Getting your Trinity Audio player ready... |
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, parti bünyesinde faaliyete geçen ‘halkın otobüsü’nün vatandaşlar tarafından nasıl karşılandığına ve erken seçim iddialarına yönelik çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Tekin, açıklamaları sırasında konuya ilişkin “İktidar olduğumuz gün de durmayacağız, Halkın Otobüsü yine yollara çıkacak, yine halkı dinleyecek, halkın sorunlarını seslendirecek.” şeklinde konuştu.
Referandum ve seçim süreçlerinden sonra Halkın Otobüsü bir kez daha yollara çıktı. Halk ile çok yakın temas halindeyiz. Sokaktaki vatandaş ne diyor?
Halkın Otobüsü bugüne kadar 86 bin kilometre yol yaptı yani dünyanın çevresini iki kere döndük. Dünya ile Ay arasındaki mesafenin dörtte birini tamamladık. Devam edeceğiz. İktidar olduğumuz gün de durmayacağız, Halkın Otobüsü yine yollara çıkacak, yine halkı dinleyecek, halkın sorunlarını seslendirecek. Çünkü siyaset kurumunun bir numaralı görevi katılımcılığı arttırmak, demokratik mekanizmaları çalışır kılmaktır. Sokakların özgür olmadığı, insanların toplantı ve gösteri hakkını kullanamadığı, düşüncelerini özgürce söyleyemediği bir ülkede millet devleti yönetenleri denetleyemez. Denetimin olmadığı yerde de israf ve yolsuzluk olur, kaynaklar kötü kullanılır. İsraf ve yolsuzluğa bulaşan bir devlet idaresi de halk üzerinde baskı mekanizmasından başka bir şey değildir. Sokaktaki vatandaş her konuda dertli, küçükten büyüğe, 7’den 70’e çok ağır sorunlarla karşı karşıya. Daha geçen gün bir YÖK-DİL sınavına katılacak bir öğrenci ve annesiyle karşılaştık. Sınav ücreti tam 145 lira. 21’inci yüzyılda sınav ücreti ile öğrenci elemesi yapıyoruz. Akıl almaz bir saçmalık. Yani ne kadar yetenekli olduğun, ne kadar zeki olduğun, çalışkan olduğun önemli değil. 145 lira veremiyorsan eleniyorsun. Halbuki bugün dünyada en büyük değer insan. En kıymetli hazine insan aklının bizzat kendisi. Fırsat eşitliği sağlamamız, genç, yetenekli çocukların önünü açıp onların büyük enerjisinden faydalanmamız gerekirken, sınav ücretleriyle hayatları karartıyoruz. Türkiye bunu hak etmiyor. Bu ülkenin insanı bu sorunları yaşamayı hak etmiyor. Biz bu kadar küçük düşünceli, çağ dışı kalmış bir millet değiliz. Bizi bu hale mahkum eden zincirleri de kırmamız gerekiyor.
Karşılaştığınız en büyük sorun ne? Halk en çok hangi sorundan yakınıyor.
Bir numaralı sorun ekonomi. Çok derin bir yoksulluk var. Babalar evlerine para götüremiyor, anneler mutfak masrafını karşılayamıyor, çocuklar yatağa aç giriyor. Bunlar slogan filan değil. Birkaç gün önce Bağcılar’daydık. Bazı mahallelerde gördüğüm yoksulluk ancak Afganistan’la, Bengladeş’le karşılaştırılır. Bazı aileler gerçekten yeryüzünde en büyük acıları yaşıyor. 83 milyon insanımız var. Hepsinin çok özel yetenekleri, nitelikleri var. Yoksulluk prangasına hapsedip, üretici, nitelikli yeteneklerini göstermelerine engel oluyoruz. Yıllardır Aile Sigortası diye her yerde konuşmamızın birinci nedeni bu. Bu ülkede yaşayan herkes, bu ülkenin vatandaşı olduğu için, insan onuruna yakışır asgari bir gelire sahip olmak zorunda. 70 yaşında emekli bir amcam, hala günde 16 saat çalışıyor, sokaklarda kalem satıyor, karnını doyuramıyorsa burada sorun vardır. Bir ülkenin gücü saraylarının büyüklüğü ile değil insanlarının yaşam kalitesi ile ölçülür. Almanya’da emekliler sokakta kalem satıp geçinmek zorunda kalıyor mu? Hayır. Dünyayı geziyor. Türkiye’de 5 yıldızlı her şey dahil otellerde konaklıyor. İngiltere’de emekliler Bahamalar’da tatil yaparken, bizde emekliler Bağcılar’da çakmak satıyor. Aradaki fark bu.
