Getting your Trinity Audio player ready...
|
Uzun yıllar ekoloji mücadelesi içerisinde yer alan ve şu an Akbelen Ormanı’nda bulunan Osman Akkuş’a oradaki durumla ilgili sorularımızı sorduk. Osman Akkuş ise soruların esas muhattabı olduğunu düşündüğü İkizköy Çevre Komitesi Sözcüsü ve direnişin simge ismi Necla Işık’a yönlendirdi.
Muğla’da İkizköylüler, Milas Orman Genel Müdürlüğü’nün 15 Temmuz’da Akbelen Ormanı’nda termik santral ve maden çalışmaları gerekçesiyle kesim yapacağı iddiası üzerine suç duyurusunda bulunup nöbete başladı. Akbelen Ormanı’nı ve direnişini kamuoyuna tanıtan Necla ablamız ise direnişe dair sorularımızı yanıtladı.
Akbelen’deki mücadenin kamuoyuna yansımasından öncesine dönük büyük emek verilmiş bir mücadele söz konusu. Akbelen’deki mücadele ne zaman ve nasıl başladı?
Bu karanlık günler 2019 yılında köylülere gelen ihbarnameyle başladı. Daha önceleri bize uzak köylerde ve ormanlarda ağaç kıyımları olduğunda üzülüyorduk ancak bu denli canımız yanmıyordu. Bilinçlendikçe anladık ki çevre ve ekoloji hareketi bir bütün ve yeryüzündeki her yer bu bütünün bir parçası. Köyümüzün büyüklerinden Mehmet Oğultürk yerel bir gazetede yazılar yazardı. Ona danıştık ne yapalım diye. Mehmet amca Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) ve “Kömürün Gerçek Bedeli” kitabının yazarı Deniz Gümüşel ile temasa geçti ve onların deneyimlerinin ışığında nöbete başladık. Gümüşel ile temasa geçti ve onların deneyimlerinin ışığında nöbete başladık.
Osman Akkuş – Necla Işık
Köyün bulunduğu yer ile kesime başlanan yer birbirine çok yakın ancak çadırlar kurulmaya başlandı. Bu ihtiyaç nereden ortaya çıktı?
Henüz mahkeme süreci devam ederken “gelmezler” diyorduk ancak 17 Temmuz sabahı ağaçlara kıyan makinaların gürültüsüyle, daha doğrusu ormanın çığlığıyla uyandık. Sabahın alacasında, doğa henüz uyanırken apar topar alana gittik, gördüğümüz manzara içler acısıydı. 20 cana kıymışlardı. Ben burada doğdum, büyüdüm hiçbir canlıyı çocuklarımdan ayrı tutmadım. Doğa ile öylesine bir bütünlük içinde yaşıyoruz ki, kesilen her ağaç sanki bedenimizden bir şeyleri eksiltiyor. İçimiz acıyor, canımız yanıyor.
Fiili olarak alanda nöbet tutarken aynı zamanda hukuki olarak da devam eden bir süreç var. Hukuki süreçte son durum nedir?
Limak adlı firma “kamu yararı var” diye ruhsat almış… 30 Temmuz’da bilirkişi heyeti keşfe gelecek. Gelecek olan bilirkişi heyeti ve karar merci olan hâkim kamu yararı var mı yok mu ona bakacak. Umudumuz o ki doğa kazanacak.
Yeniköy termik santralinin mücadelenin önüne geçmek için tehdit, rüşvet gibi girişimleri oldu mu? Ya da böyle duyumlar aldınız mı? Bir baskıyla karşı karşıya mısınız?
Olmaz mı? Bu ve benzeri yerlerin çoğunda olduğu gibi burada da inanılmaz bir baskı var. Santralda çalışanlara ve ailelerine baskı yoğun. İnsanlarımızı ekmeğinden, aşından olma korkusuyla tehdit ediyorlar.
İl, ilçe ve köylerde şirket tarafından karşı propaganda yapıldı mı? Şirket tarafından özellikle köylerde sosyal çalışma adı altında okul tadilatı, yol asfaltlamaları gibi faaliyetler gerçekleştirildi mi?
Tahmin edeceğiniz gibi bu durumlarda ilk temas muhtar kanalıyla olur. Muhtarımız santralda çalıştığı için sosyal yardımlar ve benzeri yardımlar konusunda bize ulaşan bir bilgi olmadı.
Termik santral sonrası köyünüzde kanser ve diğer hastalıklarda artış yaşandı mı?
Termik santrallerin ölüm kusan bacalarının tozu buraları olumsuz etkiliyor. Kanser vakalarında artış var. Hayvanlarımızda ölü ya da sakat doğumlar çoğaldı. Bitki örtüsünde gözle görülür değişiklikler söz konusu. Eskiden doğal hayvansal gübre kullanırdık, sebzenin meyvenin tadı ve kokusu olurdu. Ya şimdi? Modern zamanın kimyasal ilaç ve gübreleriyle toprağımız, yeraltı sularımız ve havamız zehirleniyor.
Siyasi partilerden ve kamuoyundan destekler geldi mi? Bu kesimlerden talebiniz neler?
Destek var, hem de çok… Yaşam savunucularının, çevrecilerin, yeşillerin doğa tutkunlarının destekleri görülmeye değer. Burada çok duygulu anlar yaşanıyor.
Kamuoyuna ve siyasilere çağrımızdır: Doğada bütünlük esastır. Bu bütünden tek bir ağacın eksilmesi bütünü tümüyle etkiler… Santralleri değil yaşamı çoğaltalım. Gelin hep birlikte Akbelen Ormanı’ndaki börtü böceğin, kurdun kuşun, ağaçtaki sincabın, yerdeki karıncanın çığlığı olalım…
———————————————————
Direnişin ilginç anlarından Umut’un direniş alanına gelişini ve yaşananları Necla Işık şu sözlerle yazıya dökmüş ve sosyal medyada çokça ilgi çekmişti.
TANRILAR KURBAN İSTEMİYOR!
Sabah kahvaltısındayız
Ağaçların arasından sızan güneş ışıkları masamıza düşmüş
Kamp alanına bir kamyonet yanaştı
Kasasında sımsıkı bağlanmış bir can
Bize kurban edeceklermiş
Lokmalarımız, sözcüklerimiz boğazımıza tıkandı
Sanki zaman durdu
Şaşkınlığımızı atlatır atlatmaz hep birlikte haykırdık
“BİZ ONA KURBAN OLURUZ”
Adını “Umut” koyduk
Direnişimizin umudu oldu
Tanrılar isteseydi Umut şimdi aramızda değildi