Getting your Trinity Audio player ready... |
İKTİDARA mensup bir milletvekili “Asgari ücretlilerin evlerinin önünde arabaları var, her altı ayda bir telefon değiştiriyorlar” diyor…
Tesettürlü Bakan “Asgari ücretliyi, emekliyi enflasyona ezdirmedik” diyor.
Hiç eğitim almamış olsa da “Enflasyon” sözcüğünün anlamını bilen bir kişinin gülüp geçeceği sözler bunlar…
TBMM’de odacı bile olamayacak kişiler eğer ulusun temsilcisi olarak Meclis koltuklarında, Bakanlık makamında oturuyorlarsa bunun anlamı iktidar partisinin artık umutsuz bir vaka olarak ulusun sırtında yük olduğudur.
Bu yükten kurtulmak için en kısa sürede gerekli önlemleri almanın mutlak zorunluluk haline geldiği günlerde yaşıyoruz.
Çöküşü durdurup yeniden çağdaş uygarlık hedefine kilitlenerek ve bütün kara delikleri temizleyip ülkeyi düzlüğe çıkarmak için mutlaka yapılması gereken birbiri ile bağlantılı iki şey var:
Birisi, ülkeyi içine düştüğü cehalet belasından kurtarmak ve devletin kurucu unsuru olan “Atatürk’ün kemiklerini sızlatan CHP” yaftasını taşıyan Cumhuriyet Halk Partisini yeniden “Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi” kimliğine geri döndürmek…
Ülkeyi cehaletten kurtarmak için eğitim sistemini medrese usulü gerici eğitimden arındırıp çağdaş eğitim düzenine dönüştürmek…
Sözgelişi İmam Hatip okullarını kaldırıp yerine ülkenin gereksinmesi kadar sayıda aydın din adamı yetiştirecek teoloji okulları kurmak…
Tarım ve hayvancılık sektörlerinin bitme noktasına geldiği okulsuz kırsal kesimlerde üretimi, eğitimi ayağa kaldırmak için Köy Enstitülerini yeniden yaşama geçirmek gibi…
Cehaletle savaş eşsiz Atatürk’ün dediği gibi en zor savaştır ve savaş öncelikle siyasetin işi olduğuna göre Devletin kurucu partisi Cumhuriyet Halk Partisinin acilen “Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi”ne geri dönmesi gerekir.
“Bırakın Kemalizm memalizmi, ben Dersimli Kemal” diyen Partinin başındaki Kemal Kılıçdaroğlu dürüst bir insan ama Atatürk’e kefere Kemal diyen birisi ve benzerlerinin üç beş oy için götürdükleri getirdiklerinden daha fazla olabileceğini hiç düşünmeden partiye davet ederek Atatürk’ün kemiklerini sızlatan o…
Dersim isyanında isyancıların Erzincan, Elâzığ, Sivas, Malatya ve Bingöl illerini işgal edip, karakolları basarak 110 vatan evladını şehit etmesi üzerine isyancılara ordu birliklerinin müdahalesini kırım diye niteleyerek Atatürk ve
CHP’yi kırım yapmakla suçlayan kişiyi CHP’ye davet edip milletvekili yapması Atatürk’ün anısına saygısızlıktır.
Parti içinde Atatürk adını kullanmaya katlanamayanlar var.
Atatürk ilkelerinin sembolü olan Altıok tırpanlana tırpanlanan anlamını yitirmiş durumda…
Atatürk’ün sonsuzluğa göçünden sonra ülkede demokrasi kültürü tam olarak yerleşmediği için hizipleşmeler, klikler bu güne kadar aralıksız sürüp gitti ve sürmeye devam ediyor.
Parti içinde her biri ayrı telden çalan klikler oluşmuş durumda…
Atatürk partiyi kurarken “Ben öyle bir parti kurmayı düşünüyorum ki, bu parti milletin bütün sınıflarının refah ve mutluluğunu sağlamaya yönelmiş bir programa sahip olsun… Amaç, bütün milleti, birlik ve beraberlik halinde ortak ve genel olan gerçek refaha eriştirmek için çalışmaya yönlendirmektir” diyordu.
