Getting your Trinity Audio player ready...
|
İNSANOĞLU ilkellik çağından henüz tam olarak çıkmış değil.
Evriminin halen ilk aşamalarından geçiyoruz. İlkellik döneminin çok uzağında değiliz ama evrimin tamamlaması için uzun bir yolumuz var.
Kimileriniz daha az, kimilerimiz daha çok ilkeliz.
Daha çok ilkel olanların en aşağı kademesindekiler başlangıçtaki yabanıl dönemin vahşilik psikolojisinden ruhlarını, zihniyetlerini arındıramayan ve kolay kolay arındıramayacak olan insan görünümümdeki asosyal yaratıklar…
Uzağa gitmeye gerek yok…
Bugün içimizde, en yakınımızda, insanlık düşmanı, doğa düşmanı, hukuktan, adaletten, vicdandan nasiplerini alamamış, hile, rüşvet, sahtekârlık, yalan ve talandan beslenen ilkellik çağından hala kurtulamamış akıl ve ahlak düşkünü örneklerine bolca rastlanıyor.
Bu bile insanoğlunun hala ilkel yaşamından kurtulamadığının bir kanıtı.
**
GİZEMLİ bilgiler disiplini ve bir anlamda “din” ile “bilim”in bağdaştırıcısı olan Ezoterizm’e göre insanlık tarihi birbirini izleyen mikro çöküş ve yükselişlerle sürüp gidiyor. Çöküşün en dip noktasına ulaşıldığında yükseliş, yükselişin tepe yaptığı yerde iniş süreci başlar. Bilim ve teknoloji geliştikçe çöküşler ve yükselişler halka halka sürüp giderken süreç içinde insanlığın evrimi tamamlanacaktır.
Günümüzde yaşanmakta olan terör, salgın hastalıklar, sömürü, ekonomik çöküşler gibi katastrofik olaylar Ezoterizm bilgesi yazar Ergun Candan’a göre insanlığın bir çöküş sürecinden geçtiğinin nişaneleridir ve yeniden yükselişe geçiş artık çok yakındır.
Yine Ezoterizme göre günümüz uygarlığının çok üstünde olan Atlantis ve Mu kıtalarının batışı insan evreninde büyük çöküş ve ilkellik çağına geri dönüş olarak düşünülebilir.
**
İNSANLIK tarihi boyunca çöküşlerin en derin şekilde yaşandığı alan olan Ortadoğu coğrafyasında bulunan Türkiye Cumhuriyeti eşsiz önderimiz, büyük kurtarıcımız Atatürk’ün yarattığı yükselişten sonra AKP iktidarı döneminde bir l’éradicateur marifetiyle daha önce yaşanmamış derinlikte bir çöküntünün içine düşürüldü.
Atatürk’ün uygarlık için, Türk ulusunun yükselmesi için yaptığı bütün eserleri, uyarıları birer unutturuldu.
Türk ulusunun ulusal değerleri, Türklük ayaklar altına alınarak çöküş sürecinin ateşleyicisi oldu.
Belki birkaç nesil boyunca onarılması mümkün olmayacak bir çöküş, bir éradication…
*
ELBETTE bu iktidardan ve onun zihniyetinden kurtuluş günü geldiğinde eşyanın tabiatı gereği yeniden bir yükseliş başlayacak.
İşte o zaman ülkeyi yönetecek olan yurtsever namuslu aydınlara büyük ve zorlu görevler düşecek.
Eşsiz önderimizin şu sözlerini hatırlayıp görev sorumluluğu ile neler yapılması gerektiğini şimdiden birlikte düşünmeye, saptamaya çalışalım:
“Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir”
Ne olabilir onlar?
