Getting your Trinity Audio player ready... |
SHP Erdal İnönü Başkanlığında 1989 belediye seçimlerinde ittifaksız olarak; büyükşehir, şehir, ilçe ve belde belediye başkanlıklarının tümünde birinci parti, il genel meclisi ve belediye meclislerinde tümünde birinci parti oluyor da,
DSP Bülent Ecevit Başkanlığında 1999 milletvekili ve il genel meclisi seçimlerinde ittifaksız olarak birinci parti, büyükşehir belediye seçimlerinde (İzmir, Mersin, Bursa, Eskişehir) birinci parti oluyor da,
CHP Baykal ve Kılıçdaroğlu yönetiminde büyükşehirlerde seçmenler sola açık oldukları halde neden birinci parti olamıyordu? Büyükşehirlerin ekseriyetinde ittifaksız olarak neden kazanamıyor ve yeni kurulmuş sağcı/tarikatçı partiye yeniliyordu?
Birçok neden sayabiliriz; Baykal zamanında, bugüne kadar yoksullara ve emek kesimine yönelik projeler yeteri kadar seslendirilmediği, halkın anlayacağı bir dil kullanılmadığı, halkla uyum sağlayamadığı, partiyi arkadaş grubuyla yönettiği içindir.
Aday listelerine bakıldığında hep aynı şahısların (1995-1999-2002-2007) milletvekili seçimlerinde, sıraları bile değiştirilmeden aynı seçim çevrelerinden aynı sıra listelere yazılmasıdır! Halk “her zaman biz Baykal’ın adamlarını seçmek zorunda mıyız” diye soruyordu! Kılıçdaroğlu zamanında 2011’de bu kez de seçilenlerin üçte birine yakını CHP’li olmayan kişilerden seçilerek listelere yazıldığı ve doğal olarak sonuç alınamadığı söyleniyordu..
Büyükşehirlerin yarısından fazlasında seçimi kazanan parti her zaman hükümeti kurmuştu! Baraj altında kaldıktan sonra yapılacak seçimlerde istisnalar hariç olmak üzere, 2 ve daha fazla dönem milletvekilliği yapmış olanların listelere yazılmaması gerektiği kanaati yaygındı! O zaman parti yenilenir, yenilenir derken; sadece parti meclisi üyeleri ve eski bakan, eski milletvekili, eski belediye başkanları ile değil, ortalık eskiden geçilmiyordu..
Bir denge içinde, eski-yeni, ilkelere bağlı, ideolojiyi benimsemiş, ‘çıkarı için’ geçmiş seçimlerde başka partilere gitmemiş, yıllardır partinin içinde kalmış, halkın içinde yaşayan adaylara da yer verilerek başarı yakalanabilir diye düşünülüyordu! Baykal da Kılıçdaroğlu da farklı görülseler de biri katı merkeziyetçi, diğeri partiyi her görüşe açıp ilkelerden uzaklaştırdığı konuşuluyordu..
Belki merkezde olan her görüşü kapsamak faydalı da olabilirdi! Nitekim 2019 seçimlerinde 11 büyükşehir ancak ittifakla kazanıldı.. Bunun devam etmesi ve ittifakın ”güçlendirilmiş demokratik parlamenter” sistemi savunan partilerle genişletmesi kanaati, toplumda hakim bir görüş olarak yerini muhafaza etmektedir..
Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği gibi siyaset Halkın ve Vatanın için çalışmaktır! Siyasette amaç ülkeye hizmettir. Cebini doldurmak, kamu kaynaklarını talan etmek değildir! Siyaset abartı-israf-kibir hiç değildir! Gerektiğinde “iki adım ileri, bir adım geri” gitmektir! Halkın sorunlarını çözmektir. Sadece ‘maaş’ karşılığında ‘halk’ gibi fakir yaşamaktır! Bu amaca ulaşmak için millet ittifakının iktidara gelmesi şarttır..
Temiz siyaset; toplumsal ahlak değerlerine sahip olanların yapacağı bir görevdir! TBMM ve yerel yönetim görevlerinde sözde değil, uygulamada ‘dürüst’ olmaktır! ‘Kitabına uydururum-Kimse anlamaz’ diye düşünmemek ve kamu kaynaklarına el uzatmamaktır! Milletin karnı açken tok yatmamaktır! Basit ve gösterişsiz yaşamaktır! Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit…