Getting your Trinity Audio player ready...
|
Günümüz dünyasında ekonomik krizler ve yoksulluk başta olmak üzere değişik nedenlerle refah yaşam düzeyinin azalması birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu durumdan en fazla etkilenen güç koşullar altındaki çocuklardır. Bu çocuklar fiziksel duygusal ve cinsel istismara maruz kalabilmekte ve uyuşturucu madde kullanımı baş göstermektedir.
Bunlardan il ki ;
1-Ekonomik faktörler ; yoksulluk çocuk işçi gerçeğini dinamitleyen en önemli nedenlerden bir tanesidir. .Beslenme yetersizliği ile çocukların büyüme ve gelişmelerindeki gerileme ,eğitimin yarıda kesilmesi, şiddet, sömürü gerçeğine maruz kalması yoksul yetişkinliğe de davetiye çıkartır. Düşük gelir gruplarında kalabalık aileler genelde yaygındır.. .Çocuğun ilkokuldan sonra eğitimini yapamaması zorunlu olarak çocuk işçi sınıfını doğurmaktadır.
Bu çocuğun gelişimini engelleyici, haklarını ihlal edici işlerde ya da düşük işgücü olarak çalıştırılması ekonomik istismar olarak, tanımlanmaktadır. Çocukların çalışma nedeni Türkiye açısından değerlendirildiğinde sosyal-ekonomik ve kültürel sorunlarıyla yakından ilgilidir.
Gelir dağılımında giderek artan adaletsizlik, yaygınlaşan yoksulluk, köyden-kentte hızlı göçler bunun sonucunda ortaya çıkan toplumsal ve ekonomik sorunlar, kaçak işçiliğin artması, çocuk emeğinin ucuz olması ve işverenin ucuz iş gücünü tercih etmesi sonucunda çalışan ya da çalışma yaşamına zorlanan çocuk sorununu ortaya çıkarmaktadır. Çocuklar çocukluklarını yaşayacak yerde eğitim görecekleri yaşlarda bu haklardan yoksun kalmakta ekonomik istismar ve sağlıksız koşullarda çalıştırılmaları nedeniyle sağlık sorunları yaşayabilmektedirler. Sağlık örgütünün verilerine göre halen,1-14 yaş grubunda 40 milyon çocuk istismar ve ihmale uğramakta desteğe ihtiyaç duymaktadır.
2-Demografik Veriler; Ülkemiz günümüzde Demografik geçiş dönemi diye de ifade edilen bir dönemden geçmektedir. Nüfus artış hızı ilk kez 1945’den sonra 1990-2000 de binde 20′ nin altına düşerek binde 18,3 olarak gerçekleşmiştir.2007 de gerilediği görülmüş ancak çocuk çalışma sayında azalma olmamıştır. Köyden kente göçler ,Suriye ve diğer yabancı uyruklularla birlikte çocuk işçi sayısında düşme olmamıştır… nüfus artış hızı azalırken yeni göç ve yabancılarla birlikte çocuk işçi oranı artmıştır.
Eğitimin kırsal yörelere götürülememiş ve çok nüfuslu ailelerde eğitim olanakları sınırlı olduğundan çocukların çalışma hayatına geçmesi maalesef kaçınılmaz bir son olmuştur.
Türkiye Dünya bankasının hazırladığı rapora göre GSYİH ‘den eğitime az kaynak ayıran ülkeler arasında yer alır.Bu durum eğitimin niteliğini azaltmaktadır.
Göç olgusu: Göçmen topluluklarından gelen çocuklar büyük şehirlerde çocuk işçiliğine ve sokakta çalışmaya yönelmeleri daha muhtemeldir. Göçle kente gelen kişiler daha önce büyük çoğunlukta tarım sektöründe istihdam edildiklerinden dolayı kentsel işgücü piyasasının aradığı özellikleri taşımamaktadır. Bu durumda çocukalrı çalışma hayatına itmektedir.
