Getting your Trinity Audio player ready... |
COVID-19 salgını önlenemiyor.
Önlem diye alınan akıl ve mantık dışı uygulamalar karmaşası arasında Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı ölüm ve vaka sayıları her gün biraz daha tırmanıyor.
Üstelik, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu önceki gün İstanbul’daki ölüm sayısının Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye geneline ilişkin olarak açıkladığı rakamlardan 50 kişi daha fazla olduğunu duyurdu.
Başta büyük kentler olmak üzere, bütün yerleşim birimlerinden benzer haberler geliyor.
Hastahanelerden, tıp adamlarından yapılan duyurular hep aynı türden…
Birileri aşı üretse diye, Çin’den, Amerika’dan, Rusya’dan, Almanya’dan şuradan, buradan aşı gelsin diye bekliyoruz.
Salgın giderek tırmanıyor, aşı üretiliyor, aşı geliyor, gelecek diye oyalanıyoruz.
Daha çoook bekleriz…
Somali’nin IMF’ye olan borcunu ödeyen devletimizin, yurtdışından satın alınan ilaçların borcunu ödeyemediği için yabancı ilaç firmalarının Türkiye’ye ilaç satmakta isteksiz davrandığı aksi ispat edilemeyen yaygın bir söylenti…
*
Atatürk’ün ilk sağlık bakanı Dr. Refik Saydam tarafından 27 Mayıs 1928 yılında kurulup, o yıllarda Fransa, İngiltere ve Amerika’ya çiçek aşısı ihraç eden…
1938 Ağustosunda eşsiz önderimiz hayatta iken Çin’e Kolera aşısı satan…
1940 yılında yine Çin’de, Mısır ve Bulgaristan’da yayılan kolera salgınının önünü kesen aşıları gönderen…
1990’li yıllarda Tifo, Dizanteri, Kolera, Veba, Meningokok, Stafilokok, Boğmaca, Brusella, Oral BCG, İntradermal, BCG, Difteri, Tetanos, Kızıl, Alüminyum presipiteli karma aşılar, Lekeli humma, Kuduz, Çiçek, Grip aşısı üreten Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü artık yok…
Enstitü AKP iktidarı tarafından Atatürk döneminde kurulan ya da Atatürk’ün adını taşıyan bütün hizmet kurumlarına yapılan katliamın kurbanlarından biri olarak 2 Kasım 2011 tarihinde kapatıldı.
Kurumun ilaç, aşı üretiminde kullanılan cihazları çürümeye terkedildi.
*
REFİK Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünün dünya çapında önemli bir kurum iken kapatılması ülkeye, ulusa, insanlığa ihanet değilse nedir?
Enstitü kapatılırken o günlerde neden muhalefet ve kamuoyu gerekli tepkiyi göstermedi ve neden konuya duyarsızlıkları hâlâ sürüp gidiyor?
Yok muydu bunun hesabını sorabilecek bir makam?
AKP iktidarının öteki Atatürk dönemi eserleri gibi böylesine önemli bir kurumu kapatmasının mantıki, akla yatkın, inandırıcı bir açıklanası var mıdır?
Enstitüsünün kapatılması kararını hangi vicdanı kara Uzman(!) vermiştir?
Nedir bu adamların bu ülkeden, bu gariban ulustan alıp veremedikleri?