Getting your Trinity Audio player ready... |
DEĞERLİ dostlarım; dün gördüğüm ve kolay kolay unutamayacağım bir görüntüyü sizlerle paylaşıp, paylaşmamak konusunda derin bir ikilem yaşadım.
Biraz insani duygu taşıyan herkesin yüreğini yakacak olan bir görüntü…
Kimsenin o iç acısını yaşamaması için, üzülmemesi için hiç yazmayacak, paylaşmayacaktım.
Sonra düşündüm ki, insanlar hiç bilmemektense bilsinler daha iyi..
Aslında görüntü artık günümüzün bir klasiği, ama çok daha farklı, çok daha iç burkucu gözüktü gözüme…
Sokak kaldırımının önünde bir çöp konteynırı…
Oldukça yaşlı bir kadın, bir nine, konteynırın önüne oturmuş içinden çıkardığı muhtemelen lokanta artıklarını kaldırım taşlarının üstüne sermiş, gelip geçenlerin ayakları arasında adeta kendine bir ziyafet sofrası kurmuş gibi karnını doyurmaya çalışıyor.
Yanından gelip geçenler arasında sanki doğal olan bir şeyle karşılaşmışlar gibi bakıp geçenler çoğunlukta…
Aralarında üzüntülerini, o ihtiyarın böyle bir yaşama mahkûm olmasına neden olanlara öfkelerini dile getirenler de var.
O görüntü bir anda sarayın resepsiyon menüsünü getirdi aklıma:
Chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie, liçi meyvesi eşliğinde efuli, starex meyvesi eşliğinde aloevera, orman meyveli special, bahçe naneli limonata, taze Sıkılmış portakal, taze sıkılmış greyfurt, taze sıkılmış havuç, taze sıkılmış elma…
Pataşur içerisinde çerkez tavuğu, zencefilli somonlu suşi, tartalet içerisinde Antakya usulü humus, susamlı levrek simidi, Aydın usulü kuzu çöp şiş…
Gözlerimin önünden plajda, saunada nargile sefası yapan, hiçbir iş yapmadan ATM kartları ile bankalardan maaş çeken ve kendileri için 40 milyar dolar harcandığı açıklanan Suriyeliler geçiyor.
Gözlerimin önünden Somali’nin dış borcunu hükumetimizin ödediğini duyuran gazeteler geçiyor.
Aklımdan devletin ödediği maaşların toplamının kat kat üstünde servet sahibi olma sihirbazlığı(!), gemicik filoları, hayırsever(!) dini vakıflar, okçuluk vakıfları geçiyor.
Aklımdan Malatya’da bir günde 300 tesisin açılışı törenleri, halkı meydanlara toplayıp onlara çay paketleri atılışı geçiyor.
Öylece dalıp gidiyorum…
Aklımdan çocuğunun istediği pantolonu alamadığı için intihar eden asgari ücretle çalışan baba geçiyor…
Bu bir rüya mı böyle…
Ol deyince olduran Tanrım, ne olur uyandır artık…