Getting your Trinity Audio player ready...
|
Brezilya’nın Rio De Janeiro kentindeki Tijuca ormanı hikâyesi bize yol gösterici olabilir. Kentin yöneticileri, o dönem şehrin yanı başında olan Yağmur Ormanı alanını tıraşlayarak, yerine Kahve fidanları dikiliyor. Bu kahve fidanları büyüyor, ancak şehre hem yağmur yağmıyor, hem de şehrin ihtiyacı olan su kaynakları kurumaya başlayınca, şehrin yöneticileri çözüm yolları aramaya çalışıyor. Bu orman alanı 32 kilometre kare alanı kapsamaktadır. Bu devasa orman, kahve uğruna katlediliyor. Ancak bu eşsiz doğa, gecikmeden su kaynaklarının kurumasıyla cevabını verebiliyor.
İşte Ormanın önemi ve vazgeçilmezliği burada yaşanan su kıtlığı ile anlaşılıyor. Ve tekrar su kaynaklarının korunması için, ekilen kahve fidanları oradan alınıp, başka alanlara dikilirken, Rio de Janeiro valisi Manuel Gomes Archer tarafından şehrin su kaynaklarının korunması amacıyla ormanın yeniden ekilmesi çalışmalarına başlanıyor. Bu alana tekrar orman dikimi yapılıyor. Ve alanın orman örtüsüne uygun olması nedeniyle bu orman gelişiyor. Ve şehrin su kaynakları yeniden canlanıyor. Zaten adından anlaşılacağı gibi, bu yağmur ormanları tekrar bu bölgeye bol yağmur yağması ile eski canlılığına kavuşuyor.
Tijuca ormanı içinde bulunan Mata Machado gecekondu mahallesinde yaşayanların çoğunluğu 1930’lu yıllarda ormanın yeniden dikilmesi çalışmalarına katılmışlardır. Bugün hala bu özelliğini koruyan bu yağmur ormanı kısmı olumsuz etkilere rağmen hala özenle korunmaktadır. 1961 yılında Tijuca Ormanı ulusal park ilan edilerek tam koruma altına alınmıştır. Milli park olarak şu anki statüsü, gelecek nesiller için korunmasını sağlayacak ve yıllar önce karşılaştığı aynı yıkıma maruz kalmaması içindir.
İnsan yapımı bir arazi ıslahı olduğu düşünüldüğünde, biyoçeşitlilikteki zenginliği olağanüstüdür. Bitki örtüsü o kadar yoğundur ki, bilim adamları, ormanların çevreleyen bölgelerdeki sıcaklığı azalttığını hesapladılar: Dokuz santigrat derece dolayında bir etki görülüyor. Yüzlerce bitkiden oluşan bu koleksiyon, yüzlerce farklı hayvan türüne ev sahipliği yapmış, birçoğu bölgeye özgü ve nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalan türler korunmuştur.
Burada asıl meramımız, ülkemizde ormanlarımız hızlı bir şekilde yok ediliyor. Bu tecrübenin yaşandığı Brezilya’da, bu tür kıyımdan vazgeçilmiş bir örnek varken, bizim ülkemizde neden hala orman kıyımı her geçen gün artarak devam ediyor. 1. Derece koruma altına alınan alanlar bile talana açılıyor. 1900’lü yıllarda Brezilya bu olumlu adımını atmışken, biz 2 binli yıllarda hala ormanlarımıza bu vahşeti yaşatmaktayız. Ormanın yok edilmesi, yağmurun yağmaması, toprak erozyonunun olması, yaban hayatının yok olmasını beraberinde getirmektedir. Bugünlerde Karadeniz bölgesinde, Akdeniz bölgesinde taş ve mermer ocaklarının açılması için binlerce dönüm ormanlık alanlar talan edilmeye çalışılıyor. Koruma altına alınmış alanlar bile bu tür işletmelere ihale edilmektedir.
Hayat tecrübelerle sabittir. Tecrübelerden ders almayanlar, kendi felaketlerini yaratırlar. Dünyada benzer tecrübeler yaşanmış. İleri kapitalist ülkeler, yaşadıkları olumsuz tecrübelerden ders çıkarmışlar. Ve kendi ülkelerinde bu tür girişimlere izin vermezken, bizim gibi ülkelerde orman talanı için her yolu deniyorlar. Kanada’da bir dalı kırana ağır cezalar verirken, bizim ülkemizde Kaz dağlarını, oksijen kaynağı, tatlı su kaynağı, yaban hayatı yuvası Kaz dağlarını acımasızca ormansızlaştırmaya çalışıyorlar. İbretlik bir tutum. Ne diyelim, yönetim erki bu noktada ülkenin değerlerini elden çıkarmakta sakınca görmüyor demektir.