Getting your Trinity Audio player ready... |
Taliban’ın güç kazanmaya başlamasının ardından dört yıl önce Afganistan’dan gelerek İstanbul Esenyurt’a yerleşen altı kişilik bir Afgan ailenin evine misafir oluyoruz. İçeri girdiğimizde bizi karşılayan baba televizyonu işaret ederek Kâbil’deki gelişmeleri anbean takip ettiklerini gösteriyor. Güvenlik gerekçesiyle kimlik bilgilerini vermek istemeyen aile, Dünya Sağlık Örgütü adına çalışan doktor bir babadan, Kâbil’de lise öğretmenliği yaparken Türkiye’de çalışamayan bir anneden, İran’da tıp eğitimine devam eden bir erkek ile diş hekimliği eğitimi alan bir kız çocuktan, Ankara Üniversitesi’nde mimarlık eğitimi alan ve İstanbul’da lise eğitimini sürdüren bir kız çocuğundan oluşuyor.
Baba, ülkelerinde durumun giderek kötüye gitmesiyle Türkiye’ye gelme kararı aldıklarını anlatıyor. Daha önce İran, Pakistan gibi başka ülkelere gittiğini ancak bu ülkelerde kendisini Türkiye kadar emniyette hissetmediğini belirtiyor. Aile üyeleri ülkelerine dönmek istiyor ancak “Afganistan emniyetli bir hale gelene kadar biz burada kalacağız. Ne zaman ki tam emniyet sağlanır biz o zaman döneriz” diyorlar ve ekliyorlar:
“Şu an Türkiye’nin bizi göndermeyeceğini düşünüyoruz. Çünkü Afganistan’ın durumunu görüyorsunuz. Gönderilirsek de mecburen döneceğiz elbette. Ama bu bizi korkutuyor. Çünkü orası gerçekten çok tehlikeli.” Aile, bazı Afganların Türkiye’de karıştığı suçlara ilişkin ise “Her ülkede kötü insanlar vardır. Afganlar kötü bir davranışta bulunurlarsa burada gerekli cezaları almaları gerekir” fikrinde.
‘TALİBAN İNSAN DEĞİL, CANAVAR’
Baba ülkesinde gelinen noktayı ise şöyle özetliyor: “20 yıl önce Taliban, uluslararası güçlerin ve ABD’nin yardımıyla başarısızlığa uğratıldı. Sözde bizi korumak için gelen askerler, kendilerine saldırılmaması için Taliban’a para veriyordu. Bu süre zarfında, başta Pakistan olmak üzere Katar, Suudi Arabistan, İran, Rusya ve Çin gibi ülkeler Taliban’a dışardan destek oldular. Taliban zaman geçtikçe güçlendi ve sınırdaki bazı bölgeleri işgal etmeye başladı. Eski Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, Taliban’a sempati besliyordu. Bu nedenle çok sayıdaki suça karışmış Afganı cezaevlerinden tahliye etti. Bu da güçlerine güç kattı. Karzai’nin politikası Taliban’a saldırmama, sadece savunmada kalma şeklindeydi. Özetle; Taliban’ı güçlendiren dört faktör var; devlet, dışardan destekleyen çevre ülkeler, uluslararası terör grupları ve elbette uyuşturucu kaçakçılığı. Dünyadaki afyon kaçakçılığının yüzde 90’ı Afganistan’dan sağlanıyor. Umarım süreç bu şekilde devam etmez. Ederse, Peştunlar dışındaki herkes Afganistan’da çok zor duruma düşecek.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok” sözlerini sorduğumuz Afgan baba, “Bence Taliban net olarak anlaşılamıyor. Taliban ‘Biz Müslümanız’ der ama gerçekte değildir. Müslüman, insanları öldürür mü? Taliban hiç acımadan öldürür. Onlar ne Müslüman ne de insan. Onlar bir canavar” diyor.
Ailenin en küçük kızı “Taliban gelmeden önce de durum çok iyi değildi, ülkede bombalar patlıyordu. Ama şimdi her şey çok daha kötü oldu. Türkiye’de eğitimime devam ediyorum. Burada doğrudan bir ırkçılıkla karşılaşmadım ancak bazı kişilerin ‘Biz mültecileri istemiyoruz’ gibi söylemlerini duyuyorum. Eskişehir’de pilotaj bölümünü okuyup pilot olmak istiyorum.”
Üniversite öğrencisi olan kız çocuklarından biri ise “Burada kadınların hakları var. Kadınlara saygı duyuluyor. Giyinme konusunda özgürler, başkaları söz sahibi değil. Ama Afganistan’da böyle bir şey yok. Başınızı kapatmak zorundasınız. O nedenle burada mutluyum” diye konuşuyor.
AFGAN KADIN POLİS DE KAÇTI
Evde bulunan Afgan kadın bir polis ise iki hafta önce Afganistan’dan aldığı vize ile havayoluyla Türkiye’ye gelmiş. Afganistan Cumhurbaşkanının “Hepiniz görevinizi bırakın ve gidin” çağrısında bulunmasının ardından kaçmaya karar verdiğini anlatan genç kadın, “Taliban, kızları, kadınları hepsini götürüyor ve onlara çok kötü davranıyor. 12 yaşının üstündeki tüm kız çocuklarını alıkoyuyor, zorla nikâh yapıyor. Taliban gelmeden önce durum daha iyiydi ama geldiğinde her şey çok kötüleşti. Ailemi Kâbil’de bırakmak zorunda kaldım. Ablalarım ve kız çocukları, Taliban onları da alacak diye korku içinde bekliyor. Taliban benim polis olduğumu öğrenirse hem ben hem de ailem çok tehlikeli bir duruma girecek. Daha önceki akşam çok sayıda kadın polis arkadaşımın öldürüldüğünü öğrendim” diyor.