Böylesine karmaşa içinde kendi birlik ve beraberliğini koruyamayan CHP kurucusunun hedefi olan ulusun birliğini beraberliğini sağlamayı nasıl başarabilir?
Atatürk’ün sonsuzluğa göçünden sonra demokrasi kültürü tam olarak yerleşmediği için hizipleşmeler, klikler bu güne kadar sürüp gitti, sürmeye devam ediyor.
Hem de beraberinde parti bünyesindeki Atatürk düşmanlığı tartışmalarıyla birlikte…
****
CUMHURİYET Halk Partisinin hem kendisi, hem ülke selameti için hem bu günlerin doğduğu ortam olan 12 Eylülden kalan kirli siyaset atmosferinin aşılması için mutlaka Atatürk ilkelerine sarılması gerekiyor.
Oysa günümüz koşullarında bu pek kolay değil…
Atatürk Büyük Nutukta Ali Fuat Paşa ile aralarında geçen şöyle bir konuşmaya yer verir.
Ali Fuat paşa Atatürk’e “Senin şimdi apôtre’ların -havarîlerin- kimlerdir? Bunu anlayabilir miyiz” diye sorar.
Atatürk Ali Fuat Paşaya “Benim apôtre’larım yoktur. Memleket ve millete kimler hizmet eder ve hizmet yeteneği ve kudretini gösterirse apôtre onlardır” der.
Bugün CHP’nin de ülkemizin de şiddetle bir apôtre’a ihtiyacı olduğu kesin.
Öyle bir havari olacak ki önce çok dürüst olacak…
Devlet adamlığı liyakatine sahip olacak…
“Yurtta barış dünyada barış” idealinin bayraktarlığını yapacak
Dış dünyada ülke onuruna halel getirmeyen kişilik yapısına sahip olacak…
Yasalara uymayı, çağdaş değerleri, bilimi, kültürü, sanatı olmazsa olmaz belleyecek…
Ulusun, devletin malı mülkünde gözü olmayacak…
Ülkeye hizmeti kişisel çıkarlarının üstünde tutacak…
Ulusa karşı açık kalpli olacak, yalanlarla safsatalarla toplumu aldatmayacak…
Atatürk ilkelerinden asla ödün vermeyecek.
Ulus kültürünü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma hedefinden şaşmayacak…
Emperyalizmle karşı mücadelenin boyun eğmez savaşçısı olacak…
***
AKILLARA kurduğu partide Atatürk’ün havarisi olacak kişiye kim rol model olmalı şeklinde bir soru gelebilir.
Tabiidir ki ilk gelen isim Atatürk…
Ne var ki Atatürk eşsizdir, tektir, çağlar aşan, yarınlarda da yaşayacak olan bir dâhidir
İngiliz yazar Lord Kinross’un sözleriyle “Bu biricik adamın bir daha dünyaya geleceğini sanmıyoruz. Onun gerçek büyüklüğünü zaman gösterecektir”
Öyle ise devam edelim:
Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı kendine apôtre seçtiği Kurtuluş Savaşı ve Lozan kahramanı Türk Hava Kurumu hesaplarında kırk paralık bir hesap oynaması yaşandığında o kırk paranın yanlışlıkla bir başka kaleme kaydedildiği ortaya çıkana kadar gecesini gündüzüne katan İkinci Adam İsmet İnönü…
Devam edelim:
Yukarıda sayılan meziyetlerin daha da fazlasına sahip Bülent Ecevit…
Çalışma hayatının devrim niteliğindeki yasalarını oluşturarak Atatürk’ten sonra ilk ve tek devrimci Bülent Ecevit…
Genel Sekreterliği döneminde Atatürk ilkeleri ile başı hoş olmayan “Göbekçiler” diye anılan klikle boğuşa boğuşa CHP’yi yeniden Atatürk’ün CHP’sine döndüren Bülent Ecevit…
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın deyişi ile “Kemalizmi 21. Yüzyıla taşıyan önder” Bülent Ecevit…
1977’de yapılan genel seçimlerde adını dağlara, taşlara yazdırarak CHP’ye bugüne kadar aldığı en çok oyu kazandıran