Halk siyasi partilere nasıl bakıyor?
Fırına gitseniz size hep bozuk ekmek verse nasıl bakarsanız öyle bakıyor. Özellikle iktidara yönelik haklı ve müthiş bir öfke var. Ancak muhalefet partilerine de halkın mesafesini koruduğunu görüyorum. Kendimizi anlatmamız lazım. Milletin elini tutmamız lazım. Genel Merkez koridorlarında değil sokakta dolaşmamız gerekiyor. Tüm muhalefet partileri artık mahalle mahalle, sokak sokak, bir seferberlik ruhuyla Türkiye’yi gezmeli. Halkı dinlemeli. Halk zaten ne yapılması gerektiğini, neye ihtiyacı olduğunu söylüyor. Onların iltifatına, güvenine layik olmak için siyasetçinin de bir emek sarf etmesi lazım. Bizim milletimiz asla ideolojik sabitlerle hareket etmez. Yapamayan olduğu anda gönderir. Gelecek olanın yapabileceğini de göstermesi lazım.
Muhalefet Partileri neden oylarını arttıramıyor?
Kararsız seçmen dediğimiz bir olgu var. Onlar esasında kararsız değil. Kime oy vermeyeceğine karar vermiş, kime oy vereceğine henüz karar verememiş seçmen. İzliyor, bakıyor, kendi oyuna layik gördüğü biri var mı diye tartıyor. Şu an biz bir sınavdan geçiyoruz. Sınav sonucunu sandıkta göreceğiz. O zaman istemediğimiz bir manzara ile karşılaşmamak için her gün üstüne ekleye ekleye çalışmamız lazım. Siyasetçiler çocuklarına nasıl çalışkan olmayı tembihliyorsa, kendileri de çalışkan olmak zorunda. Kahveye gideceğiz çayını içeceğiz, twitche girip gençleri dinleyeceğiz, dijital dünyadan gerçek dünyanın en ücra köşesine kadar her yerde olacağız. Bunun tek yolu bu.
Gençlerle sürekli temas halindesiniz. Onlar ne diyor?
Seçimler 2023 tarihinde yapılırsa oy kullanan her 6 kişiden biri Z Kuşağı’na mensup olacak. Oy kullanacak her 2 gençten biri işsizlikten yakınıyor. Her 3 gençten ikisi stress altında. Yüzde 70’i imkan olsa yurtdışında yaşamak istiyor. Hala çıkmış tüp kuyruğu anlatıyorlar. 2 sene önce bu milleti soğan, patates kuyruğuna soktular, utanmıyorlar. Tüp kuyruğu varken Kıbrıs harekatı ve ambargo vardı. O tarihte işsizlik ne kadar? Yüzde 7.3. Bugün geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 25. Siz ne anlatıyorsunuz? Gençleri cahil sanıyorlar. Gençlerin elinin altında internet var. Her şeye iki tuşla ulaşıyorlar. Gerçekleri görüyorlar. Google çağında gerçekten akıl yaşta değil başta. Yalanla, iftirayla, gerçekleri çarpıtarak bu dönem kimse bir yere varamaz. Gençler ne istiyor? Çok basit. Almanya’da bir genç nasıl yaşıyorsa öyle yaşamak istiyor. O kadar özgür, o kadar müreffeh. Fransa’daki gencin hangi hakkı varsa aynen o hakkı istiyor. AKP gençlere ne veriyor? Sokakta biber gazı, sosyal medyada troll, sesini çıkartırsa hapis. Buraya kadar tamam. Peki biz gençlere ne vaat ediyoruz? O kısmı da anlatmamız lazım. Gençlerin siyasate katılımı önündeki engelleri kaldırmamız lazım. Dikey hiyerarşik, 80 darbesi model siyasi yapılanmayı, 21’inci yüzyıla yakışır hale getirmemiz gerekiyor. Bunu yaptığımız anda zaten Türkiye çağ atlayacak.
