Getting your Trinity Audio player ready... |
AYSEL YENİDOĞANAY
Dün akşamdan beri Melek İpek’i düşünüyorum.
Kendisini öldüresiye döven, çıplak bir halde kelepçeleyip işkence eden kocasını öldürdüğü için yargılanan Melek İpek’i.
Tahliye oldu.
Olayı özsavunma olarak değerlendirildi. “Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez” hükmü gereğince tahliye edildi.
”Mahkemeler, milletin vicdanıdır “sözünü hatırladık yeniden
Dönüp dönüp yeniden bakıyorum onunla ilgili haberlere. Tahliye kararını ilk duyduğu andaki hali, çocuklarına sarılışı…
Mutluydu. Mutlu muydu gerçekten?
Onun hakkında ileri geri konuşanlar var. Ben onun gözlerinin içine bakmaya çalıştım. “Mutlu gibi” görünüyordu. “Gibi” olmak çok acıtıcı. Vicdan muhasebesi ömür boyu sürecek yüreğinde. Böyle olmasını o da istemezdi eminim.
Vicdanın rahat olsun Melek İpek. Sen kendini ve çocuklarını korudun. Sana neler yapıldığını bilmeden konuşunlar “cinsiyet eşitliği” bilincine sahip değiller.
Yine de hayat devam ediyor. Kızların için güçlü olman gerekiyor.
Bu karar şiddet gören ve öldürmek zorunda kalan tüm kadınların davasında emsal teşkil edecektir.
Bu karara sevinmeliydim, zil takıp oynamalıydım aslında.
Öyle olmuyor işte. Bu daha ilk ve daha upuzun bir yolumuz var.
“Çok acı var” diyerek intihar eden sosyolog Dicle Koğacıoğlu’nu anımsadım.
Aramızdan ayrılalı 12 yıl olmuş.
Acının rengi hiç değişmedi. Namus cinayetleri, çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddet hala devam ediyor. Çözüme giden yolun önü tıkandıkça, acı çekenler, toplumsal şizofreni tanısı konmuşçasına intihar planları yapmaya başlıyor.
Bu acının tarifi imkansız. Ne söz kaldı söyleyecek ne yürek kaldı dayanacak. “Çekin o pis ellerinizi kadınların, çocukların üzerinden” demekle olmuyor bu iş.
Adalete olan inancımızın güçlenmesi lazım. Yasaların bizi koruduğuna inanmamız lazım. Olay ölme ve öldürme noktasına gelmeden, özellikle kadına yönelik şiddetin önü kesilmeli. Bir çözümü olmalı bunum, özel bir yasası.
Ve yetkililer, daha büyük kayıplar olmadan İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ni yeniden düşünmeli ve hayata geçirmeliler.