Getting your Trinity Audio player ready... |
Çanakkale’nin Yenice ilçesinde ve bu ilçeye bağlı Kalkım Beldesi’nde enfes kokulu çilekler yetişir. Çilek tarlaları genellikle köylerde bulunmaktadır. Bu köylerden birisi de Karaaydın’dır. Eybek bölgesinde yer alan, insanı yeşilin her tonuyla buluşturan orman köyü, Edremit- Yenice karayolunun işte Kazdağları olanca güzelliğiyle karşınızda dedirten kilometrelerin başında yer alır. Karaaydın, sanki Edremit’in Eybek Dağı’nın bütün değerlerini yaşatan köylerinin devamı gibidir. Edremit’ten Yenice Birlik otobüsleri ile Kalkım’a giderken sırasıyla Çamcı ve Hacıarslanlar köylerinden geçersiniz. Ellerine Türkmen motifleriyle işlenmiş çantalarını alan köylü kadınlar, yolculuğunuza eşlik etmek için çoktan bekliyordur. Onları da aldıktan sonra yoluna devam eden araç, Edremit Körfezi’nden Agonya Ovası’na uzanan yolculuğa yıllardır tanık eden o ulu ağaçlar arasından Kalkım’a ulaşır. Kaaraaydın Köyü, Kalkım’a en yakın köy olma özelliği ile hemen kendisini gösteriverir.
Karaaydın’da gördüğünüz her yerin yemyeşil oluşu sizi çok ama çok mutlu eder. Köy kahvesinde içtiğiniz çayın lezzetli tadı, bu mutluluğun yansımasıdır. Misafirperver insanlarıyla, çocukların sımsıcak gülümsemesiyle, doğal yaşamın en güzel örnekleri olan evleri ve yürüyüş rotaları ile Karaaydın mutlaka görülmelidir.
Meşhur Kalkım çileğinin yetiştirildiği tarlalarda dolaşmak, mevsiminde olan çileği kendi elinizle toplamanız ve enfes kokulu çileklerin tadına bakmanız bu ziyaretinizi unutulmaz kılacaktır. Doğa ile baş başa geçirdiğiniz günün ardından, Kazdağları’nda çilek gibi bölgeye özgü diğer bütün bitki ve sebzelerin, her zaman aynı doğal ortamlarında yetişmesini isteyeceksiniz. Verimli Karaaydın topraklarında gerçek altının Kazdağ Çileği olduğunu bileceksiniz. Bizlere sunulan bu armağanı dünyalara değişmem diyeceksiniz.
Köy muhtarlığı tarafından asılan levhada köyün tarihi şöyle anlatılır: bir rivayete göre köyde yaşayan Yörük halk Aydın’dan göç etmiştir. Köyde yaşayan halkın bir bölümü ise Gümüşhane’den gelmiştir. İlk Yörükler köye gelip yerleşmişlerdir. Yerleşme sebepleri Ege baharının çabuk geçmesi hayvancılıkla uğraşan halk, baharı uzun süren yer aramakta ve bir bölümü Kazdağı’na bir bölümü Hasan Dağı’na sınır olan bu bölgede yaşama kararı almalarıdır. Bölgenin adı ilk Karadağ olarak anılmaktadır. Fakat Aydın’dan gelen 4 kişi diye bilinen kimseler esmer oldukları için buraya Karaaydın adı verilir. 1845 tarihinde Çerkezler Kafkaslardaki zulümden kaçarak Balya’ya geliyorlar. Daha sonra maden işi yapmaya çalışıyorlar. Maden kapanınca Karaaydın Köyü’ne hayvancılık için geliyorlar. Kafkaslardan gelen halk da daha sonra köyde yerleşik olarak kalıyorlar. Madenler denilen mevkide Yunanlılar maden işletirlermiş Türkler de madende çalışırmış. Çanakkale Savaşı döneminde köyde tamamen Türkler kalmış. Madenler diye anılan mevki şu anda tarla olarak kullanılmaktadır. Ve tarlalar sürüldüğünde Yunanlılara ait tabak kırıkları çıkmaktadır.
