Suyu Doğru Kullanamazsak Su Kıtlığı Kapıda Demektir.

Getting your Trinity Audio player ready...

Su kullanımında öne çıkarılan esas göstergeler, Su yak izi olarak şöyle ifade ediliyor: Mavi Su Ayak İzi; Kullanılabilinen Yüzey ve Yer altı tatlı su kaynaklarının toplamına denir. Yeşil Su Ayak İzi; kullanılabilinen toplam Yağmur sularının toplamına denir. Gri Su Ayak İzi; Su kalitesi standardına dayalı olarak arıtma için kullanılan tatlı su olarak ifade ediliyor. Dolayısıyla su ayak izi kavramı, günümüzde esas baz olarak ele alınmakta ve tüm hesaplamalar bunun çerçevesinde yapılmaktadır. Suyun kaynağına göre ve elde edilişine göre bu sınıflandırma yapılmıştır. Bu sınıflandırma çerçevesinde suyun doğru ve yerinde kullanılmasının, verimin en üst düzeyde sağlanması ve su israfında kaçınılmasının önemini açığa çıkarmaktadır.

Bazı önemli ürünlerin üretiminde kullanılan suyun miktarının hesaplanması önemli sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı ülkelerin ürünler için harcadığı suyun kaynağını ve verim artışının hesabını ona göre yapmaktadır. Buna göre Dünyada Şeker Pancarı ekimi yapılan ülkeler karşılaştırması aşağıdaki gibidir: “Grafikte açıkça görüldüğü gibi, dünyadaki başlıca şeker pancarı üreticisi ülkeler arasında mavi su ayak izi en yüksek olan ülke Türkiye’dir. Tablo şunu göstermektedir; diğer büyük üretici ülkeler iklimlerinin pancar tarımına uygunluğu dolayısıyla üretimin tamamına yakınını yağmur sularından faydalanarak yapmaktayken, Türkiye şeker pancarı üretiminde büyük oranda sulama yöntemlerini uygulamaktadır.” (2)

Bir ürün ekilirken, o ürünün iklim koşulları ve toprağa uyumu iyi hesaplanmalıdır. Yağış, yer altı ve kaynak suları sarfiyatı iyi analiz edilmelidir. Bu suların kullanımından ziyade, yağış ve nem durumu uygun alanlar seçilerek, bu tür ürünler yetiştirilmelidir. Ülkemizde onlarca Ziraat Fakültesi var, binlerce mezunu boş durmaktadır. Bu mühendisler kırsalda görevlendirilerek, iklim, doğal koşullar ve coğrafi bölgeye uyumlu ürün ekimine rehberlik edebilirler. Ve özellikle az su tüketen ürün ekimiyle sorunlar yavaş yavaş çözülebilir. Ve üretici köylü 400-500 metre derinliklerde yer altı suyu aramaktan kurtulur. Obrukların oluşması engellenebilir. Su havzalarımız da kendini toparlayabilir. Bu fakülteler mezunlarını tarımsal kalkınmamız için vermektedirler. Bunların boşta değil, iş başında olmaları tarımsal kalkınmamız için olmazsa olmazlardandır. Böyle bir girişim, ülkemizdeki işsizlik sorununa da kısmen olsa katkı sunar. Ayrıca kırdan şehre göçü de ters çevirebilir.

Yukarda görüldüğü gibi kullanılacak su kaynağını iyi hesaplamak ve ürünün verim artışının sağlanması iyi planlanmalıdır. Yukarıdaki yazının devamında şunlar vurgulanmaktadır: “Buna göre 2019 yılı için Kanada’da kişi başına yıllık 77.201 m³ su düşerken Cezayir’de yalnızca 275 m³, Türkiye’de ise 1.347 m³ su düşmektedir. Dolayısıyla Kanada su zengini, Cezayir su fakiri ve Türkiye su stresi yaşayan ülkeler olarak nitelendirilmektedir.” Bu ve benzeri veriler başka ürünlerin yetiştirilmesinde de mavi su ağırlıklı olarak tüketilmektedir. Bu ise ülkemizin Mavi su kaynağının üzerinde ağır bir baskı oluşturmaktadır.

