Getting your Trinity Audio player ready... |
Ben, AKP iktidarını hep “zücaciye dükkânına giren fil”e benzetirim. On yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti nin altını üstüne getirdi desem yeri… En büyük kötülüklerinden biri de yabancılara toprak satmasıdır.
Ben, AKP iktidarını hep “zücaciye dükkânına giren fil”e benzetirim. On yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti nin altını üstüne getirdi desem yeri… En büyük kötülüklerinden biri de yabancılara toprak satmasıdır, neredeyse sınırsız ölçülerde yabancıya toprak satışını başlatmış olmasıdır. Millî servetimizin bu şekilde elden çıkarılışı, hiç kuşkusuz Türkiye nin temel sorunlarından biridir, sürekli kanayan bir yarasıdır. Bu trajik süreci elimden geldiğince takip etmeye, kamuoyunu olabildiğince aydınlatmaya, uyarmaya çalışıyorum. Okuduğunuz yazı da bu çabamın yeni bir ürününü oluşturuyor.
Yabancıya toprak satışı eskiden beri var Türkiye de. Ancak AKP felaketinden önce çok azdı ve sıkı kayıtlara bağlı idi; çünkü o zamanlar devlet vardı, devlet ciddiyeti vardı, ulusal bilinci olan, yurtsever bir yönetici kadrosu vardı. Bunlardan artık eser kalmadığı içindir ki AKP iktidarı millî servet satışını inanılmaz boyutlara çıkarabildi: Cumhuriyet tarihimiz boyunca gerçekleşen toprak satışlarının yüzde 90 ı bu şahısların zamanında yapıldı. 80 yıllık Cumhuriyet tarihimizde yabancılara –ki bunların da büyük bölümü yurt dışından gelen Türk göçmenlerdir- sadece 12 kilometrekare toprak satılmıştı. On yıllık AKP iktidarında ise bu rakam 11 kat artarak 137 kilometrekareyi buldu. Başka bir deyişle, Türkiye de 2003-2012 yılları arasında yabancılara toplam 137,2 milyon metrekare taşınmaz satıldı. Bunun 126,1 milyon metrekaresi ana taşınmaz, 11,7 milyon metrekaresi ise kat mülkiyeti olarak gerçekleşti.
Yabancılara mülk satışında “karşılıklılık ilkesi”nin kalktığı ve üst sınırın 2.5 hektardan 30 hektara çıkarıldığı Mayıs 2012 den bu yana taşınmaz satışları; 90 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca satılan bütün alanın yüzde 17 sini oluşturdu. Başka bir deyişle AKP nin yabancılara gayrimenkul satışını kolaylaştıran düzenlemesinin ardından son 6 ayda 23,5 milyon metrekare taşınmaz satışı yapıldı, 13 574 yabancı Türkiye ye ortak oldu.
HEDEFTE ASKERÎ BÖLGELER Mİ VAR?
18 Mayıs 2012 tarihli son yasa ile satışa konu olabilecek toprak miktarı genişletildi, Bir defada satılabilecek miktar 2,5 hektardan 30 ve 60 hektara çıkarıldı. 60 hektar, yani 600 dönüm, bir büyük çiftlik kadar… Tarım alanları ve benzerleri de “satılabilir” statüsüne dahil edildi. Dünyada 183 ülke vatandaşına gayrimenkul edinme hakkı tanındı. Yabancılara bu ölçüde, her gün, sürekli olarak arazi satılması gerçekten düşündürüyor insanı.
AKP nin, satışları böyle görülmedik ölçüde kolaylaştırmış olmasına rağmen süreçten memnun olmayanlar da var. Satışlar tereyağından kıl çeker gibi olsun istiyorlar. Öyle bir tüccar kuşağı yetiştirdik ki kutsal hiçbir değerleri yok. Şikâyetlerinden biri, “toprak alımı taleplerinin askerî güvenlik bölgeleri incelemeleri” ile ilgili… Satışa konu olan arazinin askerî bölge olup olmadığına yönelik tespit süreci uzadığı için, bazı bölgelerde satış işlemleri gerçekleştirilemiyormuş.
