Getting your Trinity Audio player ready... |
Geçmiş geleceğin aynasıdır diyerekten yola çıkıyorum…
Bu hafta itibariyle tarihten örneklemelerle bermuda şeytan üçgenini yazacağım.
Bu üçgenin başrol oyuncuları; İngiltere, İsrail, Rusya, Amerika, Almanya Ve Çin olmak üzere…
Büyümeye savaşmaya yok etmeye yeminli güçler.
Evet, 1982 yılında yapılan bir röportajı paylaşıyorum siz değerli okuyucularımla…
Merhaba Ko Ni Tu
Duyduğuma göre babanız Mao ölmüş.
Evet, bayım babamız Mao bizleri öksüz bıraktı.
Üzülüyor musun? Çok üzülüyorum çünkü bizlere her gün iki avuç pirinç verirdi.
Her yıl bol cepli elbise ve bir çift potin verirdi.
Saatin kaç Ko Ni Tu?
Benim saatim yok efendim’ diğer arkadaşlarımın ve ailemin de yok efendim.
Biz yalnız sabahları vaktinde kalkmak için çalar saat kullanırız.
Peki, hiç kimsenin kol saati yok mu? Var tabi’ fabrika yöneticilerinin ve parti üyelerinin.
Niçin?
Çünkü bu saatler çok pahalı’ bir yıl boyunca maaşımı üst üste koysam ancak o dediğiniz saati alabilirim.
Ama komünist partisinin faal üyelerinde varmış’ tabi onlarda olacak…
Şey Ko Ni Tu niçin ayağında çorap yok? Vardı eskidi üç ay sora bir çift çorap verecekler.
Naylon çorap mı?
Hayır naylon çorap lükstür. Hiçbir Çinli giyemez onu, naylon çorabı ancak pis kapitalistler giyer.
Ko Ni Tu bir şey soracağım? Sorun efendim… Sen nerelisin bakayım?
Hin Tanlıyım efendim yani buralı…
Peki Çin’in hangi şehirlerini gezdin gördün? Hiç görmedim efendim.
Neden ama? Partimizin öğretisinde yazıyor; her Çinli ancak doğduğu şehirde ölebilir, başka bir şehre gidemez. Eğer birkaç günlüğüne gidecekse pasaport alması lazım. Veya fabrikada işçi temsilcisi olması lazım…
Yani Pekinde doğmayan orada oturamaz mı?
Elbet oturamaz. Çünkü çok saçma olur, herkes nerede doğmuşsa orada yaşayacaktır. Bazen üretim limitleri aşıldığında aramızdan birkaç günlüğüne başka şehre gitme izni çıkar.
Ko Ni Tu… sizin eski imparatorlarınız tiyatro sahnelerinde hokkabazlık yapardı.
Mao babanızın kaç otomobili vardı? Yirmi tane efendim.
Markalarını biliyor musun? Evet hepsi de Rolls Royce.
Peki niye bir kol saatin ve bisikletin yok?
Böyle şeyler sormayın çünkü tam bir kapitalist gibi konuşuyorsunuz.
Çok affedersin Ko Ni Tu seni üzmek istemem bir şey daha soracağım?
Mao babanız günde kaç paket sigara içerdi? Dört paket Amerikan sigarası içerdi efendim.
Aman ne yaptın Ko Ni Tu’ duyan olursa menfi propaganda yaptığını sanacak…
Sanmaz efendim Mao günde on paket Amerikan sigarası da içse haklıdır efendim.
Çünkü bize her gün iki avuç pirinç veriyordu.
Ko Ni Tu acaba diğer ülkelerdeki işçiler ne durumda?
Çok kötü durumdalar hepsi köle gibi çalıştırılıyor. Faşistler eziyor onları kahrolsun faşizm!
Çaresi ne peki nasıl kurtulur o zavallılar?
