1. Haberler
  2. Siyaset
  3. Türkiye’de Deprem Gerçeği ve Çözümsüzlük..!

Türkiye’de Deprem Gerçeği ve Çözümsüzlük..!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Getting your Trinity Audio player ready...
ÖZHAN METE

Ülke’nin gerçek gündemileri her ne kadar ekonomi, işsizlik, corona olsa bile bunlar bir şeklide akıllı çözümlerle ortadan zamanla kalkabilecek sorunlardır. Bunların yanında Türkiye’de Deprem gerçeği ise tamamen bir tabiat olayıdır. Yani önlenmesi mümkün değildir.

Bunun en son örneğini İzmir’de yaşadık. Ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilerim.

Dolayısıyla önlenmesi mümkün olmayan ve her an yaşanacak bir doğa olayı için tek çözüm ivedilikle alınacak ciddi tedbirlerdir.

Peki bu tedbirler alındı mı? Asla alınmadı ve halada alınmıyor. Malesef ” Ülkemizde deprem tedbirleri” adı altındaki tüm yapılanlar “rant tedbirlerine” dönüşmüş durumdadır.

Evet 1999’daki Marmara ve Körfez depreminden sonra yeni imar yönetmelikleri yapılarak inşaatlar daha sağlıklı, oturulabilir hale gelmiş olabilir. Ancak bunla ilgili yeterli denetimler yapılmışmıdır? Öncelikle bu soru işaretidir. Olduda yeni binalarda yapıldı diyelim. Peki bu denetimler tüm eski yani 20 ile 40 yıl hatta daha eski binalarada yapıldı mı? yapılsada önlemler alındı mı? Sanmıyorum. Öyle olsa deprem bölgesi olan İzmir’de son depremde insanların içinden canlı çıktığı yüksek binalar ayaktayken, yanındaki eskiler yıkılmaz ve birçok insana mezar olmazdı.

Görüyorumki bazıları bunun sorumlusu olarak Halkı görüp, suçlamaya kalkıyorlar. Neymiş efendim çürük binalarını yenilemiyorlar, dükkan için kolon vs. kesiyor yada binanın yeniden yapılması için zorluk çıkarıyorlarmış.

Peki bunları denetlemek Devletin işi değil mi? Evet ama Türkiye bir Hukuk Devleti olduğuna göre bunu yapmak imkansız hale gelmiştir. Zira “imar barışı” nı çıkaranlar bugün Ülkeyi yönetenlerdir. Siyasi oy ve çıkar amaçlı zamanında yapılmış olan bu kaçak ve çürük binalar para karşılığı legal hale getirilmiş ve insanların hayatı risk altına alınmıştır.

Geçmişte yapılanlar kamuoyunun gözleri önünde oldu. Tartışmaya gerek yok. Halk bu gerçeği çok iyi biliyor. Artık olan olmuştur. Bu durumda çözüm nedir? Bundan sonra bunu konuşmak/tartışmak gerekir.

İnsanlar yıllardır oturdukları muhitlerini hiçbir zaman terk etmek istemezler. Türk toplumunda komşuluk ilişkileri ve aile bağlılığı kaçınılmaz bir gerçekliktir. Kimseyi yıllardır dededen, babadan kalma bir muhitten kolay kolay koparamazsın. Onları şehir dışlarınde yani varoş dediğimiz yerlerde ikamet etmeye zorlayamazsın. Bu aynı zamanda toplum ve dayanışma bilincini, komşuluk yada aile bağlılığını, birliğini bozmak anlamına gelir.

Yıllardır aynı muhitlerde, bilhassada denize ve merkeze yakın yerlerde yerleşmiş ve yaşayan insanlar buraları hem sosyal hemde maddi olarak kolayca terk etmek istemezler. Bilhassa İstanbul’da ve Marmara Bölgesinde en kıymetli yerler malesef tehlikeli fayların denizden geçtiği yerlerdir. Kaldıki bu ailelerin birçokları ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı mevcut evlerinde tüm aile bireyleri ile birlikte yaşamak zorundadırlar. Aynı zamanda aileleri yıllar geçtikçe dahada büyüyüp, gelişmiştir. Bir çoklarına mevcut evleri bile ufak gelmektedir. Buna rağmen herkes en azından kendi evlerinin mevcut M2 sine razı olmaktadırlar.

O zaman tek çare eski binalarda “yerinde dönüşüm” dür. İnsanların ekonomik güçleri buna yetmediği için bunu yapması gereken Devlettir. Peki Devletin bunu yapabilecek ekonomik gücü varmıdır? Elbetteki yoktur. O zaman yapılacak tek şey müteahhit payları hesap edilerek bu binalara ister dikey isten yatay mimarı ile hangisi çevre şartlarına uygunsa mevcut binalara “yerinde dönüşüm” için imar planlarını yeniden düzenlemektir.

Örneğin Marmara Denizinde, İzmit Körfezi’nden Silivri açıklarına kadar yaklaşık 120-130 km uzunluğunda bir fay kütlesi olduğu, bunun tek parça kırılması halinde en iyi tesbitlerle 7.2 ile 7.8 arası şiddette bir deprem üreteceği iddia ediliyor. Bu İstanbul’un ve dolayısıyla Türkiye’nin bitişi demektir. İstanbul kendi dışındaki bölgelere yetişebilir ama böyle bir felakette İstanbul’a hiçbir Bölgenin yetişmesi mümkün değildir.

Bugüne kadar yapılanlar, alınmış önlemler merkezler ve şehir dışlarında inşaat yapan birkaç müteahhit firmaya “kentsel dönüşüm” bahanesiyle rant sağlamaktan başka bir işe yaramamıştır. Hatta dahada ilerisi yapılmış ve halen yapılan bu sitelere, binalara talep oluşturmak, insanların buralara mecburi göçmelerini sağlamak için biliçli olarak eski binalara “uygun ve yenilemeye yetecek kadar imar izni verilmediğini” görüyoruz. Devlet Halkı ile iddialaşmaz sadece mevcut şartlarda, toplumun taleplerini gözardı etmeden çözüm getirir. Çözüm ise insanları yerlerinden etmek değil, “yerinde yenileme” yapmalarını sağlamaktır.

“Deprem öldürmez, çürük yapılar öldürür” sözlerinden yola çıkarsak hiçbir yerde ve bilhassada İstanbul’da deprem sorununun ve bina yenilenme işinin çözüleceğine inanmıyorum. İnsanları yıllardır yaşadıkları yerlerden vazgeçirip, uzaklaştıramasın. Hele bu “rantiyeci” ve “dayatmacı” zihniyetle hiç yapamazsın.

 

Türkiye’de Deprem Gerçeği ve Çözümsüzlük..!

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
Reklam Engelleyicisi Tespit Edildi

Sitemize katkıda bulunmak için lütfen reklam engelleyicinizi devredışı bırakın.