Halkçı Ecevit…
“Savaşa değil barışa gidiyoruz” diyerek, Kıbrıslı soydaşlarımızı Rumların mezaliminden kurtarıp özgürlüklerine kavuşturan, ulusa Kurtuluş Savaşından sonra ilk kez zafer sevinci yaşatan barış adamı Bülent Ecevit…
12 Eylül cuntasına karşı herkes siperlerin gerisine sinmişken tarihe geçecek değerdeki “Dışarıda köle gibi yaşamaktansa özgürlük için mücadele eder, gerekirse hapse girerim daha iyi” diyerek ve defalarca hapse girmeyi göze alan özgürlük ve demokrasi savunucusu bilge adam ozan Bülent Ecevit…
Bugün yoksulun nafakasıyla saray saltanatı yaşanan ülkemizde boğazından tek bir haram lokma geçmemiş olan, cunta ile mücadele günlerinde evindeki siyah beyaz televizyonunu satarak geçimini sağlamaya çalışan ve tıpkı bütün mal varlığını ulusa bağışlayan Atatürk gibi dedesinden kalan büyük mirası devlete bağışlayan Bülent Ecevit…
Siyasete diline “ulan” hitabının bulaşmasından önce “Sayın” sözcüğünü ezberleten Bülent Ecevit…
Artık dünyamıza bir Atatürk gelmez ama bir başka Ecevit bulunabilir.
Önce İzmir’de, Eskişehir’de 1 Mart 2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere 15 önemli merkezde oluşan nova patlaması ile yeniden Atatürk güneşine dönmenin umudu doğdu yüreklere…
Umutsuz olmayalım ve bekleyelim…
İKTİDARA mensup bir milletvekili “Asgari ücretlilerin evlerinin önünde arabaları var, her altı ayda bir telefon değiştiriyorlar” diyor…
Tesettürlü Bakan “Asgari ücretliyi, emekliyi enflasyona ezdirmedik” diyor.
Hiç eğitim almamış olsa da “Enflasyon” sözcüğünün anlamını bilen bir kişinin gülüp geçeceği sözler bunlar…
TBMM’de odacı bile olamayacak kişiler eğer ulusun temsilcisi olarak Meclis koltuklarında, Bakanlık makamında oturuyorlarsa bunun anlamı iktidar partisinin artık umutsuz bir vaka olarak ulusun sırtında yük olduğudur.
Bu yükten kurtulmak için en kısa sürede gerekli önlemleri almanın mutlak zorunluluk haline geldiği günlerde yaşıyoruz.
Çöküşü durdurup yeniden çağdaş uygarlık hedefine kilitlenerek ve bütün kara delikleri temizleyip ülkeyi düzlüğe çıkarmak için mutlaka yapılması gereken birbiri ile bağlantılı iki şey var:
Birisi, ülkeyi içine düştüğü cehalet belasından kurtarmak ve devletin kurucu unsuru olan “Atatürk’ün kemiklerini sızlatan CHP” yaftasını taşıyan Cumhuriyet Halk Partisini yeniden “Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi” kimliğine geri döndürmek…
Ülkeyi cehaletten kurtarmak için eğitim sistemini medrese usulü gerici eğitimden arındırıp çağdaş eğitim düzenine dönüştürmek…
Sözgelişi İmam Hatip okullarını kaldırıp yerine ülkenin gereksinmesi kadar sayıda aydın din adamı yetiştirecek teoloji okulları kurmak…
Tarım ve hayvancılık sektörlerinin bitme noktasına geldiği okulsuz kırsal kesimlerde üretimi, eğitimi ayağa kaldırmak için Köy Enstitülerini yeniden yaşama geçirmek gibi…
Cehaletle savaş eşsiz Atatürk’ün dediği gibi en zor savaştır ve savaş öncelikle siyasetin işi olduğuna göre Devletin kurucu partisi Cumhuriyet Halk Partisinin acilen “Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi”ne geri dönmesi gerekir.
