Getting your Trinity Audio player ready...
|
Ekolojik yurttaşlık kavramı; ekolojik krize karşı mücadele edebilmek için bilinç yükselten, ekolojik etik kaygıları bulunan ve erdemli bir yurttaş profili çizer. Ekolojik talepler ile yurttaşlık olgusunu harmanlar. Bir özne olarak doğaya ait talepleri, yurttaşlıktaki temel edimler olan hak, ödev ve sorumluluklar ile demokratik talepleri bir araya getirir. Yerel ve küresel ağlar ile birbirine bağlı olan ekolojik, çevre meselelerini önemseyen, adil gıda anlayışını savunan gıda toplulukları ve gıda üretici ve tüketici kooperatifleri, doğa yıkımlarına karşı oluşturulan eylem grupları gibi oluşumlar ekolojik yurttaşlık kapsamı içerisinde değerlendirilir.
Ekolojik krizin bugünkü durumu, hızlı bir süreçte çözüme ihtiyaç duymaktadır. Bu noktada devletleri çözüm konusunda baskılayabilecek olan ekolojik yurttaşlığın önemini ortaya çıkar. Onlar devletleri ekolojik politikalara yönlendirebilecek talepleri dile getirir. 2018 yılında, Fridays For Future eylemini başlatan 15 yaşındaki Greta Thunberg’i, ekolojik yurttaş olarak örnek gösterebiliriz. Onun çağrısı ile dünyanın birçok ülkesinde yaşayan binlerce çocuk, fosil yakıtların azaltılması ve iklim değişikliğine ilişkin politikaların uygulanması için cuma günleri okullarda grev yapmıştı.
Ekolojik dönüşüm için; etkili ve gerçek anlamda sürdürülebilir bir ekonomik düzen inşa etmek, katılımcı bir demokrasi anlayışı oluşturmak, bütüncül ve önleyici çözümlere odaklanmak ve küresel ekonominin yarattığı tüm eşitsizlikleri ortadan kaldırmak gerekmektedir. Bu gereksinimlerin gerçekleştirilmesi için yurttaşlık kavramının aktif ve etkili yurttaş olma özelliğini öne çıkmaktadır. Yurttaşlar sadece mevcut siyasal sisteme katılımdan ibaret olamaz. Siyasal sistemi dönüştürebilecek dinamiğe sahiptirler. Ekolojik yurttaşlık kavramı bu dinamikler üzerine odaklanmaktadır. Kamusal alan, özel alan, devlet, sivil toplum gibi temel kavramlar ile de ilişkilendirilmiştir. Liberal ve radikal olmak üzere iki farklı farklı görüş üzerinden tartışılmıştır.
Liberal ekolojik yurttaşlık, yurttaşlığın ekolojik bir dönüşümü ile devletin de ekolojik bir dönüşümünün sağlanmasını öngörür. Buna göre devletin dönüşümü, kurumların da dönüşümünü zorunlu kılmaktadır. Liberal ekolojik yurttaşlığın çelişkisi, piyasa sistemi içerisinde tüm bu dönüşümlerin ne kadar etkili olacağı ile ilgilidir. Liberal anlayış, piyasaların yurttaşlığın ekolojik dönüşümünü kabul edebilmesi için yeni bir kâr alanı yaratacağının kaçınılmaz olduğunu vurgular.
Toplumu tüketime sürekli güdüleyen bu sistemde vurgulanan bir diğer konu da bireyselleşme ve yalnızlaşmadır. Bireyselleşmenin bu derece arttığı bir dünyada yurttaşların siyasetten uzaklaşma riski oldukça yüksektir. İklim değişikliği gibi bütün herkesi ilgilendiren konularda uzlaşının sağlanabilmesi kolay gibi görünebilir. Ama devletlerin piyasa sistemiyle hareket ettiği bir dünyada bunu yurttaş bağı ile kurmak oldukça zordur.
Radikal yaklaşıma göre ekolojik yurttaşlığın temelinde kolektif bir yaşam biçimi vardır. Kolektifliğin en önemli değeri, karşılıklı bağımlılık ilişkisinin kurulmasıdır. Temeli Antik Yunan’daki doğrudan demokrasi örneklerine dayanmaktadır. Bu yaklaşım, mevcut sistemi eleştirir. Topyekûn bir toplumsal değişimi savunur. Ekolojik sorunlara ve doğaya olan bakış açısını baskı, hiyerarşi, yerellik, sosyo ekonomik eşitlik, bütüncül bir adalet ve yeni bir toplumsal yapı gibi olguların yeniden inşasına üzerine temellendirmiştir. Radikal ekolojik anlayışı benimseyen bir yurttaş; mücadelecidir, doğrudan eylem yapabilendir, haksızlıklar karşı tepkisiz kalmayandır.
Son yıllarda özellikle çıkarmış olduğu kitapları ile adından sıkça söz ettiren Vandana Shiva’nın görüş ve fikirleri, radikal ekolojik yaklaşım içerisinde ele alınır. Shiva, yeryüzü üzerinde yaşayan her canlının demokratik olan süreçlerin tamamında yer alması gerektiğini savunur. Yeryüzü demokrasisi olarak adlandırdığı teorisinde, yurttaşları yeryüzü ailesinin bir üyesi olarak görmektedir. Bu ailenin içinde tüm canlılar eşittir. Aileyi bir arada tutan temel öğe yeryüzü demokrasisidir.
Shiva toplumun ve doğanın bağını yeniden kurabilmek ve doğa ile barışabilmek için bu yeni demokrasiye ihtiyaç olduğunu vurgular. Bu demokrasi tüm yurttaşların katılımını ve insan dışı canlıların da temsil edilebildiği kapsayıcı bir katılımcılığı içerir. Yerel ve yaşayan ekonomiler üzerine inşa edilir. Bütüncül bir eşitlik anlayışına dayanır. En temel haklardan birisi tüm canlılığı kapsayan yaşam hakkı olarak ifade edilir. Bu demokrasi altında yaşayan yurttaşlar, ekolojik ilkeleri benimseyen yeryüzü yurttaşları olarak tanımlanmaktadır.
Kaynakça: Gülşah Tırış/ Akdeniz Üniversitesi (Doktora) Şehir Bölge ve Planlama, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü