Getting your Trinity Audio player ready... |
AYSEL YENİDOĞANAY
Yazdım sildim
Yazdım sildim
Yazdım sildim
Yazdım sildim
Yazdım sildim
Silemiyorum aslında.
Beynimden, ruhumdan silemiyorum.
Ama bir kalemde silivermiş hakim…
İki küçük çocuk…
Yazarak anlatmışlar. Yetmemiş çizerek anlatmışlar. Ve “en çok beni istiyorlar” diyor utanarak. En çok utanması gerekenlerin yüzüne bakamıyor.
Bu acının tarifi var mı? Bir anne çocuğuna nasıl yapar bunu?
Bir hakim nasıl serbest bırakır bu cani ruhlu sapıkları?
Bir çocuğu annesi koruyamıyorsa hakim nasıl korusun?
Ben bu çağdan nefret ettim. Çocukların ahıyla lanetlendi 21. Yüzyıl. Hiç kimse iflah olmayacak bundan sonra.
Hepimiz çocukken renklerle, çizgilerle düşlerimizi boyadık. O iki çocuk yaşadıkları travmayı asla unutamayacaklar. Ömür boyu silinmeyecek bir resmi de yüreklerimize, vicdanlarımıza kazıdılar…
* * *
Ben bu iki çocuğu yazmayacaktım bu gün. Kirli siyasetten/kirli siyasilerden söz edecektim. Uçkuruna sahip çıkamayanların, yaptıkları gizli kalsın diye vatana, halka, kendilerine inananlara nasıl ihanet ettiklerini yazacaktım.
Bir şeyi unutmuşlardı; Gerçeğin eninde sonunda gün yüzüne çıkma gibi bir huyu vardı.
Ama onların utanmaları, sıkılmaları yok.
Hala siyaset yapıyorlar, hala halkın karşısına çıkabiliyorlar. Milyonların gözünün içine baka baka yalan söyleyebiliyorlar. İnsanlar açlıkla, yoklukla, işsizlikle, ekonomik sıkıntıyla boğuşurken, hala onların ekmeğine göz dikiyorlar.
Doymuyorlar. Asla ve asla doymuyorlar. Şu bir gerçek; gün gelir toprak doyurur insanın gözünü…
Babaannemin bir sözü vardı: “Ar damarı çatlamış o….punun yüzüne tükürsen, yarabbi şükür, yağmur yağıyor, der.”
Nasıl bir döngünün içindeyiz ki kurtulmaya çalıştıkça umutsuzluğun dipsiz kuyularına doğru çekiliyoruz.
Kime güveneceğiz biz?
Çocuklarımızı kime emanet edeceğiz?
Gençlerimizin geleceğini kim koruyacak?
Üniversite bitirip hala anne-babasının eline bakan gençlerin “eziklik duygusu” nu kim giderecek?
Şu meşhur şarkıdaki gibi:
“Hey Tanrım
Bana üç tane
Üç de yetmez beş tane
Beş de yetmez yedi tane
Ver, ver, ver, ver
Ver Allah’ım ver”
Diyerek, üç*beş yerden maaş alanlar mı devredecek yerlerini bu gençlere?
Yok, ben çıkamıyorum artık işin içinden. Dünyanın geneline baktığımda pandemi koşulları birçok ülkede ekonomik kriz yarattı ama toparlanmaya başladılar. Bizde durum düzelmediği gibi daha da kötüye gidiyor.
Doğayı katlediyoruz.
Çevreyi kirletiyoruz.
Ormanları yakıyoruz.
Denizleri yok ediyoruz.
Kadına yönelik şiddet durmuyor.
Kadın cinayetleri bitmiyor.
Taciz, tecavüz ve çocuk istismarı engellenemiyor.
Faillere hak ettikleri cezai yaptırımlar uygulanmıyor.
Katiller, sapıklar, pedofiller aramızda dolaşıyor.
Ve en acısı; biz adaleti sosyal medyada arar olduk.
Parti liderleri örgütlü mücadeleden söz eder ya; hepsi boş. (Sivil toplum kuruluşları hariç.)
Siyasilerin sağlayamadığı örgütlülüğü sosyal medya ışık hızıyla sağlıyor.
Evet, bu çağdan nefret ediyorum. Çünkü teknoloji böylesine gelişmişken insanlık gerilemeye başladı.
“Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden” diyor ya şair.
Evet çok zor. Hele hele ellerimizi taşın altına koymadan, çamura bulanmadan çok zor.
Görünen o ki Diyojen gibi, elimizde fenerle sokakta “adam /insan” aramaya çıkacağız…
Dipnot:
“İkilik kinini içimden atıp
Özde ben bir insan olmaya geldim” Nimri Dede