“Bırakın Kemalizm memalizmi, ben Dersimli Kemal” diyen Partinin başındaki Kemal Kılıçdaroğlu dürüst bir insan ama Atatürk’e kefere Kemal diyen birisi ve benzerlerinin üç beş oy için götürdükleri getirdiklerinden daha fazla olabileceğini hiç düşünmeden partiye davet ederek Atatürk’ün kemiklerini sızlatan o…
Dersim isyanında isyancıların Erzincan, Elâzığ, Sivas, Malatya ve Bingöl illerini işgal edip, karakolları basarak 110 vatan evladını şehit etmesi üzerine isyancılara ordu birliklerinin müdahalesini kırım diye niteleyerek Atatürk ve
CHP’yi kırım yapmakla suçlayan kişiyi CHP’ye davet edip milletvekili yapması Atatürk’ün anısına saygısızlıktır.
Parti içinde Atatürk adını kullanmaya katlanamayanlar var.
Atatürk ilkelerinin sembolü olan Altıok tırpanlana tırpanlanan anlamını yitirmiş durumda…
Atatürk’ün sonsuzluğa göçünden sonra ülkede demokrasi kültürü tam olarak yerleşmediği için hizipleşmeler, klikler bu güne kadar aralıksız sürüp gitti ve sürmeye devam ediyor.
Parti içinde her biri ayrı telden çalan klikler oluşmuş durumda…
Atatürk partiyi kurarken “Ben öyle bir parti kurmayı düşünüyorum ki, bu parti milletin bütün sınıflarının refah ve mutluluğunu sağlamaya yönelmiş bir programa sahip olsun… Amaç, bütün milleti, birlik ve beraberlik halinde ortak ve genel olan gerçek refaha eriştirmek için çalışmaya yönlendirmektir” diyordu.
Böylesine karmaşa içinde kendi birlik ve beraberliğini koruyamayan CHP kurucusunun hedefi olan ulusun birliğini beraberliğini sağlamayı nasıl başarabilir?
Atatürk’ün sonsuzluğa göçünden sonra demokrasi kültürü tam olarak yerleşmediği için hizipleşmeler, klikler bu güne kadar sürüp gitti, sürmeye devam ediyor.
Hem de beraberinde parti bünyesindeki Atatürk düşmanlığı tartışmalarıyla birlikte…
****
CUMHURİYET Halk Partisinin hem kendisi, hem ülke selameti için hem bu günlerin doğduğu ortam olan 12 Eylülden kalan kirli siyaset atmosferinin aşılması için mutlaka Atatürk ilkelerine sarılması gerekiyor.
Oysa günümüz koşullarında bu pek kolay değil…
Atatürk Büyük Nutukta Ali Fuat Paşa ile aralarında geçen şöyle bir konuşmaya yer verir.
Ali Fuat paşa Atatürk’e “Senin şimdi apôtre’ların -havarîlerin- kimlerdir? Bunu anlayabilir miyiz” diye sorar.
Atatürk Ali Fuat Paşaya “Benim apôtre’larım yoktur. Memleket ve millete kimler hizmet eder ve hizmet yeteneği ve kudretini gösterirse apôtre onlardır” der.
Bugün CHP’nin de ülkemizin de şiddetle bir apôtre’a ihtiyacı olduğu kesin.
