Getting your Trinity Audio player ready...
|
Güvenlik ve terör uzmanı Abdullah Ağar, “Sonuçta o insanları şu ana kadar zaten istismar etti, yaşamdan koparttı. Yıllardan beri her birine manevi, maddi işkence, devletin iradesine ve otoritesine karşı istismar sürdü. Tam kurtarılma iradesi tecil etmiş, neden katlediyorsun? Katletmenin sana faydası ne? ‘Türkiye Cumhuriyeti ordusu ve özel kuvvetleri dünyanın en zor operasyonunu başardı’ demesinler diye o insanlarımızı hayattan kopardılar. Harekatın gelişmesi sırasında kurtarılmaları ile ilgili irade ortaya çıkınca bunları katlettiler. Muhtemelen bunun talimatı da Kandil’den geldi” dedi.
‘İNSANLIK DIŞI BİR OLAY’
Ağar, IŞİD’le YPG, PKK ve PYD’nin kimyalarının farklı ancak eylem metotlarının aynı olduğunu kaydetti. Örgütlerin kişisel formatlama ile biat kültürü üzerine inşa edildiğini ve kişilerin ulaştırıldığını ifade eden Ağar, şunları söyledi:
“Gerek Bağdadi olsun, gerek şu an onun yerine geçen olsun, gerek PKK’nın başındaki Abdullah Öcalan olsun; bunlar tanrısal sıfatlarla sıfatlandırılmış, ulaştırılmış kişiler ve bunlara biat eden bir kültürle terör üretiyorlar. Birisi etnik kimliği, birisi dini kimliği istismar ediyor. Bu açılardan bakıldığında, kafa kesme veya kafaya kurşun sıkarak infaz etme kültürü kimde var? Aslında PKK’da var. Biz 2014’den sonra kafa kesme ile ilgili temel fotoğrafı DEAŞ’da gördük; ama bu coğrafyada ilk kafa kesen PKK’dır. Nerede? 1991 yılında Cudi’nin güneybatısındaki Meşe Dağı Kurtdağı bölgesinde. PKK bizim evlatlarımızın boğazlarını kesmiştir. O günlerden bugünlere ne yazık ki hep bu tür fotoğraflarla karşı karşıya kalıyoruz. Şimdi bu rehinelerimizi katletme olayı ise, çok daha ötede insanlık dışı bir olay. Çünkü eli bağlı, kolu bağlı, gözü bağlı, biçare. Orada bir köşede bekliyor ve sen tam kurtarılacağı anda o sürecin içerisinde katlediyorsun.”
‘BU BİR OYUN: İKİ ÖRGÜTÜN FORMASYONU AYNI’
Ağar, iki örgütün formasyonunun ve kaynağının aynı olduğunu ifade ederek, “PKK’nın bu şekilde bir sözde demokrasi kahramanı, özgürlük savaşçısı olarak ilan edilmesinin sebebi, DAEŞ’in ortaya koymuş olduğu radikalizmdir. DAEŞ’in ortaya koymuş olduğu radikalizmi desteklemek adına PKK’yı gerekçelendirdiler. Bu bir oyun. Bir terör örgütünün çaresi. Aslında DAEŞ bir şekilde YPG, PKK’yı insanlığın önünde bir demokrasi kahramanı, bir özgürlük savaşçısı olarak ilan etmek üzere kullanıldı. Yani örneğin; PKK da DAEŞ’ın kullanmış olduğu metotları kullandı” dedi.
‘BU GERİ ADIM ATMA, ÖZÜR DİLEME’
DHA’ya konuşan Ağar, 13 Türk vatandaşının Irak’ın kuzeyinde Gara’da şehit edilmesiyle ilgili ABD tarafından yapılan açıklamaya ilişkin de şunları kaydetti:
“‘Eğer’ kelimesi ile örtüşen bir açıklamada bulundular. Bu son derece yaralayıcı. Yani Türkiye’yi bir diğer tarafıyla zan, şüphe altında bırakan bir açıklamaydı. Açıkçası PKK kokuyordu. PKK’nın kaynaklarına, PKK’nın ortaya koymuş olduğu iddiaya uygun bir açıklamaydı. Türkiye buna son derece sert bir tepki gösterdi. Türkiye ne kadar sert tepki gösterirse göstersin, Amerika Birleşik Devletleri gibi bir devlet hele ki, Biden’ın ‘ben kurumsal yapıları işleteceğim, bir devlet nizamı ortaya çıkacak, Trump gibi darmadağınık kendi kafama göre gitmeyeceğim, devletin kuralları ve sistemi işleyecek’ tarzındaki iddialarından sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin böyle ortaya koymuş olduğu açıklamadan geri adım atması, geriye dönmesi bence öyle çok kolay değil. Tabiri caizse, tükürdüğünü yalamaz. Bence Amerika Birleşik Devletleri gerçeği gördü, gerçeğe dair bilgilere ulaştı veya bilgiler önüne kondu. Bununla ilgili bizim tarafımızdan yapılabilecek şeylerle bir kere naaşlar, otopsi raporları ortada ve PKK’lı 2 tane ele geçirilen terörist var; onların ifadeleri ortada. Bu olay, açıklama ilişkileri son derece gerginleştirecek. Böyle bir temel denklemin içerisinde Amerika Birleşik Devletleri açılma olasılığı olan kapıları en baştan kilitlememeyi tercih etmiş de olabilir. Bütün bu sürecin içerisinde açıklama, geri adım atmadır. Üstü örtülü bir özür dileme. Bu bir devlet, bir şirket ya da kişi değil. Bir de batı dünyasında bu tür fotoğraflar çok önemlidir. Biz de özür dileme kanıksanmış bir eylemdir; ama batı dünyasında özür dileme çok büyük bir eylemdir; hele ki devletler safında. Bu bir geri adım atma, üstü örtülü özür dileme.”