Getting your Trinity Audio player ready... |
Ülkemiz Ormanları birkaç gündür cayır cayır yanıyor. İçimiz kan ağlıyor. Yüreğimiz dağlanıyor, gördüğümüz manzaralar karşısında. Bunca can kaybı nasıl olacak? Yurdunu, yuvasını kaybeden yaban hayvanları, canından olan o canlılar, telafisi mümkün olmayan büyük bir kayıp ve acıdır yaşananlar. Ülke bir bütün olarak olay karşısında şaşkınlık ve üzüntü içinde yaşananları izliyor.
Yanan her ağaç, her bir canlı, bir çöp yeşillik yüreğimi yaralıyor. Ciğerlerimize saplanmış bir hançer gibi kendini hissettiriyor. Çıkış nedeni ne olursa olsun, söndürülmesi için bütün ülke bir vücut olmuş gibidir. Bu halk bu olay karşısında yek vücut olmuş ve çözümüne çare arıyor. Ancak yetkililerin hesapları farklı gibi. Bu yangın nasıl söndürülür den ziyade, olay karşısındaki çaresizliklerini gizlemek için, başka mecralarda, başka konularda konuşmaya çalışıyorlar. Ülkemiz, her yıl bu yangın illetiyle karşı karşıya, her yıl, bu yıl konuşulan konular konuşulup duruluyor. Kısaca her gelen yeni yılda bu felaket karşısında hala aynı yerde çırpınıp duruyoruz. Zamanında önlemler alınmıyor. Çözüm yolları üretilmiyor. Geçen yıllardan dersler çıkarılmıyor. Etkili tedbirler ve güvenlik önlemleri yeterince alınmıyor. Hep ekonomik yetersizlikler öne sürülerek, konu geçiştirilmeye çalışılıyor. Ama bu yangın illetinin yarattığı ekonomik kayıplar ve yiten canlar hiç hesaba katılmıyor. Onlardan yana yaşadığımız ağır kayıp ve acılar görmezden geliniyor. Ormanlarımız binlerce canlının yaşam alanıdır. Milyonlarca mikroorganizmanın yaşam alanıdır. Hiç bunların ekonomik değerine paha biçile bilecekmi? Yaşanan bu kayıplar hangi ekonomik kaynaklarla yerine getirilebilinir? Bunun hesabını yapabilmek mümkün mü? Böyle bir hesap yapılmayacağı gibi, giden bu değerler geride getirilemiyor. Bu kadar havada konuşmalar buna değer mi?
Bu Çifte Standartçı Yaklaşım Niye?
Bu yetmezmiş gibi birde, yangın konusunda yetkililer bölgelere karşı farklı tavır geliştiriyorlar. Ülke Doğu-Batı ayrımı yapılarak, olaya yaklaşımda çifte standartçı davranılıyor. Kıyılarda ve iç kesimlerdeki yangınlara karşı, toplumun her kesimi seferber olurken bir sorun veya bir engel yokken, Dersimin Hozat ilçesindeki yangına üç gün sonra giden sivilleri ve yerel yöneticilerin yangına müdahalesi güvenlik güçlerince engellenmiştir. Orman ekipleri ve Özel idare çalışanları yangın bölgesinde olmalarına rağmen gönüllü sivil halkın olay mahalline gitmesi ve çalışanlara destek olması engellenmiştir. Bu nasıl bir yaklaşım, anlamak çok zor. “Ülkenin bütünlüğünü” ağzından düşürmeyenler, “herkese eşit davrandığını, farklı muamele uygulanmadığını” söyleyenler, bu uygulamaya ne ad koyacaklar acaba? Bu uygulama ile “ötkiler” yaklaşımı yine öne çıkmaktadır. “Ülke bütünlügü,” ülkenin her karışı için aynı yaklaşımla yaklaşılarak sağlanır. Batıya ayrı, doğuya ayrı bir yaklaşım ve uygulama, ülke bütünlüğüne saplanmış bir hançer işini görür. Bu çok tehlikeli bir yaklaşım ve eğilimdir. Açıkça yaşanan bu ikili yaklaşım, halkın kendini dıştalanmış olarak görmesine neden olacaktır. Her ağaç, onların içinde yaşayan her canlı bizim nezdimizde aynı değerde ve hepsinin aynı duygu ile korunması ise bizlerin görevidir.
Orman Yasasıyla Bu Kadar Oynamanın Maksadı Nedir?
AKP iktidarı 19 yılda 27 kez Orman yasasında değişiklik lere gitti. Ve her değişiklik rantiyecilere, yağmacılara hizmet etti. Tıpkı İhale yasasında yapılan yüzlerce değişiklik sonucu ortaya çıkan Beşli grubun ihya olması gibi. Orman yasasındaki her değişiklik bu yangınların çıkmasında bir kıvılcım çakma payı vardır. Ormanların çoğaltılması yerine, maden yasası, turizm yasası ve benzeri diğer yasalarla, ormanlar daha korumasız bırakılarak, talanı ve kıyımının önü açılmış oldu.
Yanan yerlerin ıslahı ve yeniden ormanlaştırılması çalışmaları ise ayrı bir sorun olarak öne çıkıyor. Özelinde Dersim ve genel olarak Doğu ve Güneydoğuanadolu bölgelerindeki orman yangınları sonrası, hiç kimse bir fidan dikmedi. Ama ormanın kendi kendini yenileme ve daha gür bir şekilde yeşermesi olayının hep tanığı olduk. Kısaca orman kendi küllerinde daha güçlü ve daha gür bir şekilde yeşeriverdi. Hatta bazı yerlerde, yanmış yüksek ağaçların kararmış dalları yeşilin içinde sırıtarak ve cılız bir şekilde görüntüleri gözlerimize takılıyordu. Yanan orman külünün altında kalan sağlam kökler ve tohumlar, yağan yağmurlarla can bulup hemen yeşerip,yanan ormanlık alanda doğan boşluğu doldurabilmektedir. Yanan ormanlık alanlara yeni fidan dikilmesi, o alanın daha fazla hırpalanmasına neden olacaktır. Buna dikkat edilmesinde fayda vardır.