ama savcılar Bayraktar’ı konuşturmak istemiyorlar.
Ayrıca aradan geçen sekiz yıl içinde bir hayli delil de ortaya çıkmıştır. Evindeki para sayma makineleri ve ayakkabı kutuları içindeki milyon dolarları ile 17-25 Aralığın sembol ismi Süleyman Aslan ABD’de yargılanmış ve mahkûm olmuştur. Zarrab davasında ciddi deliller ortaya çıkmıştır. Bu dosyadaki deliller bile bakanların yargılanmasına fazlasıyla yeter de artar bile.
Bu suç delilleri ortaya saçılmışken; CMK md. 160’da öngörülen hüküm gereğince Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerekirken, savcıların hükümetin sözcüsü gibi davranmaları kabul edilemez. Bu durum savcılar açısından da suç oluşturmaktadır. Bu devran böyle gitmeyecek. Hukuksuz olarak kapatılan tüm dosyalar açılacak. O zaman dosyaları kapatanlar dâhil herkes hesaba çekilecek…