Advert Advert
  1. Haberler
  2. Kültür-Sanat
  3. Akdeniz (Dıe Mıttelmeer) Monologları Bize Neler Anlatıyor?

Akdeniz (Dıe Mıttelmeer) Monologları Bize Neler Anlatıyor?

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Getting your Trinity Audio player ready...

Sivil Toplum Kuruluşu olan Lübeck Dayanışma Merkezi’nde (SOLIZENTRUM) dün akşam, gözleri yaşartan, duygu ve anlam dolu bir Monolog (sanatçıların kendi kendine yaptıkları konuşmalar) tiyatrosu izledik.

2015 yılında, mültecilere yardımcı olma amacı ile kurulan SOLİZENTRUM, dün akşam, duyurusunu 2 hafta önce gönderdiği eMailleri ile yapan, yörede yaptığı sosyal dayanışma çalışmaları ile tanınan Lübeck-Lauenburg Evangelist Kilisesi Bölgesi Mülteci Sorumlusu Papaz bayan Elisabeth HARTMANN-RUNGE’nin daveti üzre, yazar, rejisör Michael RUF’un hazırladığı Solizentrum’un bahçesinde, kurulu yaz çadırlarının altında, yoğun izleyicilerin katıldığı, “ Die Mittelmeer Monologen / Akdeniz Monologları” tiyatrosunu izledik.

Yaklaşık 2 saat süren tiyatro gösterisinin neden hazırlandığını anlatan rejisör Michael RUF, monologlarda bulunan 3’ü mülteci olan 4
sanatçının anlatımlarından, yazarlar onlarca kitaba malzeme toplayabilir, rejisörler de bir o kadar senaryo üretebilirlerdi.

Yugoslavya’dan Adriyatik denizini aşararak ilk İtalya’ya sığınmış monologçu da, denizin bardakta su olmadığını, bizlere ne güzel anlattı.

Afrika ülkeleri olan Kamerun ve Libya’dan aileleri ile yola çıkan ve özgürlüğü arayan bu insanların dramını, gözleri önünde 60 kişilik botlara doldurulmuş 250 insanın sularda can verişlerine tanık oluşunu, o sularda kız evladını da kaybetmiş olan monologçu kadın sanatçının, anısını da dinlerken, sömürgeciliğin tarihi süreç içinde nasıl şekil ve biçim değiştirebilmiş olduğunu da, daha iyi gözlemleyebiliyor insan.

Bu insanların her şeyi göze alarak, doğup büyüdükleri toprakları, sevdiklerini neden geride bırakabildilerini anlamaya çalışıyorsunuz.

Düşündüren ve göz yaşartan bir monolog tiyatrosu.

Bu insanlar, neden canları pahasına özgürlüğe koşuyorlar? Özgürlüğü bulduklarına inandıkları Batı ülkelerinde, nelere tanık olabiliyorlar?

Gelip sığındıkları ülkelerin, ülkelerinde çıkarılmış iç savaşlarda ne derece payları olup olmadığını, ülkelerindeki yerli ihanetçi işbirlikçileri de sorguluyabiliyor bu insanlar.

Az yıllar içinde öğrendikleri Almanca dilini de iyi kullanabilen bu mülteci sanatçılar, monologlarını oldukça güzel ve etkili şekilde sergilediler.

Program bitiminde sunucu bayan, seyirciler arasında olup, anılarını anlatmak isteyen mültecilere de söz verdi.

Almanca dilini henüz monologcular gibi akıcı kullanamasalarda, söz alan mülteciler özgürlüğe kaçış yollarında yaşadıklarından, kesitler sundular.

Perde gerisinden TÜRGEM binamızda komşu çocuğumuz olup, Lübeck Müzik Yüksek Okulu’nda eğitim almış ve Lübeck Kent Tiyatrosunda da çalışan İspanyol Evarista URRACA, CELLO’su ile program boyunca biraz hüzünlü biraz da ruhu dinlendiren müziğini yaptı.

Son konuşan Suriyeli mülteci genç, Suriye’de iç savaşın neden çıkmış veya çıkarılmış olduğunu anlatmaya çalıştığı: “…. benim ülkemde savaşın sorumlusu ABD ve Avrupa’dır …..” sözleri, dünyadaki mülteci akınının en büyük nedenine de parmak basıp, ip uçu vermiş oldu.

Bu sözler çok şeyi anlatmaya, geceye de damgasını vurmaya da yeter.

SOLIZENTRUM’u kurucuları ve bugün de bu STK’yı yaşatanlar, dayanışmacı, mücadeleci, yiğit insanlar. Yaşam ve davranışları farklıdır.
Bunların pek çoğunda, bizlerin de bugün pek azımızda bulunan “Helfersendrum” (Yardım Etme Rahatsızlığı) mevcut. Bunların düzenledikleri bü tür bir tiyatro denen bir etkinliklerine de ben de ilk defa katılıyorum.

Merhum edebiyat öğretmenim ve Türkiye’de döneminin önemli tiyatro ve sinema eleştirmenlerinden Yüksel ERKEKLİ: “Tiyatroya kahveye gider gibi gidilmez” derdi ve biz de bir erkekler lisesi olduğumuz için “her halde takım elbise ve kravatlı gitmelisiniz. Benim oda tiyatroma kravatsız gelini de içeri almam” derdi. Ben de edebiyat, yazım ve eleştiri alanında kendisinden çok etkilendiğim öğretmenimin tavsiyesine uygun giysi ile gittiğim bu güzel sosyal içerikli oyunda, tek kalmış olmanın da biraz mahcubiyetini yaşadım.

İyi ki; bu bencil toplumumuzda, SOLIZENTRUM üye ve gelen gidenleri gibi düşünen ve davranan insanlarımız halen varlar.

Rejisör Michael Ruf’u da, sunduğu bu güzel eseri için kutluyorum.

Remzi Uysal
Lübeck, 30 Ağustos 2021

Akdeniz (Dıe Mıttelmeer) Monologları Bize Neler Anlatıyor?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin