Demokrasi ittifakı ve üçüncü seçenek

Getting your Trinity Audio player ready...

Bu köşede ittifaklar ve HDP’nin tutumu konusunda cuma günü yayımlanan yazıdan sonra HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar aradı. Milletvekili ve eş başkan olmadan önceye dayanan bir tanışıklığımız bulunan Sancar’la yazıda ortaya konan görüşler ve demokrasi güçlerinin alması gereken tutum üzerine sohbet ettik. Mithat Sancar, yazıda kendi görüşleri ile ilgili değerlendirmemin yanlış olduğunu, aslında kendisinin de tartışmaya konu olan Tele 1’deki programda yazıda ifade edilenlere benzer görüşleri savunduğunu söyledi. Ben de söz konusu programı izlemediğimi ama yazıdaki değerlendirmemin programda söylenenlerle ilgili yapılan haberlere dayandığını ifade ettim. Nihayetinde Mithat Başkan’la programı izlemem ve bunun üzerine yeniden değerlendirme yapmam konusunda anlaştık.

Mithat Sancar’ın Danışmanı Ozan Değer’in bana linkini attığı programı iki defa izledim. Geçen yazıda HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Muhalefetteki milliyetçi odaklar demokrasi ittifakına ısrarla engel olmaya devam edeceklerse bu durumda HDP’nin öncülüğünde üçüncü bir ittifak, ‘demokrasi ittifakı’ olarak ilan edilebilir” sözleri ile ilgili değerlendirme yapan Mithat Sancar’ın “Üçüncü ittifak diye bir meselemiz yok” açıklamasının burjuva muhalefete bir güvence verme anlamına geldiğini söylemiştim. Mithat Sancar, programda “Üçüncü ittifak diye bir meselemiz yok…bizim demokrasi ittifakı hedefimiz var ve bu hedef 2020 kongre kararımızdır” diyor. Değerlendirme yaparken yazılı haberlerin de sunuş biçiminden kaynaklı olarak Sancar’ın demokrasi ittifakı konusunda söylediklerini göz ardı etmemin bir eksiklik olduğunu kabul ediyorum.

Öte yandan şunu da belirtmem gerekir ki, Sancar’ın ‘demokrasi ittifakı’ konusunda söyledikleri -ki bu görüşler aynı zamanda HDP’nin kongre kararları- yazıdaki eleştirileri haklı çıkarmanın ötesine de geçmiyor/geçemiyor.

Halk güçlerinin çıkış yolunun/seçeneğinin nereden geçtiği sorusu bugün mücadelenin önündeki en önemli sorulardan biri olduğu için Mithat Sancar’ın demokrasi ittifakı konusunda söyledikleri üzerinden tartışmayı devam ettirmenin yararlı olacağını düşünüyorum.

Eş Başkan Sancar programda ülkedeki sorunların çözümü için oluşmuş iki ana kutbun (Cumhur ve Millet İttifakı) dışında yeni bir yol gerektiğini ve HDP’nin buna üçüncü yol dediğini belirtiyor. Devamında bu iki kutbun da Kürt sorununun demokratik çözümü gibi ülkenin yüz yıllık sorunları karşısında HDP’ye uzak (mesafeli) durduklarının altını çiziyor. Ama sonra da üçüncü yolun üçüncü bir ittifak anlamına gelmediğini, HDP’nin çözüm yolu olarak demokrasi ittifakını önerdiğini belirtiyor.

Peki, nedir demokrasi ittifakı?

Sancar ve HDP; demokrasi ittifakını, ülkenin temel meselelerinde muhalefetin ortak hareket etmesi olarak tanımlıyor. Muhalefet partileri ile yapılan görüşmelerde bu temel meseleler üç başlıkta özetleniyor: Birincisi, şimdiden seçim güvenliği için önemler almak. İkincisi, yargının iktidarın siyasi hedefleri doğrultusunda araçsallaştırılması karşısında ifade ve siyaset yapma özgürlüğünün savunulması. Sancar programda ifade etmese de önceki açıklamalardan üçüncü başlığın da güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunmak olduğunu biliyoruz.

Sonuç olarak Sancar; hem CHP, Deva, Gelecek, Saadet partilerine ve hem de parlamento dışındaki devrimci -demokratik güçlere bu talepler etrafında güçlü bir demokrasi ittifakı kurmayı öneriyor- ki, siyaset sınıf güç ilişkilerine göre yapıldığına göre, bu önerme pratikte devrimci-demokratik halk güçlerinin burjuva muhalefete eklemlenmesi olarak anlam kazanıyor.

Bu arada tartışmamız bağlamında önemli olduğu için Sancar’ın parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini ayrı gerçeklikler olarak ele aldıklarına dair sözlerini de not etmek gerekiyor.

Burada sorulması gereken kritik soru şu: HDP ve önerdiği ‘demokrasi ittifakı’ ülkedeki siyasi denklemin neresinde duruyor?

Bir yanda faşist bir rejim için tahkimat yapan tek adam iktidarı ve onun cumhur ittifakı var. Öte yanda ise, tek adam iktidarına ve faşist rejim inşasına karşı olması kritik bir önem taşısa da Sancar’ın da belirttiği gibi Kürt sorunu başta ülkedeki temel meselelerin çözümü konusunda aslında çok da farklı olmayan bir başka burjuva seçenek olarak millet ittifakı var.

Şimdi HDP, Millet İttifakının içinde değil ama önerdiği demokrasi ittifakı bu ittifakı oluşturan partileri de kapsıyor. Öte yandan HDP bugün için seçim ittifakından söz etmiyor ama cumhurbaşkanlığı seçimlerini parlamento seçimlerinden ayrı ele aldığı vurgusuyla bu seçimlere ilişkin tutumunu da ortaya koymuş oluyor.

Demek ki, HDP ne Millet İttifakının içinde ne de tamamen dışında. Bu nedenle ‘demokrasi ittifakı’ önerisi aslında HDP’nin Millet İttifakını dışarıdan desteklemeye dayalı tutumunu teorize etmekten öteye geçmiyor.

Tam bu noktada Demirtaş’ın burjuva muhalefetteki milliyetçi odaklara dikkat çekerek yaptığı üçüncü ittifak önerisi, aslında HDP’nin bugün sürdürdüğü politikanın da açmazını ortaya koyan bir öneri olarak anlam kazanıyor.

Sonuç olarak HDP’nin ‘demokrasi ittifakı’, burjuva muhalefetle ilişki ve iş birliğini sürdürmesini sağlayacak biçimde sınırları ve programı belirsiz biçimde oluşturulmuş ve bu yönüyle halk güçlerinin ihtiyaç duyduğu bir mücadele odağı olmaktan uzak bir öneri olarak duruyor.

Bugün mücadelenin ihtiyacı, iki burjuva blok/ittifak arasına sıkıştırılmak istenen siyasi denkleme eklemlenmek değil, halk güçlerinin kendi seçeneğini, üçüncü seçeneği yaratmaktır. Bu seçeneğin yaratılması faşist bir rejim inşasına yönelen iktidara karşı işçi sınıfı ve halk güçlerinin birleşik bir mücadele hattını oluşturmakla kalmayacak, bu iktidar yenilgiye uğratıldıktan sonra işçi sınıfı ve halk güçlerinin kendi sorunlarının çözümünün ve taleplerinin gerçekleştirilmesinin de güvencesi olacaktır. Bu tartışma dönüp dolaşıp seçimlere bağlandığı için bir kez daha belirtmek gerekir ki, böylesi bir seçeneğin oluşturulması seçimler geldiğinde tek adam iktidarı ve onun faşist rejim inşasının yenilgiye uğratılmasına yönelik taktik tutumların belirlenmesini dışlamaz.

Özetle bugün mücadelenin ihtiyacı HDP ve Sancar’ın sınırları belirsiz bir biçimde çizilmiş demokrasi ittifakı önerisinden değil, devrimci-demokratik halk güçlerine dayanacak bir üçüncü seçeneğin oluşturulmasından geçiyor.

Hem HDP ve hem de diğer devrimci-sosyalist güçlerin katılımıyla bu tartışmayı sürdürmenin mücadelenin ihtiyaçları ve geleceği bakımından önemli olduğunu düşünüyorum.

Exit mobile version