Öyle bir havari olacak ki önce çok dürüst olacak…
Devlet adamlığı liyakatine sahip olacak…
“Yurtta barış dünyada barış” idealinin bayraktarlığını yapacak
Dış dünyada ülke onuruna halel getirmeyen kişilik yapısına sahip olacak…
Yasalara uymayı, çağdaş değerleri, bilimi, kültürü, sanatı olmazsa olmaz belleyecek…
Ulusun, devletin malı mülkünde gözü olmayacak…
Ülkeye hizmeti kişisel çıkarlarının üstünde tutacak…
Ulusa karşı açık kalpli olacak, yalanlarla safsatalarla toplumu aldatmayacak…
Atatürk ilkelerinden asla ödün vermeyecek.
Ulus kültürünü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma hedefinden şaşmayacak…
Emperyalizmle karşı mücadelenin boyun eğmez savaşçısı olacak…
***
AKILLARA kurduğu partide Atatürk’ün havarisi olacak kişiye kim rol model olmalı şeklinde bir soru gelebilir.
Tabiidir ki ilk gelen isim Atatürk…
Ne var ki Atatürk eşsizdir, tektir, çağlar aşan, yarınlarda da yaşayacak olan bir dâhidir
İngiliz yazar Lord Kinross’un sözleriyle “Bu biricik adamın bir daha dünyaya geleceğini sanmıyoruz. Onun gerçek büyüklüğünü zaman gösterecektir”
Öyle ise devam edelim:
Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı kendine apôtre seçtiği Kurtuluş Savaşı ve Lozan kahramanı Türk Hava Kurumu hesaplarında kırk paralık bir hesap oynaması yaşandığında o kırk paranın yanlışlıkla bir başka kaleme kaydedildiği ortaya çıkana kadar gecesini gündüzüne katan İkinci Adam İsmet İnönü…
Devam edelim:
Yukarıda sayılan meziyetlerin daha da fazlasına sahip Bülent Ecevit…
Çalışma hayatının devrim niteliğindeki yasalarını oluşturarak Atatürk’ten sonra ilk ve tek devrimci Bülent Ecevit…
Genel Sekreterliği döneminde Atatürk ilkeleri ile başı hoş olmayan “Göbekçiler” diye anılan klikle boğuşa boğuşa CHP’yi yeniden Atatürk’ün CHP’sine döndüren Bülent Ecevit…
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın deyişi ile “Kemalizmi 21. Yüzyıla taşıyan önder” Bülent Ecevit…
1977’de yapılan genel seçimlerde adını dağlara, taşlara yazdırarak CHP’ye bugüne kadar aldığı en çok oyu kazandıran
Halkçı Ecevit…
“Savaşa değil barışa gidiyoruz” diyerek, Kıbrıslı soydaşlarımızı Rumların mezaliminden kurtarıp özgürlüklerine kavuşturan, ulusa Kurtuluş Savaşından sonra ilk kez zafer sevinci yaşatan barış adamı Bülent Ecevit…
12 Eylül cuntasına karşı herkes siperlerin gerisine sinmişken tarihe geçecek değerdeki “Dışarıda köle gibi yaşamaktansa özgürlük için mücadele eder, gerekirse hapse girerim daha iyi” diyerek ve defalarca hapse girmeyi göze alan özgürlük ve demokrasi savunucusu bilge adam ozan Bülent Ecevit…
Bugün yoksulun nafakasıyla saray saltanatı yaşanan ülkemizde boğazından tek bir haram lokma geçmemiş olan, cunta ile mücadele günlerinde evindeki siyah beyaz televizyonunu satarak geçimini sağlamaya çalışan ve tıpkı bütün mal varlığını ulusa bağışlayan Atatürk gibi dedesinden kalan büyük mirası devlete bağışlayan Bülent Ecevit…
Siyasete diline “ulan” hitabının bulaşmasından önce “Sayın” sözcüğünü ezberleten Bülent Ecevit…
Artık dünyamıza bir Atatürk gelmez ama bir başka Ecevit bulunabilir.
Önce İzmir’de, Eskişehir’de 1 Mart 2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere 15 önemli merkezde oluşan nova patlaması ile yeniden Atatürk güneşine dönmenin umudu doğdu yüreklere…
Umutsuz olmayalım ve bekleyelim…