3-Mevzuat ve denetim faktörü; ülkemizde çalışma hayatını düzenleyen 5857 sayılı iş knunu ve bu kanuna göre hazırlanan yönetmelikler uluslara arası mevzuat ve normlarla uyum içerisindedir. Burada en önemli sıkıntı tarım sektöründe yanmaktadır. Denetim sadece 50 ve üstündeki müesseselerde yapıldığından 50′ nin altında işçi çalıştıran müesseselerde denetim yapılamamaktadır. Bu nedenle çocukların çalışma koşulları ve güvenlikleri hk. önemli risklere sahip tarım sektöründe mesleki ,işçi sağlık ve güvenliği ile ilgili önlemleri almak neredeyse imkânsız hale gelmektedir.
4- Diğer nedenler;
a-Kişisel faktörler; ailede okur yazar olmaması ve ailelerin gelirlerinin yetersiz olması nedeniyle eğitime isteksizlik duyup okuldan soğuyarak çalışma hayatına atılırlar.
b-çalışmanın cazibesi; çalışma yoluyla önemsenmek ve gelir sahibi olmanın verdiği güç çocuklar açısından çalışmanın cazibesini artırmaktadır. Çocukların çalışma hayatına girmesi gayri iradidir ancak, ancak zaman zaman çocukların yaşam koşullarını iyileştirebilmek ve benzeri düşüncelerle çalışmaya istekli oldukları görülmektedir.
5-Evde çalışan çocuk; 2006 yılında yapılan bir ankete göre 17 yaşına kadar kız çocuklarının %53 ü, erkek çocukların ise 33 ü evde günlük işlerde kullanılmaktadır. Bu rakamlar 1999 da kaydedilen rakamlardan yüksektirler.
6-işverenleri talebi; çünkü çocukların ucuz ve uysal işgücü olarak görülmesi ve bu konuda yeterince bilince sahip olunamamış, küçük işletmelerin ekonomik ve teknik imkanların yetersi oluşu ,bazı ailelerin çocuklarının birer meslek sahibi olabilmeleri için işverenlerden taleplerinin oluşu çocuk işçi sayısını artıran faktörler olmuştur
Sonuç olarak; Çocuk işçiliği sosyal ve ekonomik açıdan çok önemli bir insan hakları sorunudur. ILO sözleşmelerine göre çocuk işçiliği çocukların gönencine zarar veren ve eğitimlerini ve gelişimlerini ve gelecekte geçimlerini sağlayabilmelerini engelleyen iştir.
Kişisel açıdan bunun faturasını çocuklar ödemektedirler. Bu durumdan zarar görenler ayni zamanda ülkelerdir. Çocuk işçiliğine son verilmesi kendi başına bir amaçtır. Bu amaç doğrultusunda yapılacak işler aynı zamanda ekonomik ve insani kalkınmaya da katkıda bulunacaktır.
Ayla Gürel
Bu çocuğun gelişimini engelleyici, haklarını ihlal edici işlerde ya da düşük işgücü olarak çalıştırılması ekonomik istismar olarak, tanımlanmaktadır. Çocukların çalışma nedeni Türkiye açısından değerlendirildiğinde sosyal-ekonomik ve kültürel sorunlarıyla yakından ilgilidir.
Gelir dağılımında giderek artan adaletsizlik, yaygınlaşan yoksulluk, köyden-kentte hızlı göçler bunun sonucunda ortaya çıkan toplumsal ve ekonomik sorunlar, kaçak işçiliğin artması, çocuk emeğinin ucuz olması ve işverenin ucuz iş gücünü tercih etmesi sonucunda çalışan ya da çalışma yaşamına zorlanan çocuk sorununu ortaya çıkarmaktadır. Çocuklar çocukluklarını yaşayacak yerde eğitim görecekleri yaşlarda bu haklardan yoksun kalmakta ekonomik istismar ve sağlıksız koşullarda çalıştırılmaları nedeniyle sağlık sorunları yaşayabilmektedirler. Sağlık örgütünün verilerine göre halen,1-14 yaş grubunda 40 milyon çocuk istismar ve ihmale uğramakta desteğe ihtiyaç duymaktadır.
