Getting your Trinity Audio player ready... |
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, TV5’de yayınlanan 4. Güç programına konuk olarak, Mustafa Deniz ile Hasan Basri Akdemir’in sorularını cevapladı.
AKP-MHP ittifakını “kayıt dışı koalisyon” olarak nitelendiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Bu öyle bir koalisyon ki çıkar ortaklığının ötesinde bir koalisyon ve bunu kamuoyunun şeffaf bir şekilde gözleme, yorumlama, bilme imkânı da yok elinde. Bu, en kötü koalisyon türüdür. Şeffaf olmayan, ‘kayıt dışı’ bir koalisyondur. Kayıt dışı koalisyon var bugün Türkiye’de. Perinçek ile Erdoğan arasında ne ilişki var, bilmiyoruz. Kayıt dışı bir koalisyon var ki Erdoğan ve Bahçeli’nin sesi çıkmıyor Uygur davasında. Birisi “mazlumların sesi” idi.”
Erdoğan’ın ‘Dünya 5’ten büyüktür’ sözlerini hatırlatan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Peki, bu 5, hangi ülkeler bunlar? Amerika Birleşik Devletleri. ‘Aptal olma’ dedi, sustunuz. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına ‘Aptal olma’ dedi Trump, sustunuz. Diğeri? Rusya. Geçen sene, işte bu hafta yıl dönümü, 36 şehidimiz var İdlib’de. Rus hava güçlerinin desteğinde rejim güçleri şehit etti. Bir hafta sonra gittiniz, Putin’in makamı önünde dakikalarca bekletildiniz, sustunuz. Peki, Çin? Bütün dünya, artık ‘soykırım’ diyor. ‘Katliam’ falan demiyor, ‘soykırım’ diyor. Hollanda, Kanada parlamentoları soykırım diye karar alıyor, siz meclisten şeyi çıkaramıyorsunuz. Çin Dışişleri Sözcüsü, açıklama yapıyor; ‘Türkiye’nin akılcı davranacağına eminiz’ diyor. Akılcılıktan kast ettikleri ne? ‘Size para verdik swap şeyinde, bakın vermeyiz!’ Türkiye’yi ipotek altına alan bir yaklaşım. Peki, bunlar neyin işareti? Dediğim o ‘kayıt dışı’ koalisyonun. Bilmek istiyoruz, ne anlaştınız? Nede muvafıksınız?
“Mesele Erdoğan meselesi değil, herkesi uyarıyorum” diyen Davutoğlu şöyle konuştu:
“Beni korkutan, herkesi de uyarıyorum; mesele Erdoğan meselesi değil sadece. Bir iktidar meselesi değil. Türkiye’de öyle bir otoriter rejime geçiliyor ki, geçildi ki aslında, artık müdahale gerektirmeyecek kadar kontrol edilebilir bir sistem. Yani sandık üzerinde bir şüphe ortaya çıktığında halkın şeyi kalmayacak; çünkü artık o sandığı kontrol ediyorsanız, bugün Erdoğan’ı kullanırsınız… Ben, kendisine de ifade ettim. O zaman da çıkıp Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi lehine konuşmadığım için çok ağır baskı altında kaldım. Söyledim; bu anayasa değişikliği, sadece Erdoğan için değil, daha sonraki dönemler için yapılıyor. Türkiye’yi mutlak bir otoriterleşmeye götürmek istiyorlar; alet olmayın buna dedim. Sayın Cumhurbaşkanına da Sayın Binali Yıldırım’a da hepsine, ulaştığım arkadaşlara. Basına da ‘kaygılarım var’ diye söyleyebildim ancak. Ancak onu yayınladılar.
Şimdi bu gidişat, böyle bir gidişat. Bu sistem, ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ diye demokrasiye giydirilen şey, kurumsallaşmış bir otoriter rejim olarak 12 Eylül’ün, 27 Mayıs’ın sistemik olarak kurumsallaşması gibi. Başındaki kişiye göre kurumsallaşacak. Şimdi Erdoğan olduğu için muhafazakâr kesimler sessiz; ama yarın başka birisi geldiğinde, bir hafta içinde, bakın bir hafta içinde yayınlayacağı 10 kararname ile devletin bütün yapısını değiştirir; bir hafta içinde yayınlayacağı ayrı 10 kararname ile de bütün hak ve özgürlükleri askıya alır. Hiç kimse de buna ‘dur’ diyemez; çünkü HSK’yı bugün Erdoğan nasıl kontrol ediyorsa, yarın da o kontrol edecek. Anayasa Mahkemesi’ni kontrol edecek. Olağan Üstü Hal (OHAL) ilân edip şey de yapar.”