Getting your Trinity Audio player ready... |
ÜLKEMİZİN içinde yaşadığı koşullar artık yorum yapmayı bile gerektirmeyecek kadar açık seçik ortada…
Bu durumu yaratanlar var, destek verenler var, görebilenler var, görse de işine öylesi yaradığı için görmezlikten gelenler var…
Bir de hiç göremeyenler var…
Her toplumda yaşam kalite ve kantitesinin ölçütü ekonomidir.
Demokrasi de, hukuk da, eğitim de, kültür ve sanat da ekonomiye bağımlıdır.
Tek bir örnek bile ülkemizdeki yaşam koşullarını anlamaya yeter.
Ekonomi yönetiminin patronu dolar sürekli yükselirken “Dolarla ne işimiz var” diyorsa eğer, ya ekonomi bilmiyordur ya da “Göremeyenler nasıl olsa çoğunlukta” düşüncesiyle onları aptal yerine koyup oyalıyordur.
Biraz geriye gidip hatırlayalım:
Bu günleri başlatanlardan Adnan Menderes “Odunu göstersem mebus seçtiririm” demişti ya…
Aslında yine ve hep aynı hesap…
O koltukta oturduğuna göre dolar değeri yükselince ulusal para değerinin düşeceğini, mal ve hizmet fiyatlarının yükseleceğini, sabit gelirleriyle yaşayan kitlelerin ücretlerine telafi edici zamlar yapılmazsa yoksulluğun tırmanacağını elbette bilir.
Bilir de, buna rağmen topluma sürekli olarak “Ekonomi iyi yolda gidiyor” telkinleri yapıyorsa, o zaman bu gidişatı görebilenlerin aklına genellikle tek ve öncelikli çare olarak siyasi iktidarın egemenliğine seçimlerle son vermek gelir.
Ne var ki yıllardır görüyoruz iktidarlar değişiyor ama gidişatın yönü hiç değişmiyor.
Neden değişmiyor?
Gidişatın yönünü değiştirecek rüzgârlar yaşananları görmeye gözlere perde olan cehaletten beslendiği için hep aynı yönden ve hep aynı kanala doğru esiyor da ondan…
Cehaletin kökü kurutulmadıkça rüzgârlar hep aynı yönden esmeye devam eder.
Tutucu, gerici iktidarlar her zaman cehaletten beslenir.
Yalnız gerici iktidarların değil, egemen sınıfların ve emperyalizmin de besin kaynağı cehalettir.
Cehalet, gericilik ve emperyalizm birlikte “Şeytan üçgeni” oluştururlar.
İşte bunun için eşsiz önderimiz Atatürk “En büyük savaş cehaletle yapılan savaştır” demişti.
Cehalete karşı etkin şekilde mücadele ancak organize güçlerle yapılabilir.
En büyük organize güç ise muhalefet partileridir ve eline mikrofon alıp güzel sözlerle cehalete karşı mücadele edilemez.
Cehaletle mücadele sloganlarla olamaz.
Cehaletle mücadele en ücra köşelere, en alt kademlere kadar halk yığınlarının arasına girerek, halkla bütünleşilerek yapılır.
Bunu ülkemizde görüyor muyuz?
Göremiyoruz, en azından yeterince yapıldığını göremiyoruz.
O zaman ülkenin bu günlerinin birinci dereceden sorumlusu bu durumu yaratan iktidarlar kadar muhalefet partileridir de…