|
Getting your Trinity Audio player ready... |
Adaletin güçlü olması için, toplumsal bilinç ve örgütlülük çok önemlidir. Örgütlü toplum olmak için, önce toplumsal eşitsizliklerin karşısında direnç gösteren, akılcı, bilimsel, demokratik bir adalet sisteminin tesis edilmesi gerekir. Tarihi geçmişimiz de olduğu gibi büyük medeniyetler adalet duygusuyla yükselmiştir. Tarih boyunca kurulan büyük Türk devletleri de, adalet ideali üzerinde yükselmişlerdir. Yusuf Has Hacip , Kutadgu Bilig adlı eserinde yöneticilere “Eğer devletinin sürekli olmasını istiyorsan ; adaletle iş görmeye gayret et , zulüm etme “şeklinde öğüt verirken Nizamül Mülk’ün Siyasetnamesinde de yöneticilere yapılan önerilerinin temelinde adalet düşüncesi olmuştur. Fatih sultan Mehmet “aklı öldürürsen ahlak da ölür, akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün, devlet de ölür.” sözüyle devletin asıl bekasının doğrudan adalete bağlı olduğunu belirtmiştir.
Bugün de bizi yönetenlerin meşruiyet kaynağı, hukuka uygunluk ve kutsal adalet duygusunun toplumda yerleşmiş olmasıdır.
Demokrasi gücünü yurttaştan alır.
Bir devletin vatandaşı ne kadar güçlüyse o kadar güçlüdür. Demokrasiler tüm gücünü yurttaşının gücü ve özgüveninden alır.
Demokratik sistemlerin varlığı, o devletin ülkesi sınırları dahilinde yaşayan insanların kendilerini özgür, güçlü ve eşit hissetmelerine bağlıdır. ‘Yönetime katılım’ başta olmak üzere, bu hissi yaratan çok sayıda unsur vardır. Bunlardan en önemlisi, belki de sistemin harcı, herhalde ‘adalet’ duygusudur.
Mahkeme duvarlarında ne yazar, bilirsiniz: Adalet mülkün (devletin) temelidir.
Adil olmayan devlete, yurttaşlık sadakati duyulamaz.
Adalet duygusu sadece mahkeme kararlarıyla gelişmez.
Siyasette, partide, devlet de okulda, sırada, sokakta, yaşamın olduğu her alandan güç kullanarak adalet sağlanmaz.
Ben yaptım oldu demek, gücünü halktan alanlara yakışmaz.
Aslında Halkı sindirerek yönetmek, yürütmenin faşizan bir tutumudur.
Ezmek, kayırmak, hak yemenin adaletsiz yönetimlerin en önemli göstergesidir.
Sınavlara girenlerin önceden sınav soruları alarak ya da kopya çekerek aldıkları başarı başarı değildir. Güçlünün daha güçlü olmak adına yaratığı ekipler, cemaatler, tarikatlar, silahlı güçler ya da başka isimlerle ifade edilen örgütlü hamleler demokratik bir tutum olmadığı gibi en büyük adaletsizliktir.
En büyük adaletsizlik burada sadece benim sözüm geçer denmesidir.
Biz şunu duymak ve yaşamak istiyoruz.
Burada adalet geçer. Burada ahlak geçer. Burada emek ve liyakat geçer
Bunu tüm devletin tüm kurumlarında görmek istiyoruz.
Devleti yönetmek üzere örgütlenen siyasal partiler de eğer adalet kavramı tam anlamıyla yerleşmez ise, devlet adalet duygusundan yoksun kalır ve halk kin ve nefretle birbirine düşürülür. Böylece ülkenin bekası tehlike ye düşer. İşte bu yüzdendir ki partiler yasası ve seçim kanunları adaletin ve demokrasinin tam anlamıyla tecelli ettiği bir sistemle yapılandırılmalıdır.
Hiçbir demokratik ülkede tek adama dayalı bir sistem kurulamaz. Sürekli ve ilelebet yaşayacak olan devlet anlayışında, tek adamla yönetişim olamaz. Böyle olursa tek adam öldüğünde, devlette ölür.
Adaletin sürekli işlemesi için, toplumun tüm örgütlü güçlerinin tam anlamıyla demokratikleşmesi ve adaletin, hukukun üstünlüğünü savunması gerekir.
Ülkemizde herkes tek bir ağızdan Adaletle yaşamak istiyoruz demelidir.
Eğitimde, sağlıkta, adalette, yaşamın her alanında eşit haklardan yararlanan vatandaş olmak istiyoruz. Bu bizim hakkımız.
Etnik köken ve din eksenli politikalar sonucunda, milli ve dini duygularımızı kamçılayan şuursuz politikalar sonucunda, bugün demokrasi rafa kaldırılmıştır. Bu anlayışın geçmişle hesaplaşması ve hesap sorma biçimi bilimden ve adaletten uzaktır
%51 Çoğunlukla seçme ve seçilme yöntemi hiçte demokratik değildir. Bugün ülkemizde yaşanan tüm olumsuzluklar, güçlü hükümet kurma yerine güçlü adam yaratma anlayışının getirdiği çöküntüden kaynaklanmaktadır.
Sonrasında yaşadığımız olumsuzluklar, toplumsal bağların zedelenmesine sebebiyet vermektedir.
Sonuç olarak çoğunluğun verdiği karar, hep doğru değildir. Çoğulcu olmak lazımdır. Çoğulcu olmak demokratik davranışın gereğidir.
Adalet, yönetimin her yerinde uygulanmalıdır. Kamu gücünü temsil eden her bir görevli, adaleti tesis etmeli ve korumalıdır. Bu nedenle yargı bağımsızlığı, usul kurallarının sağlıklı biçimde uygulanması gibi konular vaz geçilmezlerimizdir.
Güce tapanların, demokrasi mücadelesi verenlere bakış açısı bellidir.
Ya bölücü ya da zayıf insanlar olarak görmektedirler.
Ülkede Demokrasi mücadelesi, ‘ilkeli insanların işidir. Fırsatçı ve çıkarcıların değil. Anayasa hükümleri, yıllardır görmezden gelinmesi sonrasında birileri beğensin, takdir etsin, kazanç ve itibar kapısı olsun diye savunulmaz. Gerektiği için savunulur. Demokratik ilkeler ve yasalar, adalet duygusunun tesisi için sahiplenilmelidir.” Adaletli yaşamak isteyen her vatandaş adil olmayı bilmek zorundadır. Bugün siyasi partilerde yükselen değer Adalet olmalıdır. Adalet baş tacı edilmelidir.
Sonuç olarak, devletin temelinde yer alması gereken ilke, ‘adalettir. Adalet duygusu Türkiye’de nicedir yerle bir edilmektedir. Bundan dolayı riyakârlık, çıkarcılık ve fırsatçılık başını almış gitmektedir. El birliğiyle adaletsizliğin ortadan kalkması için her yurttaş Adalet için, bir gün değil her gün savunması gerekir.
