Getting your Trinity Audio player ready... |
Bugün, Türkiye toplumu, çağdışı gerici bir karşı devrim ortamını yaşamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde daha önce tecrübe edilmediği şekilde adaletsizlik, haksızlık ve hukuksuzluk söz konusudur. Özgürlükler ağır bir saldırı altındadır.Son yıllarda üretilen yanlış politikalar sonucu Türkiye’nin bağımsızlığı tehdit altındadır ve biriken ciddi sorunlar karşısında bir yol ayrımına gelinmiştir.
Türkiye’nin siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel tüm yapılarının ve kurumlarının köhneleştiği, yozlaştırıldığı, çürütüldüğü ve işlevlerini yerine getiremez hale geldiği düşüncesi toplumda yaygınlaşmaktadır.
Yaklaşık altmış yıldır, devrimcilerin cılız itirazlarına rağmen zaafa uğratılan, sınırları “misak-ı milli” kavramıyla belirlenen “ulus devlet” şimdi topyekûn bir saldırıyla karşı karşıyadır. Yok edilme tehdidi altındadır.
Tüm yurtseverlerin buluşacağı bir ‘’Demokratik Direniş’’ hareketinin; örgütlü ve üretken bir biçimde yapılabilmesi için güçbirliğini düşünenlerin, Kuvayı Milliye ruhuyla, akılcı strateji ve taktiklerle bir araya gelmesi gerekmektedir.
Özgürlükleri teminat altına alacak yeni bir anayasa ve temel yasaların yapılması; yönetimin adem-i merkeziyetçi yönetim anlayışa uygun bir şekilde yeniden yapılandırılması, istikrarlı ve verimli bir ekonomik düzenin kurulması, siyasal yozlaşma ve çürümenin önlenmesi, vergi adaletinin sağlanması, eğitim, sağlık, ve sosyal güvenlik alanlarında köklü reformların yapılması gibi konularda toplumsal mutabakat sağlanmalı, haksız kazanç alanları daraltılıp, fırsat eşitliğini sağlayacak etik kurallar ve müeyyideleri içselleştirilmelidir.
Toplumdaki bu yaygın yenilenme ve değişim talebinin öncülüğünü üstlenebilecek siyasi hareketin, bunu başarabilmek için öncelikle kendini yenilemesi, güncel, evrensel ve akılcı çözümleri uygulayabilecek insan kaynaklarını hazırlayıp, halktan destek alması gerekmektedir.
Günümüz Türkiye’sinde sol, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ideallerine sıkı sıkıya sarılmalı, geride bıraktığımız yüzyılda dünyada ve Türkiye’de edinilen deneyimler ışığında bu ideallere ulaşmak için yararlanacağı araçları yenilemelidir.
Solun savunduğu demokrasi; başta seçme, seçilme, ifade ve örgütlenme olmak üzere, bireyin temel hak ve özgürlüklerini temin eden özgürlükçü ve çoğulcu bir düzendir.
CHP bugün bir kimlik bunalımı yaşamaktadır. Bu bunalım, sosyal demokrat seçmen tabanında da güvensizliğe yol açmaktadır. Özellikle tabandan zirveye doğru her kademede, liyakati ve güvenirliliği ile toplumsal karşılığı olan parti üyelerinin seçilme ve katılımcı siyaset oluşturma süreçleri tamamlanmadıkça bunalımdan çıkılacak gibi görünmemektedir. CHP Yönetimi yönünü Ulu Önder’in işaret ettiği çağdaş uygarlığa çevirmedikçe iktidar şansını elde etmesi zordur. CHP yönetimleri değişim adı altında Yeni CHP tanımını kullanırken, CHP’de liyakat ve emek dışlanmıştır. Parti emekçileri ötekileştirilmiştir. En önemlisi de CHP dönüştürülerek başkalaştırılmıştır.
Siyasetin en önde gelen unsuru güvendir. Parti siyasetine ve yönetimine güven yoksa seçmenden oy alma ve iktidara gelme olasılığı yoktur.
22 Mayıs 2010 olağanüstü kurultayında Sayın Kılıçdaroğlu, genel başkan olduğu kongrede parti içi demokrasi sözü vermiştir ancak tüzük demokratikleştirilmediği gibi, tüzük kurultaylarında genel ve yerel seçimlerindeki aday belirleme yöntemleri ucu açık konuma getirilmiştir.
CHP’de bugün tam bir oligarşik düzen diğer deyişle, tam bir Genel Başkan egemenliği vardır. Partide her şeyi Genel Başkan belirlemektedir. CHP’deki yönetsel kurumlar şeklen var ama işlevsizdir.
Bir göreve gelme konusunda; seçtim sizi, seçtireceksiniz beni; seçtiniz bizi, seçtireceğiz sizi; kısacası, seç beni, seçeyim seni durumu söz konusudur.