HDP’nin kapatılma davası çok konuşuldu. Sizin de “HDP’ye neden bakan verilmesin” sözünüz çok tartışıldı. Ne demek istersiniz?
Birincisi hatırlatmak istiyorum. HDP üyeleri bu ülkede Bakan oldu. Onların Bakan olduğu kararnamenin altında da Erdoğan’ın imzası var. Trollere talimat veriyorlar sanki tarihi silecekler. Hayır. 1 Kasım seçimlerine giderken kurulan kabineye onay veren Erdoğan’ın kendisi. İkincisi HDP yasal, faaliyet gösteren bir parti mi? Bir siyasi parti. Bu siyasi partinin faaliyetleri denetleniyor mu? Her yıl denetleniyor. Bu siyasi partinin adayları YSK’ya bildiriliyor, YSK inceliyor, onay veriyor mu? Veriyor. Vatandaş da gitmiş oyunu kullanmış, temsilcimdir diye belli isimleri Ankara’ya yollamış. Saygı duymak dışında ne yapacağız? Hukuku temel almayacağız da birilerinin keyfini mi temel alacağız? Milletvekilerini bu ülkede sandık belirler. Efendim birileri diyor ki “AKP’nin keyfi belirler.” Öyle mi yapacağız bu işi? Bu çağda hala firavun kafasıyla düşünüyorlar. Demokrasi yaşayacak. Bu ülkede demokrasiden geriye kalan son şey sandıktır. O sandığa da millet aşıktır. Kimse milletin elinden alamaz. Sandığa saygı göstermeyi AKP de öğrenecek. Herhangi bir AKPli suç işlemediyse, anayasada, kanunlarda belirtilen şartları taşıyorsa, nasıl milletvekili, bakan, Cumhurbaşkanı oluyorsa, HDP’li de olur, Saadet Partili de olur, MHP’li de olur. Bu kadar basit. Türkiye’nin kıymetli, işlerinde uzman, ahlak ve namus sahibi, demokrasiyi kalbinde sindirmiş Bakanlara ihtiyacı var. Hangi partiden olduğunun önemi yok. Bakanlar Kurulu’nda namuslu insanlar oturmalı. Kendi bakanlığına mal satan insanlar değil, bakanlıkları, devlet hazinesini cebine atmak isteyen insanlar değil, sahip olduğu makam ve mevkiyi nüfuz ticareti için kullananlar değil, tertemiz, halka hizmet etmek isteyen insanlar Türkiye’yi yönetmeli. Biz de bunu yapacağız.
Bir erken seçim öngörüyor musunuz?
Türkiye’nin erken seçime ihtiyacı var. Halk nereye gitsek sandık istiyor. Peki iktidar neden sandıktan kaçıyor? Tek cevabı var. Çünkü seçilemeyeceklerini biliyorlar. Yani şu an halkın desteği, güvenoyu olmayan bir yapı iktidarda duruyor. Muhalefetin sandığı halkın önüne koyma becerisini göstermesi lazım. AKP’ye sesleniyorum. Kaçmayın kardeşim sandıktan. Bu iktidar artık size de yük oluyor. AKP’ye oy verenler de, AKP üyeleri de sokakta başları önünde geziyor. Milletvekilleri, İl, İlçe Başkanları gelip bize şikayet ediyor, dert yanıyor. Aynaya bakacak halimiz kalmadı diyen arkadaşlarımız var. Erdoğan da artık yorgun. Dinlenme vakti geldi. Kendisine bir iyilik yapsın, torununu sevsin. Türkiye şahlanarak yoluna devam edecek.
Son olarak bir bayram mesajınız var mı?
Bayramlar bizim için çok önemli. Küslüklerin bittiği, kırgınlıkların son bulduğu özel günler. Herkese aileleri ve sevdikleriyle, mutlu, huzurlu, sağlıklı bir bayram diliyorum.