2-Demografik Veriler; Ülkemiz günümüzde Demografik geçiş dönemi diye de ifade edilen bir dönemden geçmektedir. Nüfus artış hızı ilk kez 1945’den sonra 1990-2000 de binde 20′ nin altına düşerek binde 18,3 olarak gerçekleşmiştir.2007 de gerilediği görülmüş ancak çocuk çalışma sayında azalma olmamıştır. Köyden kente göçler ,Suriye ve diğer yabancı uyruklularla birlikte çocuk işçi sayısında düşme olmamıştır… nüfus artış hızı azalırken yeni göç ve yabancılarla birlikte çocuk işçi oranı artmıştır.
Eğitimin kırsal yörelere götürülememiş ve çok nüfuslu ailelerde eğitim olanakları sınırlı olduğundan çocukların çalışma hayatına geçmesi maalesef kaçınılmaz bir son olmuştur.
Türkiye Dünya bankasının hazırladığı rapora göre GSYİH ‘den eğitime az kaynak ayıran ülkeler arasında yer alır.Bu durum eğitimin niteliğini azaltmaktadır.
Göç olgusu: Göçmen topluluklarından gelen çocuklar büyük şehirlerde çocuk işçiliğine ve sokakta çalışmaya yönelmeleri daha muhtemeldir. Göçle kente gelen kişiler daha önce büyük çoğunlukta tarım sektöründe istihdam edildiklerinden dolayı kentsel işgücü piyasasının aradığı özellikleri taşımamaktadır. Bu durumda çocukalrı çalışma hayatına itmektedir.
3-Mevzuat ve denetim faktörü; ülkemizde çalışma hayatını düzenleyen 5857 sayılı iş knunu ve bu kanuna göre hazırlanan yönetmelikler uluslara arası mevzuat ve normlarla uyum içerisindedir. Burada en önemli sıkıntı tarım sektöründe yanmaktadır. Denetim sadece 50 ve üstündeki müesseselerde yapıldığından 50′ nin altında işçi çalıştıran müesseselerde denetim yapılamamaktadır. Bu nedenle çocukların çalışma koşulları ve güvenlikleri hk. önemli risklere sahip tarım sektöründe mesleki ,işçi sağlık ve güvenliği ile ilgili önlemleri almak neredeyse imkânsız hale gelmektedir.
4- Diğer nedenler;
a-Kişisel faktörler; ailede okur yazar olmaması ve ailelerin gelirlerinin yetersiz olması nedeniyle eğitime isteksizlik duyup okuldan soğuyarak çalışma hayatına atılırlar.
b-çalışmanın cazibesi; çalışma yoluyla önemsenmek ve gelir sahibi olmanın verdiği güç çocuklar açısından çalışmanın cazibesini artırmaktadır. Çocukların çalışma hayatına girmesi gayri iradidir ancak, ancak zaman zaman çocukların yaşam koşullarını iyileştirebilmek ve benzeri düşüncelerle çalışmaya istekli oldukları görülmektedir.
5-Evde çalışan çocuk; 2006 yılında yapılan bir ankete göre 17 yaşına kadar kız çocuklarının %53 ü, erkek çocukların ise 33 ü evde günlük işlerde kullanılmaktadır. Bu rakamlar 1999 da kaydedilen rakamlardan yüksektirler.
6-işverenleri talebi; çünkü çocukların ucuz ve uysal işgücü olarak görülmesi ve bu konuda yeterince bilince sahip olunamamış, küçük işletmelerin ekonomik ve teknik imkanların yetersi oluşu ,bazı ailelerin çocuklarının birer meslek sahibi olabilmeleri için işverenlerden taleplerinin oluşu çocuk işçi sayısını artıran faktörler olmuştur
Sonuç olarak; Çocuk işçiliği sosyal ve ekonomik açıdan çok önemli bir insan hakları sorunudur. ILO sözleşmelerine göre çocuk işçiliği çocukların gönencine zarar veren ve eğitimlerini ve gelişimlerini ve gelecekte geçimlerini sağlayabilmelerini engelleyen iştir.
Kişisel açıdan bunun faturasını çocuklar ödemektedirler. Bu durumdan zarar görenler ayni zamanda ülkelerdir. Çocuk işçiliğine son verilmesi kendi başına bir amaçtır. Bu amaç doğrultusunda yapılacak işler aynı zamanda ekonomik ve insani kalkınmaya da katkıda bulunacaktır.
Ayla Gürel