Gökkuşağı İle Dile Gelen Sabahattin Ali Gerçekleri

Getting your Trinity Audio player ready...

,

Edremit Körfezi’nin dergisi Gökkuşağı, “Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” söylemi ile yayın hayatını sürdürüyor. Okurlarının desteğiyle bugünlere gelen dergi, geçen sekiz yıl içerisinde birçok ek kitap yayınladı. Her bir ek kitap ile edebiyat dünyamızı zenginleştiren Gökkuşağı, önümüzdeki yıllarda da adından sıkça söz ettirecek gibi duruyor.

İda’nın kültür elçisi olan dergi, Türk edebiyatının unutulmaz ismi Sabahattin Ali’nin yaşamından kesitlerin, Edremit Körfezi’ni konu alan bazı hikâyelerinin ve fotoğraflarının yer aldığı “Sabah Yıldızı” adlı kitabı geçtiğimiz ay yayınladı. Olaylara bakış açısı ile Sabahattin Ali’yi konu edinen birçok eserden farklı olduğunu gösteren Sabah Yıldızı’nı, edebiyatımıza kazandıran derginin sahibi ve genel yayın yönetmeni Burhan Gümüş’ü kutluyorum.

Sevgili okurlarım;  Sabah Yıldızı ile tanışma onuruna ve mutluluğuna erişen ben Kazdağ Çiğdemi olarak kitapta dile getirilen bazı gerçeklikleri sizlerin bilgisine sunmak istiyorum. Kitabın yirminci sayfasında yer alan şu kısmı, olduğu gibi aktarıyorum. Yorum ve takdir sizlerin…

Sabahattin Ali’nin dosyası kapatılır, ancak gerçek nedir? Suç Ali Ertekin’in üzerine mi yıkıldı yoksa başkaları mı öldürdü, bu işte emniyetin parmağı, yeri nedir?  Bu soruya;

Aziz Nesin: “Sabahattin Ali’yi Milli Emniyet öldürtmedi. Kişisel kusurlarının sonucu oldu bu başına gelenler. Devletin yetkili organlarının bir kişiyi öldürmek için tuzak kuracağına inanmıyorum ben” der. (Kemal Bayram-Sabahattin Ali olayı 1978 syf.134)

Nazım Hikmet: “Sabahattin Ali elbette onlardan zekiydi, akıllıydı. Ama onlar sinsi, zalim ve kurnazdı. Ve teşkilatlıydılar. Oysaki Sabahattin hiçbir teşkilata dâhil değildi. Partinin (TKP) çok yakın bir sempatizanıydı ama üyesi değildi. Parti üyesi olsaydı, bu onun hapislere girmesini yahut katledilmesini belki yine önleyemezdi. Lakin o kahrolası faşist provokasyona o kadar kolayca düşmez, bir ormanda kolayca katledilmezdi.” (Nazım Hikmet’in Sabahattin Ali’ye Mektubu, Sanat Emeği. Nisan 1978)

Sizler ile paylaşmak istediğim bir diğer konu da Sabahattin Ali’nin çocukluğunun geçtiği ev. Önce, Sabahattin Ali’nin Edremit’te bir süre yaşadığı evin restore edileceği açıklandı. Sonra evin yıkılıp yeniden yapıldığına tanık olduk. Birçok tartışmayı da beraberinde getiren gelişmeye yönelik, Gökkuşağı şu soruları sormuş: “Acaba bina orijinalliği korunarak yıkılmadan restore edilemez miydi? Ayrıca evinin önündeki meydanla birlikte ‘Değirmen’  hikâyesinin konusu olan, evinin hemen yanındaki Değirmen de kamulaştırıp, restore edilerek müzeye dâhil edilemez miydi?”

Bu sorular ile yetkili kişi ve kuruluşları baş başa bırakıyorum. Umarım her bir soruya dürüstlük, şeffaflık, özü sözü bir olma değerleriyle yanıt verilir.”

Sizce de verilir mi sevgili okurlarım? … Takdir ve yorum yine sizlerin…

Sabahattin Ali, ‘’Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir.’’  ifadelerine yer verdiği Değirmen’de seven bir Çingenenin hikâyesini anlatmıştır. Oldukça etkileyici ve anlamlı olan bu hikâye Sabahattin Ali tarafından 1929 yılında yazılmış. O yıllardan bugüne sevgiye dair böylesine derin bir tanımlama yapıldığını söylemek zor. Bizler de Değirmen’in kahramanı Atmaca gibi sevgimiz uğruna her şeyi göze alabilir miyiz? Bu soru ile de sizleri baş başa bırakıyorum sevgili okurlarım.

Soruların ardından sıra geldi dileyişlere… En önce sizlerin de Sabahattin Ali’yi, Sabahattin Ali yapan asıl şeyin gerçekliği olduğunu vurgulayan Sabah Yıldızı ile tanışmanızı diliyorum. Bizler de,  toplumcu gerçekçi edebiyatının en önemli öncülerinden biri olan Sabahattin Ali’ye tıpkı dergimiz gibi sahip çıkabilelim.  Yaşamımızın her alanında gerçekçi olabilelim.

“Yerinde bir cevap, keskin bir nükte bütün hakikatlere bedeldi.” (Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan)

 

 

 

Exit mobile version