Usta oyuncu Oya Başar, ‘Plastik Aşklar’ oyunuyla yeniden sahnede

Getting your Trinity Audio player ready...

“Yıllar sonra yeniden: Oya Başar, Cezmi Başar ve Levent Kırca anısına düzenlenen KüçükÇiftlik Bahçe Tiyatrosu’nda sahnede!” Oyunun adı Plastik Aşklar. Ortalık yangın yeri! Bu kez kelime anlamıyla da değil, gerçekten yangın yeri. Haberlerden bunalmış, sıcaktan da yanmış tütmüşken, açık havada bir sanat etkinliği limonata gibi. Gidelim, görelim, anlatalım: KüçükÇiftlik Bahçe, Maçka’da, büyük parktan, kemirile kemirile kalan son parçalardan biri. Annemin anlattıklarından aklımda kalan burada bir zamanlar kır bahçesi gibi yerde bir gazino olduğu ve Türk sanat müziğinin Hamiyet Yüceses gibi sevilen seslerinin sahne aldığı. Yıllar sonra RakıFest etkinliklerinde Sıla’yı dinlemişliğim de var. Büyük mekân, tiyatro için biraz küçültülmüş ama iki kişilik bir oyun için yine de çok büyük. Arkalarda olduğum için hemen hiç mimik görmüyor, oyuncuları da neredeyse siluet halinde seyrediyorum, bilet alırken dikkat edin. Mekân, oyundan üç saat önce açılıyor. Fuaye denilebilecek yer, Amerikan kasabalarını andıran panayır gibi, yiyecek içecek satan büfeleriyle, saatler ilerledikten sonra bastıran köfte kokularıyla açık havada vakit geçirilebilecek gibi. Viskiden kahveye çeşit bol.

 

Bir gece önceki oyun teknik aksaklık nedeniyle ertelenmiş, bu oyun da teknik aksaklık nedeniyle biraz geç başlıyor. Kolay değil, bir buçuk yıldır neredeyse, her türlü sanat etkinliği durdu, işlemeyen demir paslanıyor!

OYA BAŞAR’I SAHNEYE DÖNDÜRDÜ

Plastik Aşklar, Ali Cüneyt Kılcıoğlu’nun yazdığı, Orçun Ucal’ın yönettiği iki kişilik oyun dedik, başrolde Oya Başar’a dizi oyuncusu Begüm Birgören eşlik ederken zaman zaman acemiliklerini hoş görmek gerekiyor. Aslında oyun, pandemi öncesi çeşitli yerlerde sergilenmiş ve ilgi görmüş, Oya Başar’ı altı yıl sonra sahneye döndüren oyun diye nitelenmişti. Ama araya salgın girince kopukluk oldu tabii. Bundan sonra da Bursa ve Kadıköy’de perde açacak.

İKİ KADININ ORTAK DERDİ

Oyunun konusuna gelirsek, seyirciler arasındaki kadın yoğunluğunu anlamak mümkün. Şehirli, çalışan ve evli bir kadının belli bir yaşa geldiğinde başına gelebilecek en mümkün felaket, kocanın daha genç bir kadına yelken açmasıdır! Kadının menopoza, adamın andropoza girme dönemine denk gelen bu felakette nedense kadının başka bir erkeğe âşık olması söz konusu bile değilken adam başka bir kadına âşık oluverir. Her iki kadına da yalanlarla başlayan ve gizli saklı yürüyen bu aşkta erkek bazen geri döner, bazen de uçar gider. Ama bunlar biraz “plastik aşk”tır ve erkeğin o limandan bir başkasına yönelmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Terk edilen iki kadının, ortak aşkı ve derdi dışında hemen her şeyleri farklı mıdır? İzledikçe görüyoruz. Ve bir dramı, komik yönleriyle değerlendirip gülüyoruz. Açıkçası ben pek gülmüyorum, ama seyirci kendi hayatından kesitler yakaladıkça basıyor kahkahayı. Oyun oturup daha rahat aktıkça komedi dozu da yükselecektir. Bir buçuk saatlik oyunun en büyük artısı, gündemin yangınından kopmak desek, öncesi, sonrası, yemesi içmesiyle, bir parantez açmak hayatımızda ve kendi kişisel dertlerimize bakmak, düşünmek… Sanat bunun için savaşların, yangınların ortasında da devam ediyor, etmeli!

Exit mobile version