Bu verilerden hareketle İleride yaşanacak su sıkıntısına ilişkin, sadece Türkiye özelinde küçük bir karşılaştırma yapılacak olursa 2015 yılında Türkiye’de kişi başına düşen yıllık su miktarının 1.422 m³ olduğunu, yalnızca 4 yılda 75 m³ suyun azaldığını görürüz. Dünya ortalamasının 7600 m3 olduğu bilindiğinde Türkiye’deki su miktarının dünya ortalamasının oldukça altında olduğu görünmektedir. 2030 yılında Türkiye’deki bu kişi başı su miktarının 1000 m3’e düşmesi beklenmektedir. Bunlar bile, ülkemizin su sorunu her geçen yıl daha da artarak devam etmektedir. Mevcut kullanılabilinen sularımız artmazken, ülke nüfusu her geçen yıl artmasının yanında mevcut su kaynaklarımız hızlı bir şekilde kirlenmektedir. Kirlenmemesi yönünde etkin tedbirler alınmadığı gibi, sularımızı hızla kirleten maden ocakları, orman kesimleri, sulak alanların hem imara açılması, hem de tahrip edilmesine göz yumulması, işin vahametini daha da artırmaktadır.

Dünyada genel eğilim olarak gelişmiş ülkelerin susuz tarımı, görece az gelişmiş ülkelerin ise sulu tarımı tercih ettiği söylenebilir. Bunda suyun gelecekteki öneminin açık bir şekilde görebilen gelişmiş ülkeler, kısmen de olsa belli tedbirlere başvurmaktadırlar. Ancak bizim gibi ülkelerde ise bu hiç dikkate alınmadan, plansız ve sınırsız su kullanımı üzerinden verim yükseltmeye çalışırlarken, gelecekte çekilecek su sıkıntısının hesabını yapmamaktadırlar.

Susuz tarım; toprağın koşullarına uygun ürünlerin tercih edildiği, küçük ölçekli ürün alımının hedeflendiği, ihtiyaç duyulan suyun ise yağışlardan elde edildiği bir yöntem olarak tanımlanabilir. Ülkemizin de içinde bulunduğu ağırlıklı sulu tarım yöntemini uygulayan ülkeler, tarımsal üretim artışı yaratmak adına muazzam su harcayan, iklimsel risklerden en az etkilenecek şekilde yılda çift mahsulün alındığı ama sürdürülebilir olmaktan uzak, yoğun toprak sömürüsüne dayanan bu yöntemi gerek öngörü yoksunluğundan gerekse küresel dayatmalardan kaynaklı benimsemektedir. Bu ise ileriye dönük onarılmaz sorunlar önümüze çıkarabilmektedir.

Bugün su sorununa dair tartışılan suyun ticarileşmesi, su kirliliği, suya ulaşamama, suya dayalı dengesiz üretim gibi sorunların hepsinin dayandığı nokta kapitalizmin aşırı kâr dürtüsüdür. Evsel sular için sıkça kullanılan tasarruflu kullanım kampanyalarına, tarımsal sulama ve sanayide kullanıma tasarruflar dahil edilmediği için olumlu bir sonuç alınmamaktadır. Günümüz teknolojisi tarımsal üretimi daha verimli su kullanacak şekilde düzenleyebilir. Planlı bir ekonomi ve sanayinin projelendirilmesinde su kirliliğinin toplumsal açıdan yaratacağı sonuçları değerlendirebilir. Buna uygun etkin önlemler alabilirler. Daha geç olmadan gerekli tedbirlerle suyun israfı önlenmelidir.

(1)- http://awsassets.wwftr.panda.org/downloads/su_ayak_izi_raporweb.pdf

(2)- http://bilimveaydinlanma.org/su-kaynaklarinin-mevcut-durumu/

Exit mobile version