Bu nedenle partide demokratik değişim için bir direniş hareketi gereklidir.
Bu kapsamda, çözüm önerilerimizi parti tabanına aktarma, nasıl bir CHP ve nasıl bir yönetim sorularına yanıt arama, öncelikli olarak illerde sağlıklı bir örgütlenmeye gidilmesi için özel bir çalışma gerekmektedir.
Türkiye’yi yenilemeyi hedefleyen CHP bu işe kendisinden başlamak zorundadır.
Teokratik, faşizt düzeni önlemenin tek yolu, halkın demokrasi için örgütlenmesidir.
CHP, bu dönemde yepyeni bir siyaset anlayışı geliştirerek, deneyimli kadroları ve örgütüyle Türkiye’nin önünü açacak demokratik çözümleri kamuoyu ile paylaşmalıdır. Bunun için de ivedilikle kendi düşünce ve inançlarını yüreklice savunabilen, sosyal demokrasi ideolojisine inanmış, özgüvenli insanları bir araya getirmeli, sağlam ve sağlıklı bir yapı oluşturmalıdır.
Her şeye rağmen CHP, tüzük ve programında yazıldığı gibi, sosyal demokrat bir olabilirse, sosyal Demokrat program ve çözüm projeleri ile halka giderse, iktidar olmaya talip olursa halktan destek alabilir. İktidar olabilir.
Eğer bu sorumluluğu tam anlamıyla yerine getirmek istiyorsak, öncelikle alışılagelmiş düşünce kalıplarını ve davranışları bir yana koymak durumundayız. Artık başkalarını ve sistemi kötüleyerek, sorumluluğu başkalarına yükleyerek, alıştığımız şekilde düşünmeye ve davranmaya devam ederek bir yere gidemeyeceğimizi hepimiz anlamalıyız.
CHP yönetim kadrosunu ve inançlı partililerini birlikte çözüm üretmeye çağırıyoruz.
Ülkemizi içine düştüğü bunalımdan kurtarmak, kitleleri olası tehlikelere karşı uyarmak, sol bir politikayla Türkiye’yi hak ettiği ufuklara taşımak, Sosyal Demokrat CHP’yi bu sürecin lokomotifi yapmak için “yeni bir sosyal demokrat program hazırlanmalıdır” sloganıyla yola çıkıyoruz.
SOSYAL DEMOKRAT CHP, Türkiye’de özgürlükçü ve çoğulcu düzenin bir daha geri dönülmemek üzere yerleştirilmesi mücadelesinin öncülüğünü üstlenecektir. Bireyin temel hak ve özgürlüklerini savunacak bir anayasa ve hukuk düzeni; her türlü siyasi yasağın kalkması; başta ifade ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere tüm siyasal ve sendikal hakların yasal güvencelere kavuşturulması ve siyasal katılımın yaygınlaştırılması. Bunlar ancak Sosyal Demokrat CHP iktidarının başarabileceği siyasi hedeflerdir.
SOSYAL DEMOKRAT CHP, Türkiye’de çağdışı gericilikle ve muhafazakârlıkla mücadele edecek, Türkiye halkını oluşturan farklı etnik ve kültürel gruplarının kardeşçe yan yana ve barış içinde yaşamalarını sağlayacak, insani değerlere bağlı tek güç olacaktır.
SOSYAL DEMOKRAT CHP, Türkiye’yi yeniden laik demokrasi çizgisine taşıyacak ve laik düzeni sağlam temellere oturtacaktır. Gerici, muhafazakâr, sağcı politikacılar topluma herkesin rahatça “ben Müslümanım” diyebileceği bir Türkiye vaat edebilirler. Herkesin rahatça “ben insanım”, diyebileceği ve bu yüzden baskı ve zulüm görmeyeceği bir Türkiye’yi ancak gerçek anlamda bir Sosyal Demokrat CHP iktidarı gerçekleştirebilir.
Toplumumuzda sosyal adalete şimdi her zamandan daha çok gereksinim bulunmaktadır. Toplumdaki eşitlik, adalet ve dayanışma talebine cevap vermek; toplumsal ya da doğuştan gelen nedenlerle dezavantajlı durumda olan toplum kesimlerine, yoksul ve güçsüzlere destek olmak; toplumda fırsat eşitliğini sağlamak ancak gerçek anlamda bir Sosyal Demokrat iktidar ile mümkündür ve CHP buna hazırlanmalıdır.
Bütün vatandaşlarımızın kendilerine düşeni yapmaları halinde çok farklı “Yepyeni bir Türkiye’nin” ortaya çıkacağını düşünüyoruz.
Demokrasiyi, barışı, adaleti ve zenginliği doyasıya yaşadığımız ve paylaştığımız güçlü bir Türkiye için el ele.