‘’Ömrümce hep adım,adım’’

Getting your Trinity Audio player ready...

 

Zaman, dörtnala atlılar-dır, bir bakıyorsun çocukluk günleri… Gençlik sonra adını anmak istemediklerim ve en son o meşhur şarkının adını çağrıştıran ‘’Ömrümüzün Son Deminde’’
Vuslattır hasrettiğimiz, yüreğimize eş değer birine rastlaması… Hayal değildir ama muamma dolu bir öyküye dizil-işimizdir rastsal bir rastlantı.
Serenatların geçmiş bahar mimozalarında kaldığını düşünmek afakî bir duygu.
Beklemeden, istemeden, planlamadan gelir bulur seni,
Bütün reel koloniler yerle bir olur, mantığın devreden çıktığı an’da -dırsın dır artık,
Bütün şarkılar seni söyler ‘’ Dilşat olacak diye, kaç yıl bekledi, gönül ‘’
Tedavülden kalkan bozuk paralar gibi hücum ederler aklına, yüreğine ve damarlarına…
Tüm yargılar kırılır, pembe bir sayfadan çifte bakışlar aralanır.
Ezelisiz
Ebedisiz
Hasretle çağlayan ırmaklar, gibi.
Ne an sorgulanır, ne ay, ne haftalar, ne yarınlar.
Vuku bulan her durumlar bir hasret şarkısı kadar içten,
Sırada;
Kavuşmak hayal odlularda var,
İçimin aynaları gönlümü avutur gibi her yerde sen, her şeyde sen, bilmem ki nasıl söylesem.
Söylemem gerek olmaz çoğu zaman raks eder duygular ipte yürüyen cambazlar gibi.
Kırık bir köşeden en kalb-i duygularla açtırılan çiçekler, hazan mevsimlerini teğet geçerler.
Her mevsim bahar, her nefes tek, her hece diller de name adın,
‘’Aşk gibi sevda gibi huysuz ve tatlı kadın’’
Çok aylar geçer belki mevsimler, yalnız yıllar ama yalan olamayandır.
Bilirsin, bilirler yukarıdakiler;
‘’İnsanların çok fazla vakti kalmamıştır, Vuslat olacak diye beklemeye’’
Zararsız bir Çepni gibi yanı başına aldır beni,
Sorana başımın belası dersin!
Yapacak bişey yoktur, çözümsüz çözümler bulunur.
Ya da Rus ruleti oynar gibi buluşulur bir nokta da ‘’ kendine iyi bak’lar ‘’dilenilir
Ayrışan yollara rotalar giydirilir…
Yürünmez artık, yolların tümü kollateraldir.
Uzaklaştıkça, ıraklaştıkça mendil sallanır,
Sen de ki; Kore’den bu.
Ben diyeyim ki ‘’kör eden o’’
Oldum olası niye etkileniyorum ben bu anlamazdın filminin son repliğinden.
Gidilse de farklı yollara, yönlere, limanlara, dağlara.
Bu bir rüya deyip uyanılır, çünkü hasret çok ağır bir kor
Sensiz yıllarda elimi tut n’olur, bırakma.
Sıradan yazılan, okunan öyküleri bırakalım biz.
Ortak bir yazı olsun bu, belki de yazgı olur, kim bilir
Kibariye’den başka.
Ayla Gürel
31 Ekim 2020

Exit mobile version