Getting your Trinity Audio player ready... |
Sınıfsal tercihi sermayeden yana olan ve Türkiye tarihinin etkileri en uzun süren ve en tahrip edici darbesi 12 Eylül çalışma yaşamını sermaye için neredeyse dikensiz bir gül bahçesine çevirdi.
DİSK-AR tarafından hazırlanan “Emeğe Karşı Sermaye Darbesi: 12 Eylül İşçi Haklarını Nasıl Yok Etti” raporunda, darbenin sonuçları işçi sınıfı ve sendikal hareket açısından ele alınıyor.
Ülkenin üstüne bir kara bulut gibi çöken işçi, öğrenci, demokratik sivil toplum örgütleri ve kısaca tüm kesimlerin üzerinden silindir gibi geçen 12 Eylül darbesinden bu yana tam 40 yıl geçti. Bu 40 yılda sendikalaşma dibe vurdu. Toplu iş sözleşmeleri baskı altına alındı. Grevler yok mertebesine indi. Ve asgari ücret milli gelire göre yarıya düştü.
Darbenin en büyük mağdurlarından DİSK, bu kara tarihi işçi hakları bazında ele aldı. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından Aziz Çelik editörlüğünde bir rapor hazırlandı. Dönemin TİSK Başkanı Halit Narin’in “Şimdiye kadar biz ağladık, onlar güldü” sözünde varlık bulan işçi düşmanı yaptırımlar mercek altına alındı.
Kıdeme tavan
1978’de asgari ücretin 7.5 katı olan kıdem tazminatı tavanı düştü. 2020 itibariyle kıdem tazminatı tavanı asgari ücretin 2.4 katına geriledi.
Darbenin ilk uygulamalarından biri kıdem tazminatına tavan getirmek oldu. Kıdem tazminatı asgari ücretin 7.5 katı ile sınırlandı. Ayrıca bu hükme aykırı davrananlar için hapis ve para cezası getirildi. Bunu yeterli görmeyen işveren itiraz etti. Aralık 1982’deçıkarılan yasa ile kıdem tazminatı tavanının asgari ücretle bağı koparıldı ve kıdem tazminatı tavanı en yüksek devlet memurunun bir hizmet yılı için alacağı azami emeklilik ikramiyesi ile sınırlandırıldı. Böylece toplu iş sözleşmeleri yoluyla sendikaların kıdem tazminatı tutarını artırmalarının önüne geçilmiş oldu.
TİSK Anayasası
Raporda dikkat çeken en önemli bölümlerden biri Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu (TİSK) talepleri ve yapılanlar oldu. Rapora göre, 1982 Anayasası’nın ekonomik ve sosyal haklar ve ödevler bölümü hem Danışma Meclisi’nde hazırlanan tasarı aşamasında hem de son şeklinde neredeyse tümüyle sermayenin taleplerini yansıtıyordu. O dönem çıkmış ve yürürlükte olan uygulamalar özetle şöyle:
– 1982 Anayasası’nda ise işverenlerin talepleri doğrultusunda lokavta yer verildi. Lokavt, anayasaya eklenerek yasama organının lokavtı yasaklaması önlendi.
– İşçilerin örgütlenmesi önündeki en büyük engellerden olan ikili baraj sistemi, bugün de toplusözleşme ve örgütlenmeye set çekiyor. Hatırlanacağı gibi toplusözleşme yapabilmek için işkolu ve işyeri barajlarını aşmak gerekiyor.
– Grev ve lokavt kararı, karşı tarafa tebliğinden itibaren 60 gün içinde ve karşı tarafa noter aracılığıyla 6 işgünü önce bildirilecek tarihte uygulanabilecekti. Böylece sürpriz grev uygulaması engelleniyordu.
– Grev erteleme/yasaklama 12 Eylül’ün en önemli sonucudur ve halen yürürlükte. Bu yasağa dayanarak cam grevi güvenlik nedeniyle ertelenebiliyor.
Sendikalaşma yüzde 41’den 12’ye indi
– Yeni liberal ekonomi politikaları ve yasal düzeydeki kapsamlı kısıtlamalarla sendikalaşma büyük darbe yedi.
– Sendikal faaliyetler 1984 yılına kadar engellendi. DİSK’e 11 yıl izin verilmedi.
– Yasal sınırlamalar ve özelleştirmelerle kamu işçisiy azaldı ve bu durum sendikaların gücünü de zayıflattı.
– 1980 öncesi dönemin toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısının 900 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.
– Bu dönemde 2.2 milyon sigortalı işçi olduğu dikkate alınırsa 12 Eylül öncesi sigortalı işçiler içindeki sendikalaşma oranı yaklaşık yüzde 41 olarak kabul edilebilir.
– 1982 Anayasası’nın grev hakkını sınırlayan, memuru grev hakkından yoksun bırakan ve hak grevine olanak tanımayan hükümleri de 40 yıldır yürürlükte.