Getting your Trinity Audio player ready... |
Balya ve Köyleri Ekoloji ve Çevre Platformu, bütün kamuoyunu basın açıklamasına davet etti. Balya ilçemize bağlı Koyuneri Köyü’ne ait tarım alanları ve çevresi bir felakete sürükleniyor. Fransızlardan kalan maden atıklarına halen daha bir çözüm bulunamadı. Bu çevre kirliliği Manyas Gölü’nü de kapsayacak kadar yayılmış durumdadır. Bütün bölge tehdit altındadır. Adeta toprak ağlıyor. Bu durumun ciddiyetinin farkına varan herkes, platformun davetine kayıtsız kalamazdı.
Çevre dostları, 12 Kasım Perşembe günü İvrindi’de bir araya geldi. Balya ve Köyleri Ekoloji ve Çevre Platformu’nun, haklı olduğu davada yalnız olmadığını gördük. Dava öncesi gerçekleştirilen basın açıklamasında söz alan herkesin, doğa talanına karşı yürütülen mücadelede oldukça kararlı olduğuna tanık olduk. Orada bulunan hiç kimse maden faaliyetleri nedeni ile Balya’nın ormanlık alanlarının kuruduğuna, havasının ve toprağının zehirlenmiş olduğuna inanmak istemiyordu.
Platform adına konuşan Ümmühan Alkan, Fransız sermayeli maden şirketinin geride bıraktığı milyonlarca ton atığın çevreye saçtığı zehrin etkisini görülebilir, koklanabilir bir biçimde sürdürdüğünü vurguladı. Balıkesir Valiliği’nin, kabul edilemez bu durum karşısında hiçbir çözüm üretmediğini söyledi. Balya ve köylerinin kalkınması için bir şey yapılmadığı gibi çevre felaketine yol açan faaliyetlerinde durdurulmadığını belirtti. Çalışmalarına 2011’den beri devam eden Metehan Madencilik ’in, Koyuneri Köyü’ne verdiği zararları anlattı.
Koyuneri Köyü’nde çevre felaketine yol açan Metehan Madencilik ’ten, köy tarım alanlarının korunması için Ziraat Mühendisi Bilirkişinin kuşaklama önerisinin derhal yapılmasını istediklerini kamuoyunun bilgisine sunan Alkan; ‘’Derenin ıslah projesi DSİ’ye proje sunularak madenci şirket tarafından yapılması gerekiyor.’’ dedi. Balya Belediye Başkanlığı mülkiyetindeki tarlada bulunan ve maden şirketinin hafriyatla kapattığı Gölcük Gölü üstü açılarak o bölgede göl varlığının muhafaza edilmesinin bir zorunluluk olduğuna işaret etti.
Sevgili Ümmühan hanım ve davacı Av. Emine Aygören ile daha önce tanışmamıştım. Söz konusu doğa ve yaşadığımız bölgeydi. O nedenle bunun hiçbir önemi yoktu. Dava günü, mücadelenin birleştirici gücü bizi buluşturdu. Onların köylerine nasıl sahip çıktığını gördüm. Her şeyin sonunda kazanılacağına olan inancım arttı. Balya’nın yanında olan herkes ile gurur duydum. Hep birlikte topraklarımızı tehdit eden maden faaliyetlilerine hayır dedik.
Biz doğa savunuları, Nazım’ın ‘’Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak’’ sözünü yaşatanlarız. Kuvayi Millîye şehri Balıkesir’imizin hangi cennet köşesinde bir doğa katliamı gerçekleşiyorsa tepkimizi hiç tereddüt etmeden gösteririz. Nerede Çevresel Etki Değerlendirmesi toplantısı olsa orada bulunmak için seferber oluruz. Sesimizi duyurmak için eylemlerimizi yaparız. Asla umutsuzluğa kapılmayız. Ülkemizdeki diğer çevre mücadelelerinden güç almaktayız.
Perşembe günü İvrindi’de gördüğüm umut verici manzara sizlere anlatmaya çalıştığım dayanışma ile birebir örtüşüyordu. Bunu basın açıklamasında sırasıyla söz alan Bandırma Ekoloji Platformu’ndan Ali Gün, Güney Marmara Dayanışması’ndan Erol Yıldız, Burhaniye Çevre Platformu’ndan Süleyman Eryılmaz, gazeteci ve radyocu Osman Yurdusev ve Orhanlar Köyü’nü temsilen konuşan Sabahattin Altıparmak kanıtladı. Her bir konuşmacı, Balya’yı zehirlemeye devam eden madencilik faaliyetlerinin sona erdirilmesi konusunda hem fikirdi. O gün, Balıkesir’deki çevre mücadelesi daha da güçlendi. İnanıyorum ki bu güç ile bütün zorlukların üstesinden geleceğiz. Kazanan Balya olacaktır. Kazdağları, Kapıdağ, Madra olacaktır. Metehan Madencilik olmak üzere diğer madenci şirketler, topraklarımızı terk edecektir. Sevgili okurlarım buna sizler de inanın. Ve hiç vakit kaybetmeden çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakmak için yaşamı, doğayı, topraklarımızı savunun. Unutmayınız ki; ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ‘’Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez.’’