Tüm dünya işçileri birleşmelidir, örgütlenip eyleme geçmelidir. Ezilen ve horlanan sınıflar kendi sınıflarının bilincine varmalıdır.
O zaman tüm işçiler kurtulur mu? Elbet kurtulur üstelik her gün iki avuç pirince de kavuşurlar.
Her yıl bir takım elbise ve bir çift potinde alabilirler. Faşizme ölüm halklara özgürlük, tüm mesele bunları iyi bilmektir.
Ko Ni Tu Mao ve arkadaşları sizin başınıza nasıl geldi, onları siz mi seçtiniz?
Başkanlarımızı biz seçmeyiz, onlar bize Marksizm’in birer hediyesidir. Biz sadece alkışlarız ve onların kitaplarını okur, ezberleriz bu yüzden hepimiz okuryazar ve kültürlüyüz.
Öyleyse seni biraz imtihan edeyim Ko Ni Tu.. Çin’in komşuları kimler? Faşistler efendim.
Aferin coğrafya kültürün maşallah yerinde, şimdi söyle dünyadaki bunca kavga ve gürültüyü yüzyıllardır kimler çıkartıyor? Elbette faşistler.
Peki, pirinç ve buğday üretiminiz yetmediği için her yıl kimlerden alıyorsunuz bunları?
Faşistlerden’ ama az önce kahrolsun faşistler dedin. Hepsi ölürse kim size buğday ve pirinç gönderecek? O zamana kadar kendi kendimize yeter duruma geliriz.
Bu konuda sen ne diyorsun? Yirmişer yıllık beş ayrı kalkınma planı hazırladık hepsini de uygulayacağız.
Tam olarak kalkınmamız için pek bir şey kalmadı dört nesil sonra Çin halkı bugünkünden daha ferah ve güçlü olacak.
Çin’de sizlerden farklı düşünenler var mı Ko Ni Tu? Var faşistler ve ajanlar.
Şimdi nerde bunlar? Nerede olacak çalışma kamplarında.
Kaç kişiler? On altı milyonun üstünde.
Onları çalıştırıyorsunuz öylemi? Hayır, günde on altı saat taş kırdırıyoruz ve yol yaptırıyoruz.
Peki bu çalışmak olmuyor mu? Olmuyor buna “proleter hayata intibak” evresi diyoruz.
Günde on altı saat intibak evresi geçiren bu adamlar ölmüyor mu?
Ölüyor ama yerlerine yenisini getiriyoruz.
Ölenler açlıktan falan mı ölüyor? Hayır efendim açlıktan değil tokluktan ölüyorlar.
Anlamadım nasıl yani? Onlara kağıt hamuru ve bataklık sazı yediriyoruz. Her halde çok fazla yiyorlar ki ölü veriyorlar.
Ne diyorsun Ko Ni Tu? Bu insanlık mı yani? Mahkumda olsa insanca davranmak gerekmez mi?
Biz insanlığa hizmet etmek için böyle davranıyoruz. İlerde pirinç ve buğday yetmezse dünya işçilerini kağıt hamuru ve bataklık sazıyla kurtaracağız, denemeler sırasında ölenler oluyor elbet.
Fakat bizim için önemli olan insanlıktır.
Ko Ni Tu! Efendim!
Allaha ısmarladık. Neden ama niçin…
Böyle devam eder gider ve biter dünya düzeni ve bu düzenin oyuncuları…
Umarım bunlardan bir şeyler çıkarabiliriz, evet bugün dünyaya hükmeden ve dünya ticaretini eline alan güçlerin asırlardır hiç değişmediğini biyolojik savaşlarla organ ve insan ticaretiyle uyuşturucu ve mafya işbirliğiyle ilaç sektörüyle yap işlet devret modeliyle insan hayatı üzerinden yürütüldüğünü çok iyi bilenlerdeniz.
Sözü siz değerli okuyucularıma bırakıyorum sağlıkla kalın…