Getting your Trinity Audio player ready...
|
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2 Ocak 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kararnamesi ile Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü görevine getirilen Prof. Dr. Melih Bulu, yine Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 195 gün sonra bugün görevden alındı. Bulu’nun yerine ise vekaleten yardımcısı Prof. Dr. Naci İnci atandı.
2 Ocak 2021 tarihinde Bulu’nun rektörlük görevine atanmasının ardından, rektörün seçimle belirlenmesini isteyen öğrenci ve akademisyenler Boğaziçi Üniversitesi’nde protesto gösterileri düzenlenmeye başlamış ve aylardır antidemokratik üsten atama kararlarına tepki gösteriyorlardı. Çok sayıda öğrenci bu eylemler sırasında gözaltına alındı ve şiddete mağruz bırakıldı.
Öğrencilerin ve akademisyenlerin istifa çağrılarına yanıt olarak “Asla istifayı düşünmüyorum. Başta bu krizin 6 ay içinde biteceğini öngörmüştüm, öyle de olacak” diyen Bulu ise göreve getirildikten 6 ay sonra devam eden eylemler nedeniyle görevden alındı.
Bugün Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yer alan ‘Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü görevinden alınma kararı’nın ardından Boğaziçi Üniversitesinden öğrenciler ve akademisyenler 6 aydır süren mücadelelerindeki ‘kazanım’larını Cumhuriyet.com.tr’ye anlattı.
Fotoğraf: Ozan Acıdere
“HİÇBİR ŞEY BİTMİŞ DEĞİL TAM TERSİNE YENİ BAŞLIYOR”
Prof. Dr. Melih Bulu’nun kayyım rektör olarak atanmasının ardından kendisinin yardımcısı olan Naci İnci, üniversitede yarı zamanlı ders vermesi engellenen akademisyen Feyzi Erçin, Bulu’nun görevden alınmasının ardından şöyle konuştu;
“Şüphesiz ki önemli bir kazanım ve bir kazanım ama bu istediklerimizin sadece bir kısmı. Temelde amacımız atamayla ilgili yanlışlığı göstermekti ve esas amacımız seçimle bir rektörün gelmesini sağlamak. Ama bu yolda Melih Bulu’nun yanlışlığını ortaya koyabildiğimiz ve direnerek dayanışma göstererek burda değişiklik sağlayabildiğimiz için şu an mutluyuz, sevinçliyiz ve bu kazanımın da devamını getirecek adımlar atmaya istekliyiz. Ama tek başına bu kararı verip de hiçbir şey bitmiş değil tam tersine yeni başlıyor. Bundan sonra da daha hızlı daha kuvvetli ve heyecanlı bir şekild devam edeceğiz . Şu anda bir kazanım olması da herkesi çok morallendiriyor ve güç veriyor. Ama bundan sonrası yeni bir yolculuk olacak şu ana kadar olanlardan daha farklı olacak. ”
Naci İnci’nin vekalaten atanmasına ilişkin de konuşan Erçin “Bu görevi birisinin yapması gerektiği ve bunu bir rektör yardımcısının vekaleten yapması doğal olduğu için aslında olağan bir adım. Ama bir yandan da Naci İnci, kendini okuldaki her pozisyona vekaleten atadığı ve birden çok pozisyonu, birden çok oy kullanabilmek için işgal ettiği için tabii ki ironik bir yanı var. Şu anda o pozisyonların azlığı sebebiyle de onu atayacak başka birisi yok, kendi kendini vekaleten atamak zorunda kalıyor. Bu da zaten bugüne kadar 6 aydır okulun idaresindeki tüm temel yanlışları ortaya koymuş oluyor” dedi.
“İKTİDARIN OKULUN ÜZERİNDEKİ YANSIMASIYDI”
Öğrenci Uğur Kan:
“İlk baştan beri verdiğimiz mücadele akademik özerklik ve özgürlük mücadelesiydi. Biz Melih Bulu’yu geldiğinde tanımıyorduk ve kurum içi hiçbir müzakere sunmadılar. Kurum içinde hiçbir seçim hiçbir diyalog yolu kurulmadan yapılmış bir atamaydı. Bu Melih Bulu olmayabilirdi mesela örnek veriyorum Harvard Üniversitesi’nden bir profesör de olabilirdi. Lakin burda önemli olan nokta getirilen kişinin kim olduğundan ziyade getiriliş biçimiydi.
Bugün elbette yetkin, iyi özellikli biri de getirilebilir ama bu antidemokratik bir uygulama olurdu. Ve akademi yatay örgütlenmesi gereken bir şey yani demokratik olması gereken bir şey. Bilginin üretiminin böyle olması gerekiyor. Dolayısıyla biz ilk başından beri bu yönteme karşı bir eylemde bulunduk. Buna karşı mücadele sergiledik. Burdaki mevzu Melih Bulu’nun kişiliğiyle alakalı değildi ancak intihalli olmasından dolayı Melih Bulu’nun kişiliğiyle de alakalı olmuş oldu. Biraz daha girişimciliğini ön plana çıkarmasıyla, şirket gibi yönetecek olmasıyla aslında iktidarın ne kadar gölgesi olduğunu, Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu’nu kapattırmasıyla, işlevsizleştirmesiyle, LGBTİ+ Kulübü’nü hiçbir gerekçe göstermeden kapattırmasıyla aslında iktidarın okulun üstündeki ne kadar büyük bir yansıması olduğunu da göstermiş oldu.
