Getting your Trinity Audio player ready... |
“Dünya ve Türkiye’deki olaylar incelendiğinde demokratik uygulamaların, hiçbir şekilde terör örgütlerini hedeflerinden vaz geçirmedikleri görülecektir. İtalya’da, İrlanda’da, İspanya’da terör ve mafya örgütleri demokrasi içinde boy attılar, kararlı mücadele sonlarını getirdi. Muhalefetin, terör örgütleri uygulamalarından hüküm giyenlere yeniden yargılanma yolu açacağını, bir anlamda af getirecekleri söylem ve uğraşları demokrasiye suikasttır.
12 Eylül faşist darbesi, küresel güçler tarafından korunan, himaye edilen terör örgütlerini ortadan kaldırma gerekçesiyle, teröre karşı duran demokrasi güçlerine akıl almaz işkenceler uyguladı. Türkiye’nin dört bir yanında akıl almaz işkenceler, insan hakları ihlalleri yaşandı. Diyarbakır Ceza Evi, işkence evi olmanın ötesinde insan haklarının, insan onurunun lağım kuyusuna batırıldığı bir mekan oldu. Bölge halkı devlete düşman edildi; ayrılıkçı terörün kuluçkası yapıldı. Bu halka, bu ülkeye bu kötülüğü yapanlar, laiklik ve Cumhuriyet düşmanı güçleri koruyan Amerika’nın hizmetindeki uslu çocuklarıydı.
Bölgede, barışı, kalkınmayı, huzuru nasıl inşa edeceklerini SHP’nin 1989’daki Kürt Raporu ile ortaya koyan yeniden açılan CHP’nin yöneticileri, Ankara siyasetçileri tarafından bölücü olmakla suçlanırken, bölücü terör örgütünün de hedefi oldular. Bölge etkinliklerinde güvenlik güçlerinin gözü önünde fiili saldırıya uğradılar. Güvenliği sağlamakla görevli İktidar, CHP’ni Sivas’ın doğusuna gidememekle suçladı. Acı olan da 2010’da kaset kumpası ile yönetime gelen Yeni CHP genel başkanın da iktidarın bu suçlamasını aynen sürdürüyor olmasıdır.
Demokratik, laik Cumhuriyet’ten taviz vermeyen CHP yalnız ayrılıkçı terör örgütünün değil, dini duyguların istismarı üzerine kurulu FETÖ terör Örgütü’nün de baş hedefiydi. Kaset kumpasıyla görevden uzaklaştırılan yönetim, her iki terör örgütünün hedefi önündeki en büyük engeldi.
Ak Parti iktidarının bütün eleştirilere rağmen başlattığı barış süreci, terör örgütü ve destekçileri tarafından Türkiye’nin altına mayın döşeme, hendek savaşlarına dönüştürüldü. Bölgenin mülki amirlerinin atanmasına kadar verdiği bütün tavizlere rağmen Ak Parti’de terör örgütü ve yandaşlarına yaranamamıştır.
Kutsal değerlerimizi istismar ederek, yaklaşık 55 yıldır bu milletin kanını emen FETÖ Terör Örgütü, Ak Parti iktidarından her istediğini alarak devasa bir canavara dönüştü; Türkiye’yi işgale kalktı. Bu milletin silahıyla, tankıyla, uçağıyla başta TBMM olmak üzere ülkemizi bombaladı; 2500 gazi, 251 şehit verdik.
Terör örgütleri bu ülkeye büyük zararlar verdi. Bu zarar ve tahribatın onarılma sürecinde, operasyonların devam ettiği, terör örgütlerinin çözülmek üzere olduğu bir dönemde, başlatılan erken seçim, arkasından da “Kanun Hükmünde Kararname (KHK) mağdurlarının mağduriyetini gidereceğiz” kampanyalarını iyi niyetle açıklama olanağı yoktur.
Çünkü bu terör örgütleri, emperyalist güçlerin Türkiye’yi bölme ve işgal etme veya teslim alma operasyonunun kullanışlı örgütleridir. Verilen tavizlerin bu terör örgütlerini hedeflerinden vaz geçirtmediği gibi, bundan sonra verilecek tavizler de vaz geçirmeyecektir. Bu gerçekler ortada iken, terör örgütlerini cesaretlendiren girişimler, bu ülkenin birliğine, bütünlüğüne, demokratik laik Cumhuriyet’e kurulan bir tuzaktır. Cumhuriyeti kuran partinin, Cumhuriyeti ortadan kaldırmaya kendisini adayan terör örgütlerine cesaret verme girişimleri kabul edilemez. Bu tuzağa başkaldırmak Cumhuriyet Halk Partililerin ötelenemez bir görevi olduğuna inanıyoruz.