Hiç zaman kaybetmeden eş zamanlı olarak çıkarılacak olan ülkeyi soyanların yurtdışına kaçmaları ve servet kaçırmalarını önleyici yasalar düzenleyip, AKP’nin iktidara gelir gelmez soygun özgürlüğü sağlamak için acele ile iptal ettiği “Nereden Buldun Yasası”nı yeniden yürürlüğe koyarak yargı yolunun açılması ve devletin olanın devlete, ulusun olanın ulusa iadesinin sağlanması…
Ayaklar altında çiğnenip yok edilen Anayasal hukuk düzeninin çağdaş, evrensel hukuk niteliğine geri döndürülmesi…
Laikliğin etkili yasalarla güvence altına alınması…
Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk milleti denir” sözü bağlamında laiklik, parlamenter demokrasi, ulus, vatan ve insanlık düşmanları dışında siyasi düşüncesi, dini, mezhebi, etnisitesi ne olursa olsun hiç kimseye ayrımcılık yapılmaması…
İnsanların can, mal, ırz güvenliğinin garantisi olan caydırıcı yasalar çıkarılması…
Adli vakalara karışmış olup da suçu belgelenmiş olanlara yerel yönetimler dâhil siyaset yasağı uygulanması…
Kamu yönetiminde liyakat ilkesinden ödün vermeyen, eş dost kayırmacılığı nepotizmine karşı caydırıcı yasalar getirilmesi…
Dindar ve kindar gençler yetiştirme safsatası ile harap edilen eğitim siteminin çağdaş eğitim ve bilim kurumları halinde yeniden yapılandırılması, İmam Hatip okullarının kapatılarak ülkenin gereksindiği kadar aydın din adamı yetiştirecek din okullarının açılması…
İrtica ve soygun karargâhı tarikatların, cemaatlerin, sözde dini vakıfların kapatılması…
Türk Silahlı Kuvvetlerine lağvedilen eğitim kurumlarıyla, iç hizmet nizamnameleri ile birlikte binlerce yıllık geleneksel yapısının yeniden kazandırılması…
Çöken ekonominin artık bir daha gerilemesine izin verilmeyecek şekilde üretim, istihdam amaçlı Kalkınma Planlarına dayalı Kemalizm’in Karma Ekonomi düzeni tesis edilerek yağmalanan, yok edilen üretim ve hizmet kurumlarının yeniden yaşama geçirilmesi…
Atatürkün kurup sonradan yok edilen akıllı fabrikaların tarımsal ürün dışsatımı ile hem finansmanını sağlayan, hem tarımın, hem sanayinin kalkınmasına vesile olan modelin göz ardı edilmemesi…
Kırsal kesimlerin aydınlanması için Köy Enstitülerinin çağdaş anlayışa uygun olarak yeniden kurulması, tarım sektörünün kalkınması için, borç batağına saplanmış köylüye can suyu olmak için toprak reformu yapmaktan kaçınılmaması…
Rant için yağmalanan tarım ve orman alanlarının, sahillerin kurtarılıp eski görünümlerinin kazandırılması…
Ulusun dış itibarını zedeleyen çağdaş insanlık ailesinin bir parçası olmaktan uzaklaştıran dış siyaset anlayışının Atatürk dönemindeki bütün dünyaya örnek olan barışçıl modele göre ve hümanistik değerlere göre yeniden düzenlenmesi…
Türk ulusunun genetik yapısını etkileyecek kadar çoğalan, sosyo/kültürel yapıda kaoslar yaratan, ekonomiye büyük zararlar veren asalak sığınmacıların geldikleri yerlere geri gönderilmesi…
Fakir fukaranın nafakasından kesilen vergilerle kurulan savurganlık ve sefahat yuvası sarayların, katar katar makam arabalarının, sarayın hizmetindeki uçak filolarının toplumun, kamunun bugüne kadar yüklendiği ağır bedelin hafifletilmesi amacıyla değerlendirilmesi…
Atatürkün kendi gelirlerinden yaptığı birikimleri ile kurup örnek tarım işletmesi olmak koşuluyla ulusa armağan ettiği Atatürk Orman Çiftliğinin yine aynı amaçla ve mümkün olduğunca Atatürk dönemindeki eski haline getirilmesi…
*
BÜTÜN bunlar gerçekleştirildiğinde kimsenin kuşkusu olmasın ki Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün aydınlattığı o parlak döneme yeniden ulaşacaktır.
Ne diyordu eşsiz önderimiz?
“Zafer zafer benimdir diyebilenin, muvaffakiyet, muvaffak olacağım diye başlayanın ve muvaffak oldum diyebilenindir”
“Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, esaret ve aşağılığı kabul etmez.”
İnsanlık var oldukça yaktığı ışık hiç sönmeyecek olan büyük önderimizin şu uyarılarını da hiç unutmayalım:
“Uygarlık yolunda yürümek ve başarılı olmak, yaşamın şartıdır. Bu yol üzerinde duraklayanlar ya da yol üzerinde ileri değil, geriye bakmak bilgisizliği ve aymazlığında bulunanlar, genel uygarlığın coşkun seli altında boğulmaya mahkûmdur.”
“Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.”