‘HER ŞEYE BEN KARAR VERİRİM’CİLİK İLE MÜCADELE EDİYORUZ
Şu anda bizim için aslında değişen bir şey yok. Yarın bu ülkeye demokrasi gelmeyecek. Yarın çiçekler açmayacak, yarın seçim yapmayacağız. Lakin şu var, siz de takdir edersiniz ki çok uzun zamandır, senelerdir geri adım atmayan biz, bir diktatöre karşı biz geri adım attırmayı başardık. Asıl kazanım burada budur. Bu süreçte arkadaşlarımız tutuklandı, gözaltına alındı, polis tarafından şiddete maruz kaldık ve ben de maruz kalanlardan biriyim. İşkence gördük, işkence derken gerçekten işkence. Vatan Emniyet’te veganlara yemek verilmemesinden, tuvalet kağıdı ve sabun verilmeden günlerce insanların orda tutmaları da vardı. Sırf bir binanın üstüne ‘Kayyumluk’ yazısı yazdığım için ben de soruşturma yiyenlerden biriyim. Okuldaki özel güvenliklerde öğrenciyi taciz eden vardı, psikolojik ve fiziksel şiddet uygulaması… Bu tarz şeylere rağmen biz 6 ayı aşkın süredir ayakta durduk. Ve de bunun meyvesini aldık. Ben bunun toplumsal muhalefet için de bir örnek olduğunu düşünüyorum. Çünkü anayasal haklarını savunmak için anayasanın bizlere verdiği hakları kullanarak biz sürekli meydanlara çıktık. Dayak yedik, yeri geldi tutuklandık, gözaltına alındık ama biz anayasal haklarımızı savunmaktan geri durmadık. 6 ay değil 6 yıl da olsa herhalde yöntem değişmediği sürece Melih Bulu gitmiş, Naci İnci gelmiş, o gitmiş başkası gelmiş farketmeyecek. Bizim mücadelemiz aslında bu ‘her şeye ben karar veririm’cilik anlayışına karşı bir mücadele.”
Akademisyen Can Candan:
“Melih Bulu’nun görevden alınması zaten beklediğimiz bir durumdu Okul yönetilemiyordu ve son karar da yanlış bir karardı. Dolayısıyla biz bunu talep ediyorduk ve 6 buçuk ay sonra gerçekleşmiş olması olumlu bir gelişmedir. Bu gelişme Boğaziçi Üniversitesi’nin öğrencileri, akademisyenleri, mezunları ve çalışanlarıyla sıkı bir şekilde direnmesinin sonucudur. Çünkü üniversitenin bu şekilde yönetilemeyeceği çok net bir şekilde ortaya çıktı.
Şimdi biz bu noktadan sonra da, yine aynı şekilde başladığımız yerden devam ediyoruz. Boğaziçi Üniversitesi Senatosu’nun 2012’de yayımladığı ilkelerde kurumsal özerklik, bilimsel özgürlük, demokratik bir işleyiş ve bunun sonucunda da doğru düzgün bir kamu üniversitesi olma maddeleri vardı. Biz de akademisyenler olarak bu ilkelere sadık kalmak mecburiyetindeyiz. Boğaziçi yönetilene kadar aynen bu şekilde devam edeceğiz. Bu amacımız Türkiye’deki bütün üniversiteler içindir. Bu ilkeler sadece Boğaziçi’ni ilgilendiren meseleler değildir. Bizim bu mücadelemiz bütün üniversiteler için de devam edecek.
“MÜCADELEYE DEVAM ETMEK ZORUNDAYIZ”
Bundan sonraki sürece ilişkin de konuşan Candan, “Naci İnci, Melih Bulu’nun yardımcısı olmayı kabul etmiş birisidir. Onun da üniversiteyi yönetmesi bizim kabul edeceğimiz bir durum değildir. Seçim sonucu gelen bir yönetici ancak Boğaziçi’ni yönetebilir. Biz bunu başından beri söylüyoruz. Biz nöbetlerimize devam edeceğiz. Hiçbir şey bitmiş değil. Bizim taleplerimiz ve neyi kabul etmediğimiz gayet net. Biz bu şekilde yöneticilerin atanmasını kabul etmiyoruz. Dolayısıyla da Melih Bulu’nun gitmesi önemli bir gelişme ancak bu mücadele bundan sonra da devam edecek. Bu mücadeleyi hem kendimize hem de bu ülkeye borçluyuz. Çünkü bu ülke kendi kendini yönetebilen kamu üniversitelerini hak ediyor. Bu nedenle bu mücadeleye devam etmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
“KENDİ İRADESİYLE GİTMEMİŞ OLMASI ŞAŞIRTMADI”
Öğrenci Rümeysa Özüyağlı:
“Melih Bulu kendi iradesiyle Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak gelmiş olmadığı için kendi iradesiyle gitmemiş olması bizi şaşırtmadı. Hatta dün gece Instagram hesabından resmi gazetede çıkan haberi yalanlama girişiminde bulunduğunu biliyoruz yani şaşıran kendisi oldu diyebiliriz.
Tabii ki bir çok açıdan çok büyük bir zafer bu ama aslında üniversitede fiilen değişen hiçbir şey yok. 2 Ağustos’a kadar da net bir süreçten bahsedebilmenin mümkün olacağını sanmıyorum. Bana göre bunun büyük bir kazanım olmasının sebebi Melih Bulu’nun görevden alınmış ve okulun kurtulmuş olması degil. Henüz okulumuzu kurtardık da diyemeyiz. Ancak toplumsal muhalefet zemininde kendiliğinden ortaya çıkmış direnişlerin kazanabileceğini göstermiş olması ve iktidara fiilen geri adım attırabilmemiş olmamız bence Türkiye siyaseti açısından çok umut vaad eden bir şey.”
BOĞAZİÇİLİ ÖĞRENCİLERDEN ŞARKILI GÖNDERME
Öte yandan kampüste müzik açan öğrenciler Siben Can’ın ‘Padişah’ isimli şarkısıyla göndermede bulundu.