Getting your Trinity Audio player ready... |
Bu düzenin adı, sermaye düzenidir.
Sermayesi olanlar çalışmaz, çalışanların da asla sermayesi olamaz.
Bu düzende nüfusun ezici çoğunluğu küçük bir azınlığın refahı için, fabrikalarda, tersanelerde, deri sanayisinde ve maden ocaklarında çalışır.
Hem de ölümleri pahasına…
Bu yüzden maalesef, toplumsal servetin büyük kısmı küçük bir azınlığın elindedir.
Oysa toplumun ezici çoğunluğunun işgüçleri hariç hiçbir serveti yoktur. Zinciri köleyi ne kadar zenginleştirirse, işgücü de işçiyi o kadar zenginleştirir.
Bu düzende her şey parayla ölçülür. Her şey alınıp satılmak için üretilir.
Paranın saltanatı öylesine boyutlara ulaşmıştır ki, üretilmeyen şeylerin bile fiyatı vardır. Sevgi, cesaret, güzellik, bilgelik, cömertlik ve şeref… Yeterli nakit ödeme karşılığında hepsini elde etmek mümkündür.
Tabii genel ve yerel seçimler de bir başka sektör…
Sözde halk başkanını, milletvekillerini ve cumhurbaşkanını seçecek.
Halkın başkanı, milletvekili ve cumhurbaşkanı olacaklar da bu arada genel merkezlerin en kuytu yerlerinde Ahmet ağabeysisinin, Mehmet ağabeysisinin peşinde… Açık artırma ile parayı bastırıp aday olabilmenin çabası içeresinde…
Seçim günü halkımız oylarını kullanacak, sabahı ise; parayı çok bastıran demokrasi kahramanı olarak mazbatasını alıp başkanlık veya vekillik koltuğuna oturacak…
Saatlerce atölyelerde, tersanelerde, fabrikalarda ter dökenler ise en çok küçümsenenler arasında kalacak…
Bu düzen böyle, tek sermayesi emek harcamak olanlar “Amele” sözcüğü ile anılacak…
Açık söylenmesi gerekirse saatlerce çalışan işçiler değil bu işçileri çalıştıran patronlar kazanacak…
Kural oldukça basittir:
Çalışan değil çalıştıran kazanır.
Üreten değil bu ürünlerin üstüne konan kazanır.
Bir patronun ne kadar çok işçisi varsa o kadar zengindir.
İşçilerin en yoksulları ise en çok çalıştırılanlardır. Haftada elli, altmış, hatta yetmiş saat çalışan tersane ve inşaat işçilerinin en düşük ücretlere layık görülmeleri de tesadüf değildir.
Bu düzende sömürmek değil sömürülmek ayıptır. Bu düzende patronlar özgür işçiler köledir. Bu düzen patronların düzenidir.
İşsizlik açlık ve yoksulluk bu düzenin ayrılmaz bir parçasıdır.
İş bulacak kadar talihli olanlar “işler yetişmiyor” bahanesiyle günde on-oniki saat çalıştırılır. Ama aynı zamanda “işler kesat” diye kapılar, iş arayanların yüzüne kapatılır.
Bu düzende insanlar sokakta aç yatıp çöplerden yiyecek toplarken, fiyatları düşmesin diye meyveler sebzeler denize dökülür.
İşte bu düzen,
Sermaye düzenidir.
Bu düzen;
Ücretli kölelik düzenidir.
Burhanettin Yılmaz