Sevgili okurlarım, sanki anlatılan bu tarih Karaaydın’da tamamen maden faaliyetleri sonlanmış gibi bir algı yaratıyor. Keşke gerçekten öyle olsaydı. Sadece toprak altından çıkıp gün ışığı ile buluşan eserler, Karaaydın’daki bir müzede sergilense. Kazdağ çileğini ve Kalkım’ın bir diğer sembolü olan kapya biberini, halkın geçim kaynağı olan hayvancılığı ve en önemlisi de onların sağlığını tehdit eden maden ocakları hiç olmasa. Maden şirketlerinin yıllardır köye ve bütün Kalkım bölgesine verdiği zararlardan hiç haberdar olmasak. Bu yetmiyormuş gibi Polat Enerji ve yabancı ortakları Karaaydın Köyü’nü de kapsayan Duygu Rüzgâr Enerjisi Projesi’ni hiç planlanmamış olsa. Bu proje, Eybek’te bir cinayetin işleneceğinin açıkça ilanıdır. Res projesi hakkında verilen ÇED olumlu kararının iptali için dava açıldı. Geçtiğimiz 12 Temmuz günü, Balıkesir İdare Mahkemesi’nde açılan dava henüz sonuçlanmadı. Daha sonraki yazılarımda sizlere dava sürecini, Karaaydın’ın maden geçmişini, Kazdağ çileğinin ve Kalkım kapya biberinin nasıl zehirlendiğini anlatacağım. Sizlere,
Bu yazımı sonlandırmadan önce, sizlere Eybek eteklerinde kurulmuş olan Kaaraydın hakkında şunları da iletmek istiyorum.
Karaaydın’da gezerken gözüme eski köy çeşmeleri ilişti. Bazı çeşmeler kurumuş, bazısının musluğu kırılmış, bazısı da yıkık dökük halde kaderine terk edilmiş. Evlerin bahçesindeki meyve ağaçları artık geçtiğimiz yıllardaki gibi sağlıklı ürünler vermiyor. Çoğu meyve ziyan olmasın diye hayvanlara yem olarak veriliyor. Hanların hiç tükenmeyecekmiş gibi çağlayan su kaynaklarının ulaştığı köyümüzde belki gelecekte su sıkıntısı yüzünü daha çok gösterecek. Eğer Duygu Res Projesi iptal edilmezse, Karaaydın’a 8250 metre gibi çok yakın bir alana rüzgâr türbinleri yerleştirilecek. Türbinlerin, kurulduğu bölgede uzun vadede iklimi değiştirme, havayı yükseğe taşıma, bulut oluşumunu ve rüzgâr hızını etkileme gibi pek çok olumsuzluğa neden olacağını bilim insanlarının açıklamalarından biliyoruz.
Bir yandan maden faaliyetleri devam eden Karaaydın’da, rüzgâr türbinleri çalışmaya başlarsa Kazdağ Çileği eskisi gibi yetişir mi?
Ülkemizdeki çok köyde olduğu gibi Karaaydın’daki okul binası da artık kullanılmıyor. Köy çocukları, mecburen Kalkım’daki okullara gitmek zorunda. Eğitim sistemindeki sorunlar artarak devam ederken, bunlara hiçbir çözüm getirilmiyorken maden şirketlerinin faaliyetlerinin ve yanlış yerde planlanan Res projelerinin yaşam alanlarımızı olumsuz yönde etkilemesi ne büyük bir çelişkidir. Şirketlerin cebi dolarken çocuklarımıza, kadınlarımıza, bizim insanlarımıza reva görülen bu mudur? On Sekiz Mart Çanakkale Üniversitesi’ne bağlı Yenice Meslek Yüksek Okulu’nun bölümlerinde birisi Ormancılık. Tam da bölgeye uygun. Bu bölüm gibi Yenice ve Kalkım köylerinin kalkınması için, Kalkım’a Çilek Yetiştiriciliği ve Değerlendirilmesi Bölümü neden açılmıyor? Bunca zamandır kim neyi bekliyor? Kapya biberi de bir bölüm açılacak kadar önemli bir ürün değil midir? Bölgeye yatırım yapmak istiyorsak neden doğaya karşı olmak için uğraşıyoruz. Kazdağları, Eybek Dağı ve Agonya Ovası hepimizin değil mi?
Karaaydın’a geldiğim zaman; eski okul binasından çocuk seslerini duysam, açılmasını dilediğim bölümlerden Karaaydınlı, Kalkımlı ve Yeniceli gençlerimiz mezun olsa, Kazdağı çileğinin artık bilimsel yöntemlerle yetiştirilip değerlendirildiğini görsem, Karaaydınlı kadınlarımızın bir kooperatif kurduğunu çocuklarının eğitimini kendi emekleriyle birleştirdikleri ürünleri örneğin Kazdağ Çileği reçeli, mermalatı, kurutulmuş ve donmuş çilekler, çilekli tatlılar, şerbetler gibi nice ürünleri sattıklarını ve kendi kazançlarını elde ettiklerini görsem, eski çeşmelerden yeniden bin pınarlı İda’nın, Eybek Dağı’nın, Hanların bir dostu olarak yeniden akmaya başladığına tanık olsam, madenler yöresinde gerçekten sadece tarım ve hayvancılığın yapıldığını bilsem inanın kıyamet kopmaz. Kazanan sadece ve sadece Kazdağları, Eybek Dağı, Karaaydın ve halkı olur…