Getting your Trinity Audio player ready...
|
MONTRÖ’den çıkmak veya KANAL İSTANBUL’a kazma vurmak gibi bir düşünceyi eyleme geçirmek, hiç kimse, hiç bir parti ve hiç bir hükümet bunu denemeye teşebbüs dahi etmemelidir.
Türkiye’yi ateşe atmak istemeyenler, MONTRÖ ile oynamaya kalkışmazlar.
Bu konular ülkemizde, genellikle gündem değiştirmek, halkımızın – seçmenimizin dikkatlerini bir yerlere çekip, öbür taraftan, çok sonradan öğrenebileceğimiz bir takım projelerin hayata geçirilmesi için, söylenen boş laflardır.
Aklı Selim düşünmek gerek!
1936 yılında Batılı devletler, Boğazların kontrolünde haklar iddia edip, kontrolün kendilerine bırakılması için genç Türkiye Cumhuriyeti üzerinde baskı oluşturmaya başlar.
O günlerde Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün sağlığı her geçen gün kötüye gitmektedir.
ATATÜRK, o günün hükümetine, Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile ilgili MONTRÖ ‘de yapılacak görüşmelere Rusya’nın da (SSCB) davet edilip, dahil edilmesi emrini verir.
MONTRÖ’de yapılan görüşmeler sonunda varılan kararda; Rusya’nın da ağırlığını koyması ile Boğazlardan Karadeniz’e tatbikatlar için girebilecek savaş gemilerinin en fazla 3 hafta kalabilecekleri kararına varılır.
Ve böylece, Boğaz’ların kontrolünün genç Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakılan MONTRÖ Antlaşması imzalanıp, yürürlüğe girer.
Şöyle bir düşünelim; bugün NATO’nun üyesi olup Karadeniz’de kıyıları olan Bulgaristan ve Romanya’yı, Rusya’dan gelebilecek bir tehlikeye karşı korumak amaçlı Boğazlar’dan geçerek götürülmek istenebilecek nüklear başlıklı silahlar, o ülkelere yerleştirilmek istediğinde, MONTRÖ’de taraf olan ve kuzey komşumuz olup Karadeniz’de uzun bir su sınırımız bulunan bugünün Rusya’sı için ne derece bir tehlike oluşturmuş olur?
Yahut ta; MONTRÖ Antlaşması nedeni ile mümkün olmadığından, NATO’nun, üyesi ülkelere Bulgaristan ve Romanya‘ya, bugün değil ise de, belkide yarın NATO’ya üye olması mümkün olan ve de beklenen Ukrayna’ya da yerleştirmek isteyebileceği nüklear başlıklı silahların:
“Bu MONTRÖ’yü bağlamaz” diyerek, özellikle ABD’ ile Batılı NATO üyesi ülkelerin, açılmasını destekledikleri KANAL İSTANBUL’dan geçirmek istediklerinde, nüklear silahlar taşıyan gemilerini, delinecek MONTRÖ Antlaşması’nda imzası olup ve unutulmaması gereken, 1936 yılında MONTRÖ’de bizleri desteklemiş olduğu Antlaşma’da taraf olan Rusya’nın, Türkiye Cumhuriyeti ile arasında doğabilecek bir düşmanlığın sonucunun nerelere varabileceğini, pek çoğumuz bugün düşünmek dahi istemeyiz.
Onun için diyoruz ki; bugün Boğazlar üzerindeki hak ve hakimiyetimizi koruyup kullanmak ve devam ettirmek istiyorsak, MONTRÖ’ nun savunucusu olmamız gerektiği gibi, KANAL İSTANBUL’un Türkiye Cumhuriyeti için bir tehlike oluşturacağından da kuşku duymamamız mümkün değil.
Remzi UYSAL
Lübeck / Almanya
31 Mart 2021