Herhalde bu tıkanma göz önüne alınmış olmalı ki, askerî güvenlik bölgeleri ile yasak bölgelerin sınırları yeniden belirlenmeye başlamış. AKP nin Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Davut Güney den de beklenen açıklama gecikmiyor tabiî: “Askeri güvenlik bölgesi denilen birçok yerin, bu sıfatla alakasının olmadığını gördük. Siz askerin her tel örgüsünün çevresine 500 metre koruma alanı getirirseniz, Türkiye nin her tarafı askeri güvenlik bölgesi olur.” Bu arada koroyo Hürriyet gazetesi (26.10. 2012) de katılıyor: “… Şu anda yabancılardan gelen birçok talep Genelkurmay da izin için bekliyor. Kasım ayına kadar bekleyen taleplere yanıt verilmesi bekleniyor. Bekleyen satışlar için Genelkurmay dan izin çıktığında, yasağın kalktığı ülkelerden gelen asıl talep ortaya çıkacak ve satılan mülk sayısı daha da yükselecek.”
Bu zihniyet, yakında “askerî bölgeleri” de satış alanı içine alırsa, hiç şaşırmamak gerekir.
OTURMA İZNİ
Bir diğer beklenti de oturma izni ile ilgili; Gayrimenkul Yatırım Danışmanlığı Şirketi Reidin in CEO su Ahmet Kayhan, sorunu, daha doğrusu “para” sorununu şöyle dile getiriyor (Zaman, 14.1.2013): Yabancılara mülk satışında mütekabiliyet şartını kaldırarak 183 ülke vatandaşına Türkiye de konut alma hakkını tanıyan yasa, beklenen etkiyi oluşturamadı.Türkiye den ev satın alacak yabancılara oturma izni verme sorununu çözmeden, kanun, etkisini göstermeyecek, çok fazla para gelmeyecektir. Ne zaman ki kanun oturur, para o zaman gelmeye başlar. Özellikle İranlı ve Suudî Arabistanlılar için oturma izni önemli… Bu ülkelerden gelip Türkiye de mülk satın almak isteyenlerde alıp da kiraya vereyim düşüncesi yok. Örneğin, Dubai de Türkiye deki benzeri kanunun oturması 5 yılı aldı. Dubai artık bir saat içinde tapuyu veriyor, ertesi gün de konut alan kişinin vizesi çıkıyor.
Görüyor musunuz, bu adamların bütün dertleri para!… ve koskoca Türkiye ye Dubai gibi 4110 kilometrekarelik basit bir kent “devlet”ini örnek olarak gösteriyorlar. Bu kafalara hangi öğüdü versen para etmez ama, ben yine de Somerset Maugham ın o uyarıcı sözünü bir kez daha tekrarlayacağım: Bir millet herhangi bir şeye bağımsızlığından daha fazla değer veriyorsa, bağımsızlığını kaybedecektir. Kaderin cilvesine bakın ki değer verdiği şey, rahatlık ya da para ise onları da kaybedecektir.
TÜRKİYE: AÇIK TOPRAK
Son yasa ile, AKP iktidarı mütekabiliyet koşulunu da kaldırdı. Mütekabiliyet bile Türkiye nin aleyhine sonuçlar doğururken, kaldırılması ne büyük zararlara yol açacaktır, artık siz tasavvur edin.
Bu konuya daha önceki bir yazımda değinmiş şunları yazmıştım: Son yasa ile, karşılıklılık ilkesi (mütekabiliyet, reciprocity) kaldırıldı. Oysa karşılıklılık ilkesi bile büyük sakıncalar doğurmaktaydı. İlkenin kaldırılması ile, söz konusu sakıncaların alanı daha da genişlemiş oldu. Türkiye sanki karşılıklılık varmış gibi topraklarını dünyanın bütün ülkelerine açtı. Dolayısıyla olumsuz etkiler katlanmış oldu. Bu yeni düzenlemeye -“açık pazar” teriminden esinlenerek- “açık toprak ilkesi” adını verebiliriz. “Açık toprak ilkesi” Batı nın hayat felsefesi olan Liberalizm in hukuk alanına uygulanması olarak düşünülebilir. Bu sebeple, ideolojiktir. Serbestlik –karşılıklılık ilkesi gibi- ancak eşit güçte olan ülkeler arasında bir anlam ifade eder. Oysa Türkiye bu bakımdan özellikle ABD ve Avrupa ülkeleri karşısında dezavantajlı bir konumdadır. Serbestlik ekonomik ve politik olmak üzere iki açıdan Türkiye gibi ülkelerin aleyhinedir[i].
