Getting your Trinity Audio player ready...
|
Bugün 12 Eylül darbesinin ardından Milli Güvenlik Konseyi tarafından henüz 17 yaşındayken yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’in katledilişinin 40’ıncı yılı. Öldürüldüğü 13 Aralık 1980 tarihinden bu yana hâlâ anılmaya devam eden Erdal Eren’in adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesi ise sürüyor.
‘’Çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum… Mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur’’ sözleriyle son mektubunda verdiği devrimci mücadeleyi anlatan Eren’in arkadaşları, BirGün’e konuştu.
Erdal Eren’le aynı dönem liseli gençlik mücadelesinde yer alan arkadaşı Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, ‘’Erdal Eren’in idamının üzerinden 40 yıl geçti ve biz bu 40 yılda Erdal’la birlikte yaşamdan koparılan devrimcileri, mücadele insanlarını gelecek kuşaklara devrettikleri değerler mirasını ve bugünün görev ve sorumluluklarıyla andık’’ dedi. Erdal Eren’in nasıl bir insan olduğunun kendisine sık sık sorulduğunu söyleyen Gürkan, onu ‘’Yargılama ve infaz sürecine gelene kadar mütevazı, günlük görevlerini titizlikle yerine getiren bir gençti. Dönemin bir özelliği olarak aynı zamanda grevlerle birleşen halk direnişleri ve yükselen gençlik hareketlerinin öne attığı bir devrimci gençlerden birisiydi’’ diyerek anlattı.
GERİ ADIM ATMADI
‘’Erdal üyesi olduğumuz Ankara Ortaöğrenimliler Derneği’nde (ANOD), yöneticiydi ve görev alanı benim de öğrenci olduğum Dikmen-Çankaya bölgesiydi’’ diyen Gürkan, şunları dile getirdi: ‘’Nasıl titiz ve disiplinli bir devrimci genç olduğuna Maraş Katliamı’nı protesto boykotlarında, Milliyetçi Cephe hükümetinin baskılarına ve sıkıyönetim uygularına karşı örgütlenen boykot, forum, yürüyüş gibi eylemlerin örgütlenmesinde bizzat tanık olmuştuk. Aynı dönem Mamak Askeri Cezaevi’nin insanlık dışı uygulamalarına, işkencelerine maruz kaldık ve Erdal’ın sahada disiplinine, titizliğine olduğu gibi işkenceler karşısında kararlılığı ile direncine tanıklık ettik. Nitekim idam sehpasında, öncellerinden aldığı cesaret mirasını gelecek kuşaklara aktaracak tutumu almaktan geri durmadı. Biz Erdal Eren’i, kendisinin yargılanma konusu olan polisin vurduktan sonra işkenceyle katlettiği Sinan Suner ve Erdal’ın idamını protesto eyleminde öldürülen Ercan Koca ile birlikte anarız. Sinan’dan bayrağı Erdal, Erdal’dan Ercan almıştır. Mücadelenin kesintisiz süreceğinin de bir göstergesidir.’’
FAŞİZM AKP’YLE SÜRÜYOR
Gürkan, Erdal Eren gibi onlarca devrimciyi idam sehpasında, yüzbinlerce insanı işkencehanelerde katleden, cezaevleri ve kesintisiz işkenceyle sınayan 12 Eylül rejiminin saldırganlığının kaynağının sermaye programı olduğuna dikkat çekti. Gürkan, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Onca idam sehpaları, işkence tezgâhları bu yolda kurulmuş, toplumu sindirmenin, karşılaşabilecekleri direnci kırmanın bir yöntemi olarak dizginsiz bir şiddet ve baskı uygulandı. Bugün AKP iktidarı da 12 Eylül rejiminin arada işçi sınıfı ve emek mücadelesinin ivmesinin yükselmesiyle kesintiye uğrayan sermaye programının devamcısı, bu politikaların uygulanabilmesinin koşullarını sağlayacak politikaların sahibi ve uygulayıcısı. İktidarın, tek adam yönetiminin sınırlarını genişleterek faşist bir siyasal rejim hedefi bu amaçlarla birleşmektedir. Dünden bugüne devraldığımız mücadele geleneği, işçi sınıfı davasına bağlılık, halkına olan sevgi ve inanç, zulmün karşısında direnç ve kararlılık mirasını geleceğe aktarma söz ve sorumluluğu ile Erdal, Sinan ve Ercan şahsında aramızdan koparılan tüm devrimcileri saygıyla anıyorum.’’
***
Sinan, Erdal ve Ercan…
Erdal Eren, 1962’nin Mart ayında Giresun’da dünyaya geldi. 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkûm edilen Eren, Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisiydi. Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Sinan Suner, 30 Ocak 1980 tarihinde MHP’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürüldü.
Erdal Eren, Suner’in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980’de gerçekleştirilen gösteride gözaltına alınan 24 kişiden biriydi. Gösteri esnasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklandı ve yargılanarak idama mahkûm edildi. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararın ardından 13 Aralık 1980’de yaşı büyütülerek Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde infaz edildi. Arkadaşı Ercan Koca ise Erdal Eren’in idamına tepkisini pankart asarak göstermek isterken gözaltına alınıp maruz kaldığı işkenceler yüzünden hayatını kaybetti.
****
Yaptığı her işte çok titizdi
Gürkan, Erdal Eren ile bir anısını şu sözlerle aktardı: ‘’Maraş Katliamı’nın protesto eylemiydi, boykot kararı almıştık. Eylemin örgütlenme aşamasında Erdal sürekli görevli olduğu okullardaydı. Şimdi hatırlıyorum da el ilanları nasıl dağıtılacak, sloganlar, çağrılar ne olacak, neyi öne çıkaracağız, sınıfların boşaltılma çağrısına hangi kattan başlanacak, kısa forumda kimler konuşma yapacak ve eylemin konuşmalar dahil ne kadar sürede tamamlanacağı gibi konularda çok ayrıntılı tartışmalar yürütmüştük. Tüm siyasi çevrelerle ortak yapılan bu boykot eylemi tam katılımla sonuçlanmıştı. Bu deneyimde de görüldüğü üzere Erdal yaptığı işte çok titizdi.’’