Getting your Trinity Audio player ready... |
Erzincan Eğitim Enstitüsünde 1975-76 eğitim-öğretim yılında okula başladığım dönemde MC. Hükümeti iş başındaydı. Ve doğal olarak okul idareleri de sağ eğilimli idiler. Hata bizim okulumuzda MHP kökenli bir Müdür yardımcısı vardı. Okuldaki öğrenci dağılımı ise sağ kökenli ağırlıklı idi. Bunların içinde ise ÜGD’li faşist militanlar ise başı çekiyordu.
Ben dar maddi imkânsızlıklardan dolayı yatılı okumayı tercih etmiştim. Ancak gerek MC Hükümetinin icraatları, gerek okul idaresinin baskıları, Faşist militanların sözlü sataşmaları ve saldırı girişimleri, demokrat, sol eğilimli öğrencilerin eğitim görme hakkını engelleyici bir noktaya gelmiş ve hatta can güvenliğimiz bile kalmamıştı.
Bizde bu eğitim görme hakkı ve can güvenliğimizden dolayı kendi aramızda imza toplayıp Başbakan’a, Cumhurbaşkanı’na, İçişleri Bakanı’na ve Meclis Başkanına dilekçe vermiştik. Ama bu başvuru talebimiz ve imzacı isimler bir şekilde okuldaki faşist militanlara kadar ulaştırılmıştı. Bu bilgiyi alan bu militanlar 1976 Şubatında ilk saldırılarını yatakhanede biz uyurken yapmışlardı. Muştalı bıçaklı saldırı sonrası yaralanmamıza rağmen birde sorguya başlamışlardı. Neden dilekçe verdiğimizi? Kimin bu işte öncülük ettiğini? vs. vs. Polis sorgusu gibi.
Asıl sıkıntıları ise, bizim yakamıza taktığımız Atatürk’ün Kocatepe’ye çıkışını sembolize eden Rozeti olmuştu. Onlara göre bu Rozetin altında asıl Sovyetler Birliğinin Kurucusu Lenin olduğu idi. Biz aslında Atatürk’ün bu rozetini Lenin’in böyle benzerlikte rozeti olduğundan takmışız iddiasında bulunuyorlardı. Ve asıl sıkıntıları ise Atatürk’ün bu rozetini takmamızdanmış. O rozeti takmamamız konusunda da tehditlerde bulunuyorlardı. Kısaca o yıllarda Faşist mihrakların Atatürk rozetine bile tahammülleri yoktu. Ama şimdi herkesten daha çok Atatürkçü olmuşlar.
O olayda biz yaşadığımız saldırıyı okul Müdür yardımcısına anında ilettiğimizde ise, oda gelip o saldırganların yanında bize saldırmaya çalışmıştı. Bunun üzerine bizde kaçmaya çalıştığımızda ise, dış kapıların kilitli olduğunu gördük. Bizde nöbetçi odasının penceresinde atlayarak polise gitmiştik. Biz daha karakolda iken polisler, bize saldıran saldırganları hastaneye götürerek darp raporu aldırmışlar. Asıl onları bizim hakkımızda şikâyetçi olmalarını da polisler sağlamıştı. Saldırıya uğrayan bizken, “saldıranlar” durumuna düşürülmüştük. Bu düzenlemenin sonucunda hepimiz tutuklanmıştık.
Tahliye olduktan sonrada zaten yatılı kalmanın koşulları can güvenliğim açısından yurdu terk etmek zorunda kaldım. Üstüne üstlük birde okul idaresi 1 ay okuldan uzaklaştırma cezası ile cezalandırmıştı. Ve taktığımız Atatürk rozeti o dönem faşist militanları çıldırtıyordu. Ondan duydukları rahatsızlığı her fırsatta ortaya konuşarak dışa vuruyorlardı. Yani o Rozetteki Atatürk değil de Lenin’miş diye, bizde bunu bilerek Atatürk Rozetini Lenin’e kılıf yaparak taktığımızı iddia ediyorlardı. Ki Lenin Kurtuluş Savaşında Türkiye’ye ve de Atatürk’e en büyük yardımı sağlamış bir Devrimci Liderdi. Zaten Faşizmde özü gereği Devrim düşmanıdır. Onlar her tür devrime karşılar. Atatürk’ün Devrimci atılımları da doğal olarak onları rahatsız ediyor. Atatürk’e olan düşmanlıklarını Lenin’e kin kusarak dışa vurmuş oluyorlardı. Onun için de bizim o rozeti takmamız onları hep o dönem rahatsız etmişti. Atatürk bu ülkenin kurtuluşu için büyük çaba göstermiş. Ona liderlik etmiş ve yeniden inşası için büyük atılımlar, yenilikler yapmış. Birçok Devrimci atılım gerçekleştirmiş, Ülkeyi karanlıktan kurtarıp aydınlığa çıkarmış bir liderdir. Ona tahammülleri olmayanlar ise bugün asıl sahte sahiplenmeyi bugünlerde onlar yapıyorlar. Kendi gerici emellerini, Atatürkçü geçinerek gizlemeye çalışıyorlar.
Ek alanı