TÜRKİYE NİN YÜZDE 10 U GÖZDEN ÇIKARILDI
Daha önce yabancılara bir ilin en fazla binde onu satılabilirken günümüzde bu oran, ilçe yüz ölçümü”nün yüzde 10 unu geçemez şeklinde değiştirildi. Yasa nın ifadesi aynen şöyle: “Yabancı uyruklu gerçek kişilerin edindikleri taşınmazlar ile bağımsız ve sürekli nitelikteki sınırlı ayni hakların toplam alanı, özel mülkiyete konu ilçe yüz ölçümünün yüzde onunu ve kişi başına ülke genelinde otuz hektarı geçemez. Bakanlar Kurulu kişi başına ülke genelinde edinilebilecek miktarı iki katına kadar artırmaya yetkilidir.”
Bu değişikliğin asıl gözden uzak tutulmaması gereken yönü şu: Türkiye nin yüzde 10 u gözden çıkarılmıştır, evet yüzde 10 u!… Böylece Türkiye içinde kısa sürede, başta emperyalistler, yabancı devletlerin hak talep edeceği büyük bir alan oluşacaktır. Filistin nasıl kaybedildiyse, Türkiye nin büyük bir bölümü için de ilerde benzer bir felaket söz konusu olabilir. Çünkü gizli toprak satışları da var, şirket yoluyla da toprak sahibi olunuyor. AKP zihniyeti söz konusu oranı, sıkıştığı an, yüzde 15 e, yüzde 20 ye de çıkarabilir. Böylesine millî duygu yoksunu, sorumsuz insanlarla karşı karşıyayız.
ŞİRKET YOLUYLA YABANCIYA TOPRAK
Yabancılar Türkiye de çeşitli yollardan tapulu mülk sahibi oluyorlar, böylece topraklarımız yabancı devletlerin millî servetlerine dönüşüyor. Bu yollardan belirlediklerimi bir yazımda şu başlıklar altında toplamıştım: Doğrudan satışlar, dolaylı satışlar, tarım arazileriyle ilgili olanlar ve diğerleri[ii].
Doğrudan satışlar “açık kimlik”le yapılan alımları kapsıyor. Buna karşılık, dolaylı (gizli) satışlarda gerçek kimlik gizlidir. Dolaylı satışların büyük bir kısmı, Türk şirketlerinin veya Türk vatandaşlarının (paravan şirket veya kişilerin) adları kullanılarak yapılmaktadır. Dolayısıyla toprakların yabancıların eline geçtiği, gerçek sahiplerinin onlar olduğu tapu kayıtlarında görülmemekte, istatistiklere de yansımamaktadır. Ülkemizin değişik yerlerinde rastlanıyor bu uygulamaya: Örneğin, Güneydoğu Anadolu da paravan kişi ve şirketler üzerinden yabancılar gayrimenkul sahibi olabiliyor. Bu açıdan İsrail in faaliyetleri özellikle dikkat çekiyor.
Yukarda belirttim, artık Türkiye topraklarının % 10 u yasal olarak yabancılara satılır hale getirilmiştir. Ancak durum aslında çok daha vahim…, satılan ve satılabilecek topraklar bu oranın hayli üzerinde. Şöyle ki şirket kurmak ve Türk şirketlerine yabancı ortak almak suretiyle milyonlarca metrekare arazi satın alınıp yabancı mülkiyetine geçirilmekte –dost veya düşman- yabancı bir ülkenin millî servetine katılmaktadır. Bir yazarımıza gore “Trakya, Doğu Anadolu ve Harran ovasında başta İsrail kaynaklı olmak üzere bu tür alımların haddi hesabı yoktur.”[iii]
Çevre Bakanı E. Bayraktar ise gerçekleri gizleme telaşı içinde: Yunanistan, Ermenistan ve İsrail e ait ticaret şirketlerinin Türkiye de yeni edinilmiş taşınmazı bulunmamamaktadır. Bu ülke yurttaşlarının Türkiye de kurdukları ya da iştirak ettikleri şirketlerse Türk şirketleridir. Yukarda sunduğum veriler ışığında Sayın Bakan ın bu açıklaması ve iddiası ne derecede sağlam ve doğrudur, değerlendirilmesini okurlarıma bırakıyorum.
Journalist