PARAM OLSA AVRUPA’YA GİDERDİM
Ülkeye girişlerin en çok yapıldığı ve sürekli bir göçmen hareketliliğinin olduğu Van’da çobanlık yapan Abdullah çalışma koşullarının ağır olduğunu vurgulayarak “Afganistan’da olan aileme çalışıp para gönderiyorum. Taliban ailemi buraya getirmeme izin vermiyor. İki yıldır ailemi görmüş değilim. Aylık 2 bin 300 TL alıyorum. Sabah 5’ten akşam 9’a kadar çalışıyorum. Haftanın yedi günü de çalışıyorum. Tatil yok. Üç ayda bir çarşıya gidiyorum. Daha önce kaldığım konteynırı patron sattı, şu an ise çadırda kalıyorum. Param olsaydı Avrupa’ya gitmek isterdim” diyor.
SINIRDA KONTROL ŞART
Zeytinburnu’nda sokaklarda görüştüğümüz kimi esnaf ve yurttaş göçmenlere empati ile bakılması isterken kimileri ise göçmenlerin bir an önce ülkelerine gönderilmeleri gerektiğini söylüyor. Ankara Altındağ’da yaşanan olayların aksine sağduyunun hâkim olduğu sokaklarda bazı kadınların ise terör örgütü Taliban’ın zorunlu hale getirdiği burkayı giyiyor olması göze çarpıyor.
SUÇ İŞLEYEN GÖNDERİLSİN
Tekstil atölyesinde çalışan Furkan Akçakoca (18): “Alnının teriyle çalışmaya gelenler her zaman baş göz üstüne gelsinler. Ama suç işleyenler direkt sınır dışı edilmeli. Devletin bu insanları araştırması lazım. Sınırlardan geçerken gerçekten kontrol edilemezler mi?
DÜKKÂN AÇMA SINIRLANSIN
Esnaflık yapan Davut Durmuş: Hepimiz insanız sonuçta. Dışlayıcı gözle bakmamak lazım. En fazla devlet göçmenlerin dükkân açma vs. konusunda bir sınır koyabilir.
BANA NORMAL, ONLARA ANORMAL GELEBİLİYOR
İlçe sakinlerinden Miraç Tortumlu: Göçmenler seçilerek ülkeye geçişlerine izin verilmeli. Hamileyim. Çocuğumu böyle farklı etnik kimliğe sahip bir yerde büyütmek istemiyorum. Giydiğim kıyafet veya yaptığım herhangi bir davranış bana normal geliyorken onlara anormal gelebiliyor. Bu beni rahatsız edebiliyor.
GEÇEN SENE SEKTÖR İŞÇİ BULAMADI
İlçe sakinlerinden emekli öğretmen Emin Usta (64): Geçen sene Avrupa’ya gitmeleri için sınırları açtığımızda burada inşaat sektöründe çalıştırılacak işçi bulunamadı. Suriyelilerin ekonomiye görünmez bir katkısı var. Tabii sosyal haklarını almalılar.
3-4 BİN DOLARA VİZE
Afgan polis, vizeyi nasıl aldığını sorduğumuzda ise, “Afganistan’da çok para verirseniz vizeyi veriyorlar. 3-4 bin dolar gibi bir tutara” yanıtını veriyor. Canını zor kurtardığını ve henüz Türkiye’de mi kalacağına yoksa Avrupa’ya mı gideceğine karar vermediğini de sözlerine ekliyor: “Onlar gelmeye mecbur. Eğer geri gönderilirlerse Taliban hepsini öldürecek.”
‘BİZ BU MİLLETİN MİSAFİRİYİZ’
İstanbul’da gazetecilik okuyan Halid Abdo (23) Ankara’da yaşananlara atıfta bulunarak şunları söyledi: Suç bireyseldir. Suçu kim işlemişse cezasını o çekmeli, bir halkın tümü değil. Bireysel suçla toplum cezalandırılamaz. Önlem alınmazsa, kimi sosyal medya hesapları yine provoke edici, yalan-yanlış paylaşımlarda bulunmaya devam ederlerse benzer durumlar yaşanabilir. Bu olaylar hem Türklerin huzurunu bozuyor hem de Suriyelilerin burada yaşamasına engel oluyor. Tabii istenmeyebiliriz ama kullanılan dil yanlış. Kimileri ‘Suriyeliler ülkenin demografik yapısını değiştirmeye geldi’ diyor da ucuza çalıştırılan çocuklardan haberleri var mı? Tüm göçmenler için bir çare bulunmalı. Biz herhangi bir partinin değil, bu milletin misafiriyiz. Kardeşlik devam etmeli.”
EN ÇOK GÖÇ İSTANBUL’A
TÜİK’in Uluslararası Göç İstatistikleri, 2019 raporuna göre, Türkiye’ye 2019 yılında göç edenlerin illere göre dağılımı incelendiğinde, yüzde 45.3 oranı ile en fazla göç alan ilin İstanbul olduğu görülüyor. İstanbul’u, yüzde 9.2 ile Ankara, yüzde 6.5 ile Antalya takip ediyor. TÜİK, temmuzda açıklaması gereken 2020 yılına ilişkin göç istatistikleri raporunu ise hâlâ yayınlamadı.