BİR Araştırma şirketinin İstanbulluların Kanal İstanbul Projesine yaklaşımlarının sayısal tablosunu ortaya çıkaran araştırmasına göre İstanbulluların yüzde 49,3’ü kanala karşı.
Buna karşılık projeyi destekleyenlerin oranı ise yüzde 35,8 düzeyinde.
Demek ki İstanbulluların yüzde 14,9’u hâlâ bu konuda fikir sahibi değil.
***
O ZAMAN Çılgın Projenin açık seçik ortada olan gerçeklerini hatırlayalım:
Bilim adamları projenin İstanbul, Trakya havzası ve Marmara bölgesi için Marmara denizindeki fay hatlarını tetikleyerek büyük bir deprem riskine neden olacağından, iklim değişikliğine, Trakya’daki sulak alanların kuruyacağına, ormanların, tarım alanlarının yok olacağına kadar çok sayıda çevresel ve yanı sıra sosyal zararlarına ilişkin sürekli uyarılar yapıyor.
Aslında bunları görmek için bilim adamı olmaya gerek yok.
Kanal boyunca şimdiden yandaşlara, Arap sermayesine yeni bir rant alanı daha yaratılmaya çalışıldığını görememek de mümkün değil…
Bir başka gerçek ise projenin orijininin 1950 yılanda ABD tarafından yaratıldığı…
ABD’nin Romanya Köstence’de bir deniz üssü var. Ayrıca Bulgaristan’ın Burgaz sahillerinde de yine bir deniz üssü kurması görüşmeleri çoktandır gündemde.
En vahim olan olgu ise öteden beri Karadeniz’de gözü olan ABD’nin Trabzon’da da bir üs kurma projesi…
ABD açısından Kanal İstanbul Karadeniz’i bir Amerikan gölü haline getirme projesinin en önemli ayağı…
Bunlar ne demek?
Rusya böyle bir yapılanmadan mutlaka rahatsızlık duyacağı için Karadeniz’de bir Amerikan-Rus siyasi hatta silahlı çatışma olasılığı doğması ve Türkiye’nin başına yeni bir dert eklenmesi demek…
Bu da ne demek?
Amerikan savaş gemilerinin kanalı diledikleri gibi kullanması ve böylece Montreux Boğazlar Anlaşmasının artık hükmünün ortadan kalkması demek…
İşin bir başka boyutu da iktidarın toplumu aldatmak için uydurduğu yalan senaryo…
Kullanım ömrünün yüz yıl olacağı, yapımının beş yılda tamamlanacağı, maliyetinin 75 milyar lirayı bulacağı açıklanan kanaldan yılda sekiz milyar dolarlık bir gelir elde edilecekmiş.
Bu da insanın aklına İsmet Paşa’nın o ünlü sözünü akla getiriyor.
Hadi canım sende…
Süveyş Kanalı yılda dört milyar dolar, Panama kanalı ise yılda 1,5 milyar dolar gelir yaratırken, Kanal İstanbul’dan yılda sekiz milyar dolarlık gelir sağlanacakmış!!!!
Kaldı ki en dar yeri Anadolu ve Rumeli Hisarı arasında 750 metre olan İstanbul Boğazından 3 bin 400 dolar vererek geçen gemiler neden 100 bin dolar ödeyerek hem de genişliği 145 metre olan kanalı trafik sorunları da yaşayarak geçsinler acaba?
Sadece maliyet bedeli ile kalmayacak, bakım ve hizmet giderleri de devlet hazinesine yük olacak.
“Kanal İstanbul benim hayâlim” diyor
Onun kirada oturduğu gecekonduyu maziye gömüp, saraylar, oğullarına gemicik filoları kurmaya varana kadar yıllardır bitip tükenmek bilmeyen hayâllerini gerçekleştirmesi için Türk ulusu hem yorgun düştü hem de yoksulluğa gark oldu.
***
BİZİM de bir hayâlimiz var:
Mazisine geri dönüşünü görmek…
***
ŞİMDİ gelelim olayın sosyal boyutuna, araştırma şirketinin yaptığı anketin sonuçlarına…
Resim bu kadar netken projeye karşı olanların oranı olan yüzde 49,3 ile yüzde 35,8 düzeyindeki destekçilerin oranı arasındaki fark çok daha büyük olmalıydı.
Cehaletin ve bilinçsizliğin ölçüsüdür bu aynı zamanda.
Yine de her ne koşulda olursa olsun reislerinin peşinde gitmelerine alışkın olduğumuz AKP’lilerin yüzde 12,7’sinin particiliği bir yana bırakıp, karşı tavır almaları “Çıkmadık canda hâlâ umut vardır” özdeyişini hatırlatıyor sanki…
Bir başka ilginç nokta ise anketi yanıtlayan CHP’lilerin yüzde 19,5’inin hem CHP’liyim diyerek, hem de kanalın İstanbul için büyük bir felakete yol açacağını her ortamda duyurmaya çalışan, projenin uygulanmaması için canla başla mücadele veren Ekrem İmamoğlu’na karşı rantiyecilerin yanında yer almaları…
Bu İmamoğlu’na ihanettir, verdiği mücadeleyi sabote etmektir.
Yazıklar olsun böyle CHP’liliğe…
Yorumlar kapalı.