Getting your Trinity Audio player ready...
|
Aysel YENİDOĞANAY
Diyanet’in son fetvası: “Müzik cinsel arzuları tahrik ediyorsa günahtır.”
Ve şöyle devam ediyor: “Cinsel arzuları tahrik eden ifade ve tasvirleri içeren, haramları güzel gösteren müzikleri yapmak ve dinlemek ise günahtır.”
Her gün yeni bir olaya açıyoruz gözlerimizi. Bugün de müziğin tahrik edici ritmiyle uyandık.
Aziz Nesin’e sormuşlar: “Nasıl oluyor da konu sıkıntısı çekmeden mizah öyküleri yazabiliyorsunuz?” O da şöyle yanıtlamış: “ Türkiye’de yaşıyorsanız, konu sıkıntısı çekmezsiniz.”
Evet, tam Aziz Nesin’lik bir mizah örneği bu. Ama benim mizah yeteneğim üstat kadar gelişmemiş, farklı bir yönden ele alacağım konuyu.
Müziğin evrensel diline girmeden önce “cinsel” yönüne değinelim.
Örneğin; “yağmurun sesine bak/ aşka davet ediyor” şarkısını dinlerken tahrik olur muyuz? Tahrik olma ihtimalimiz varsa eğer yağmurun yağmaması için dua etmeliyiz. Yoksa halimiz harap.
Ya da; “Damarlarımda yine aşk var / Gözlerim yine bir manalı / Başladı güneşli yağmurlar/ Islandı umudumun saçları / Ben her bahar aşık olurum / rüzgar olur yağmur olurum / filizlenir anılarda gururum / taşar içimden ruhum” şarkısındaki baharın kökünü mü kurutsak? Öyle ya, bahar da bizi tahrik ediyor.
“Bir bahar akşamı rastladım size” şarkısı da şöyle devam ediyor: “İçimde uyanan eski bir arzu /dedi ki, Yıllardır aradığın bu.” Burada da arzuları köreltmek gerekiyor.
Sayın başkanım, sanırım siz şu tür sözleri içeren müziklerden söz ediyorsunuz: “Dam üstünde un eler / tombul tombul memeler.” Ya da “Bir taş attım pencereye tık dedi / anası çıktı kızım evde yok dedi / inanmazsan gel yukarı bak dedi / armut dalda kız balkonda sallanır/ şeker yemiş dudakları ballanır.”
Haklısınız başkanım; bu tür müzikler insanların cinsel dürtülerini harekete geçirir demek isterdim ama durum bildiğiniz gibi değil.
Normal bir insan, “ müstehcen” olarak ifade edilen müziği dinlediği zaman tahrik olmaz. Tahrik olma dürtüsü bir hastalık belirtisidir. Adına da “nemfomani”* denir. Kişinin cinsel davranışlarını kontrol altına alamadığı bir durumdur. Tipik davranışlar arasında kontrol edilemeyen mastürbasyon, sürekli pornografi kullanımı, teşhircilik, röntgencilik, aşırı seks yapma eylemi ve cinsel dürtülere direnememe sayılabilir. Rahatsızlık, tedavi edilmezse zaman geçtikçe daha da kötüleşme eğilimi gösterebilir.
Müziğin dili evrenseldir. Rapçiler, popçular, rockçılar, cazcılar, protestler, klasikçiler hangi dilde çalıp söyleseler, kendilerine bir dinleyici kitlesi bulurlar. Ezgilerden biri dünyanın öbür ucundan gelip seni bulur. Ruhuna dokunur. Dans edersin belki o ezgiyle, belki ağlarsın. Kahkaha atarsın belki, belki de alıp başını gitmek istersin yeni diyarlara. Ve belki de bir ezgi seni aşka davet eder, sevgiline /sevdiğine sarılırsın. Bundan daha insani bir duygu olabilir mi?
Lütfen, insanların algılarıyla oynamayın artık. Frekanslar karışıyor sonra, uzun dalgayla kısa dalga birbirine giriyor. Bırakın insanlar istediğini dinlesin. Bakın Aşık Dertli nasıl da tercüman olmuş duygularımıza:
“Telli sazdır bunun adı
Ne ayet dinler, ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde”
Şeytan bunun hiçbir yerinde yok aslında, yanlış olan müziği din ile ilişkilendirmek.
İbni Rüşd şöyle diyor: “Cehaletin yaygın olduğu toplumlarda, din ticareti en karlı kazançtır. Bir cahile tahakküm etmek istiyorsan, batıl meseleleri dini bir kılıfa koyman yeterlidir.”
Sorun müzikte değilmiş aslında; sorun din ile insanları baskı altında tutmaktır.
Bir şeyin ticareti yapılıyor ve satılıyorsa, sattığı şey artık kendisinin değildir.
Bu nedenle ticareti yapılan her şey tükenmeye mahkumdur.
Yaşayan tarih; dünyaca ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın sözleriyle nokta koyalım yazıya: “Çevirdiğim tabletleri yaysam, din diye bir şey kalmaz!”
*Kaynak: medicalpark.com.tr/nemfomani